120'yi aşkın ülkede, Şili'de, Çin'de, Brezilya'da, Hindistan'da hatta Vatikan'da kısmen uygulanan kurtuluş, Türkiye'de yok sayılıyor.
Bu, fikrî işgalin işaretidir esasen.
Türk siyaseti, Türk basını, Türk kamuoyu ABD'siz olmaz öngörüsünü değiştiremiyor.
Oysa bugün ikinci ayına yaklaşan ve onlarca gencimizin canına mal olan Afrin harekâtına ABD'nin bizi arkadan vurması yüzünden başladık.
Üstelik PYD saflarında 500'den fazla Amerikan askerinin var olduğunu bütün dünya biliyor.
Sadece 16 Şubat'ta haber bültenlerine yansıyan gelişmelere dikkatlerinizi çekmek isterim:
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, "YPG'ye hiç bir zaman ağır silah vermedik, geri alacak bir şey yok "dedi.
Aralık ayında ise, ABD Savunma Bakanlığı Ortadoğu Masası Şefi Pahon, YPG'lilerden oluşan Demokratik Suriye Güçlerine verdikleri silahlardan, Türkiye'yi tehdit edenleri geri alacaklarını açıklamıştı.
Sayın Çavuşoğlu, kasım ayında telefonla gerçekleşen Trump görüşmesinin ardından,
"Trump ,YPG'ye silah vermeyeceğinin sözünü verdi" demişti.
Yani ABD bize hep yalan söylüyor.
Aynı akşam haberlerinde Hollanda, 1915'i Ermeni soykırımı olarak tanıdı.
Yine aynı akşam Merkel'in, FETÖ zanlısı gazeteci Deniz Yücel'in tahliyesini talep ettiği haberleri basına yansıdı.
Ertesi sabah Deniz Yücel tahliye edildi. Özel uçakla Almanya'ya uçtu.
Bugün Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi'nin son halkası olarak parçalanmanın eşiğine gelmiş durumda.
Batı'dan ise sadece bir günde kaç sıkıntılı karar ile sıkıştırılıyoruz.
Artık Atatürk dönemindeki gibi, kendi ayaklarımızın üzerinde durmaktan başka çaremiz kalmadı.
Amerikasız olmaz diyenlere şunları hatırlatalım:
Türkiye, yabancı bir devlete ayrıcalık veren ilk anlaşmayı 1 Nisan 1939'da ABD ile yaptı.
Anlaşmaya göre, "gerek ithalat ve ihracatta ve gerekse bütün diğer konularda en ziyade müsaadeye mazhar millet statüsü" tanındı.
27 Şubat 1947'de, ABD ile 10 milyon dolarlık kredi anlaşması" yapıldığında, Türkiye Cumhuriyeti'nin neredeyse hiç dış borcu olmadığı gibi, devlet hazinesinde 245 milyon dolarlık altın ve döviz stoğu vardı.
İnönü'nün cumhurbaşkanı olduğu bu dönem, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için ekonomik esaretin başladığı dönemdir.
ABD, Türkiye'ye 1975'te silah ambargosu uyguladı.
Kıbrıs konusunda Rum tezlerini savundu.
Türkiye'deki FETÖ darbe kalkışması da dâhil tüm darbelerin arkasında ABD var.
1984'den beri terörle mücadele ediyoruz. Bugün PKK'nın Suriye'deki uzantısı YPG'ye silahları ABD veriyor.
1991 Körfez çıkarmasından sonra ABD, IRAK'ın kuzeyinde Kürt devleti projesine destek verdi.
Büyük İsrail'e giden yolda yolu döşeyen ABD'dir.
Amerika Başkanı Wilson, 1902 yılında şunları söylüyordu:
"Amerikan kapitalizmin temel hedefi, bütün zayıf ülkelerin hammaddeleri ve ulusal pazarlarını kendisi için açık birer kapı olarak tutmaktadır. Bunun için gerekirse diplomasi ve zor kullanılmalıdır."
Ekim 1999'da Amerika'ya giden Başbakan Bülent Ecevit'e, Başkan Clinton şunu demişti:
"20. yüzyılın ilk elli yılı, Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasının paylaşılmasının yol açtığı değişikliklerle geçti. 21. yüzyılın ilk elli yılı da Türkiye'nin alacağı doğrultuda şekillenecek."
Atatürk döneminden hemen sonra, ekonomik tehditler başlamıştır.
IMF ile toplam 19 stand-bay anlaşması imzalanmıştır.
Dünya Bankası, NATO, GATT ve Gümrük Birliği anlaşmaları ülkemizi sadece ekonomik değil, siyaseten de bağımlı hale getirmiştir.
Türk siyasetinde
ABD'siz olmaz yerine
Prof. Dr. Haydar Baş'ın on yıllardır altını çizdiği gibi,
Bir bilek bir yürek olabiliriz,
Laz, Çerkez, Kürt, Türk biriz diyebilmeliyiz.
Sivil-asker kaynaşmasını sağlamalıyız.
Sosyal Devlet Projeleri ile Vatandaşlık Maaşı ile,
Kaynakları devreye koyan, kendi ayakları üzerinde durmayı sağlayan kuralları ile Milli Ekonomi Modeli; siyasi, sosyal, ekonomik çözümün anahtarıdır.
