ABD Suudi Arabistan-İran savaşı hazırlığında

Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman Beyaz Saray'da İran'a karşı ittfak yapma konusunda anlaştılar. Görüşmede İran ortak düşman olarak ilan edildi. Bir İslam ülkesinin, bir Haçlı ülkesiyle mutabık kalarak yine bir İslam ülkesini ortak düşman olarak kabul etmesi gerçekten incelenmesi gereken bir konu?
Trump, İran'ın dünya için tehdit olduğunu ifade ettikten sonra, Salman'ı, ABD'nin ve Suudi Arabistan'ın gelecekte "birçok şeyi" birlikte ele alabilecekleri lider olduğunu, kendisi ve Salman'ın kısa sürede çok iyi arkadaş olduklarını söyledi. Suudi Arabistan bu görüşmeyle ABD'den 12,5 milyar dolarlık daha silah alımı gerçekleştirdi. ABD tarafından İran'a karşı hazırlanan ve silanlandırılan bir Suudi Arabistan var önümüzde.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2000'li yılların başından bu yana vurguladığı bir gerçek var; ABD, bozulan iklim şartları sebebiyle kendisine vatan arıyor ve vatan olarak da Ortadoğu coğrafyasını seçti. Bu sebeple 2001'de 11 Eylül saldırıları bahanesini hazırladı ve bu amacı gerçekleştirme projesi olan BOP'un düğmesine bastı. Önce Afganistan, sonra Irak işgal edildi. Tunus'ta, Mısır'da, Libya'da Arap Baharı estirildi. Suriye'de terör örgütleri üzerinden bir vekâlet savaşı yürütüldü, Suriye parçalandı, bu ülkeye 20 ABD üssü yerleştirildi.
Sırada, İran, Türkiye, Suudi Arabistan ve Lübnan var. BOP'u bu ülkelerde hayata geçirebilmesinin tek yolunun, Suudi Arabistan-İran çatışmasının tetikleyeceği ve diğer ülkelere de yayılacak olan bir Şii-Sünni savaşı olduğunu biliyor ve bunu hedefliyor.
ABD'nin başına Trump gibi deli bir adam lazımdı, getirdiler. 20 Ocak 2017'de başkanlık koltuğuna oturan Trump, ilk ziyaretini Suudi Arabistan'a yaptı. Yapılan kılıç dansı hala gözümüzün önünde? Ardından ılımlı bir darbeyle Muhammed bin Salman'ın iktidarı ele geçirmesi, muhalif olabilecek bütün prenslerin ve bürokratların devre dışı bırakılması?
Muhammed bin Salman'ın, Yemen'de Husilerle yürütülen savaşın mimarı olması dikkat çekici. Salman, ABD nezdinde rüştünü Yemen'de ispatladı, şimdi bir sonrası için devreye konuldu. Salman'ın İran'a yönelik çok sert ifadeleri var. Geçtiğimiz ay, Salman'ın Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr, İran için "bölgeye ve dünyaya en büyük tehdit" ifadesini kullanmıştı.
Değişim sadece Suudi Arabistan'da yapılmadı. ABD'deki son değişimleri de bu kapsamda dikkate almamız gerekiyor. İran'la çatışmadan değil, diyalogdan yana olan Dışişleri Bakanı, petrol şirketi eski ceosu Tillerson görevden alındı, sertlik ve savaş yanlısı CIA Başkanı Mike Pompeo dışişleri bakanlığına getirildi.
Diyeceksiniz ki, Tillerson'ın Trump kabinesinde bugüne kadar ne işi vardı. Hatırlarsanız, Türkiye Suriye'de Rus uçağını düşürdükten sonra, ABD ile Rusya Suriye'nin kuzeyi konusunda mutabakata varmıştı. İşte bu mutabakatın mimarı Rusya'da yıllardır Exon-Mobil'in ceoluğunu yapan ve Putin'le de iyi ilişkileri olan Tillerson'dı. ABD alacağını aldı, üslerini yerleştirdi ve Tillerson'ın işi bitti. ABD'nin perde arkası iradeleri, "şimdi diyalog değil, savaş zamanı" diyor.
Bu değişim, uzmanlar tarafından, ABD'nin küresel olarak sertleşeceği yorumlarına yol açtı. Eski bir asker olan Pompeo, 2016'da seçim kampanyası sırasında, İran'la anlaşma yaptığı için Obama'yı çok sert bir biçimde eleştirmişti. Pompeo, ırkçı ve İslam karşıtı görüşleri ile biliniyor ve İran'dan nefret ediyor, Türkiye'deki iktidarı "Totaliter İslamcı Diktatörlük" olarak değerlendiriyor, Rabia sembollü Müslüman Kardeşlerin yok edilmesi gerektiğini söylüyor. Pompeo'nun gelişiyle Suriye'de savaşın düğmesine basılacak, Suudi Arabistan-İran savaşı başlatılacak ve bu, tüm İslam coğrafyasını kan gölüne çevirecek olan Şii-Sünni çatışmasının fitilini ateşleyecek?
ABD'de diğer önemli değişim ise Trump'ın Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster'ın yerine John Bolton'un gelmesi? Bolton, 9 Nisan'da göreve başlayacak. Uluslararası siyasette askeri müdahale yanlısı tavrıyla dikkat çekiyor, İran ile mevcut nükleer anlaşmanın iptal edilmesini savunuyor. 2015 yılında New York Times gazetesi için "İran'ın bombasını durdurmak için İran'ı bombala" başlıklı bir makale kaleme aldı. 
W.Bush döneminde 5 ay ABD'nin BM Büyükelçisi olarak görev yaptı, dönemin ABD senatosu, Bolton'un göreve devam etmesini radikal görüşleri nedeniyle reddetti. "Irak'ı iyi ki işgal ettik ve Saddam'ı iktidardan aldık. Bunlar, doğru kararlardı fakat 2011'de geri çekilmek kötü bir fikirdi" ifadeleri Bolton'a ait?
Yaşanan bu gelişmeler Ortadoğu'da bütün dünyayı etkileyecek büyük bir savaşın çok yaklaştığını gösteriyor. Aralık 2017'de BBC Dünya Servisi Radyosu'nun "The Inquiry" programı, Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerilimin sıcak bir çatışmaya dönüşmesi halinde neler olabileceği sorusuna yanıt aradı. Hatta iki ülkenin askeri güçlerini rakamlarla ortaya koydu. Daha da ilginci bu programda, dünyadaki Sünni ve Şii yoğunluğunun da haritalarla gösterilmesiydi. Yani hesap sadece iki devletin savaşı değil, büyük bir Şii-Sünni çatışması?
Bu noktada BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş'ın dün gazetemizde yayınlanan "Türkiye çok dikkatli hareket etmeli" başlıklı makalesinden şu önemli cümleleri tekrar hatırlatalım:
"Batı için paylaşım savaşında "Müslümanı Müslümana kırdırmak" en ucuz ve zahmetsiz yöntem bugün? Geçen hafta ABD'ye uçan Suudi Prens Selman'ın çantasındaki en önemli konu, Katar'ın ve İran'ın rejim değişikliği planlarını konuşmaktı? Görünen o ki, İran ve Hizbullah güçleri Amerika'nın kara harekâtındaki elemanlarının önünü kestikçe şimdi de Müslüman Suud kartı devreye koyulacak. Aynı süreçte Türkiye'nin de İran'a karşı duruşu ile ilgili haberler yazılmaya başlandı bile? Amerika'nın Suud üzerinden İran'a karşı açmayı planladığı yeni cephe, Sünni dünyanın başı Türkiye için de büyük bir tehlike?"
Unutmayalım ki, böyle bir savaşın hedefinde sadece Suriye ve İran'ın paylaşımı yok; BOP haritasına bakarsanız, Türkiye de hedefte, Suudi Arabistan da? İslam âlemi acilen uyanmalı ve Prof. Dr. Baş'ın yıllardır vurguladığı "Şii-Sünni Müslümandır, kardeştir, birbirlerine namlu doğrultmaları haramdır" duruşunun ve de "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt"tir tezinin etrafında kenetleşmelidir. Yoksa ABD'nin emperyal hedeflerinin oyuncağı oluruz, ne "tek vatan" kalır, ne "tek millet"?