Prof. Dr. Haydar Baş, anahtarı elinde tutan liderdir.
Bu, fikrî işgalin işaretidir esasen.
Türk siyaseti, Türk basını, Türk kamuoyu ABD'siz olmaz öngörüsünü değiştiremiyor.
Oysa bugün ikinci ayına yaklaşan ve onlarca gencimizin canına mal olan Afrin harekâtına ABD'nin bizi arkadan vurması yüzünden başladık.
Üstelik PYD saflarında 500'den fazla Amerikan askerinin var olduğunu bütün dünya biliyor.
Sadece 16 Şubat'ta haber bültenlerine yansıyan gelişmelere dikkatlerinizi çekmek isterim:
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, "YPG'ye hiç bir zaman ağır silah vermedik, geri alacak bir şey yok "dedi.
Aralık ayında ise, ABD Savunma Bakanlığı Ortadoğu Masası Şefi Pahon, YPG'lilerden oluşan Demokratik Suriye Güçlerine verdikleri silahlardan, Türkiye'yi tehdit edenleri geri alacaklarını açıklamıştı.
Sayın Çavuşoğlu, kasım ayında telefonla gerçekleşen Trump görüşmesinin ardından,
"Trump ,YPG'ye silah vermeyeceğinin sözünü verdi" demişti.
Yani ABD bize hep yalan söylüyor.
Aynı akşam haberlerinde Hollanda, 1915'i Ermeni soykırımı olarak tanıdı.
Yine aynı akşam Merkel'in, FETÖ zanlısı gazeteci Deniz Yücel'in tahliyesini talep ettiği haberleri basına yansıdı.
Ertesi sabah Deniz Yücel tahliye edildi. Özel uçakla Almanya'ya uçtu.
Bugün Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi'nin son halkası olarak parçalanmanın eşiğine gelmiş durumda.
Batı'dan ise sadece bir günde kaç sıkıntılı karar ile sıkıştırılıyoruz.
Artık Atatürk dönemindeki gibi, kendi ayaklarımızın üzerinde durmaktan başka çaremiz kalmadı.
Amerikasız olmaz diyenlere şunları hatırlatalım:
Türkiye, yabancı bir devlete ayrıcalık veren ilk anlaşmayı 1 Nisan 1939'da ABD ile yaptı.
Anlaşmaya göre, "gerek ithalat ve ihracatta ve gerekse bütün diğer konularda en ziyade müsaadeye mazhar millet statüsü" tanındı.
27 Şubat 1947'de, ABD ile 10 milyon dolarlık kredi anlaşması" yapıldığında, Türkiye Cumhuriyeti'nin neredeyse hiç dış borcu olmadığı gibi, devlet hazinesinde 245 milyon dolarlık altın ve döviz stoğu vardı.
İnönü'nün cumhurbaşkanı olduğu bu dönem, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için ekonomik esaretin başladığı dönemdir.
ABD, Türkiye'ye 1975'te silah ambargosu uyguladı.
Kıbrıs konusunda Rum tezlerini savundu.
Türkiye'deki FETÖ darbe kalkışması da dâhil tüm darbelerin arkasında ABD var.
1984'den beri terörle mücadele ediyoruz. Bugün PKK'nın Suriye'deki uzantısı YPG'ye silahları ABD veriyor.
1991 Körfez çıkarmasından sonra ABD, IRAK'ın kuzeyinde Kürt devleti projesine destek verdi.
Büyük İsrail'e giden yolda yolu döşeyen ABD'dir.
Amerika Başkanı Wilson, 1902 yılında şunları söylüyordu:
"Amerikan kapitalizmin temel hedefi, bütün zayıf ülkelerin hammaddeleri ve ulusal pazarlarını kendisi için açık birer kapı olarak tutmaktadır. Bunun için gerekirse diplomasi ve zor kullanılmalıdır."
Ekim 1999'da Amerika'ya giden Başbakan Bülent Ecevit'e, Başkan Clinton şunu demişti:
"20. yüzyılın ilk elli yılı, Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasının paylaşılmasının yol açtığı değişikliklerle geçti. 21. yüzyılın ilk elli yılı da Türkiye'nin alacağı doğrultuda şekillenecek."
Atatürk döneminden hemen sonra, ekonomik tehditler başlamıştır.
IMF ile toplam 19 stand-bay anlaşması imzalanmıştır.
Dünya Bankası, NATO, GATT ve Gümrük Birliği anlaşmaları ülkemizi sadece ekonomik değil, siyaseten de bağımlı hale getirmiştir.
Türk siyasetinde
ABD'siz olmaz yerine
Prof. Dr. Haydar Baş'ın on yıllardır altını çizdiği gibi,
Bir bilek bir yürek olabiliriz,
Laz, Çerkez, Kürt, Türk biriz diyebilmeliyiz.
Sivil-asker kaynaşmasını sağlamalıyız.
Sosyal Devlet Projeleri ile Vatandaşlık Maaşı ile,
Kaynakları devreye koyan, kendi ayakları üzerinde durmayı sağlayan kuralları ile Milli Ekonomi Modeli; siyasi, sosyal, ekonomik çözümün anahtarıdır.
Prof. Dr. Haydar Baş, anahtarı elinde tutan liderdir.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018