Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni 1922 yılından itibaren terk etmek zorunda kalan ABD ve Batı, O'nun vefatından sonra 1946 yılında tekrar geri döndü.
Fakat bu sefer karşısında Osmanlı gibi kendisine teslim olan bir anlayış yerine ulus-devlet yapısı güçlenmiş bir Cumhuriyet buldu. Ne yazık ki 1950-1960 yılları ekonomik olarak genelde Batı'ya, özelde ise ABD'ye tekrar bağımlı olduğumuz yıllardır.
Çok geçmeden sağ-sol olayları patlak verdi. Sonrasında Cumhuriyet'in mirasları kötü emellere alet edilerek karalandı.
1980'li yıllarda bölücü terör örgütü yaygınlaşmaya başladı.
1990'lı yıllarda CIA, FETÖ ile laik sistem yerine ılımlı İslam'ı destekledi.
2000'den sonra siyasi iktidarla birlikte Dinlerarası Diyalog çalışmalarını sürdüren FETÖ, emeline ulaşarak içi boşaltılmış Hz. Muhammed'siz Sünni İslam anlayışıyla mezhepçilik ortaya çıktı.
Hâlbuki yakın tarihe kadar topraklarımızda kimse kimsenin mezhebini bilmezdi, sorgulamazdı da.
Fakat şu an öyle bir noktaya geldik ki camiden çıkan cemaat mezhebi Sünni olmadığı için Esad'a lanet edip ABD'ye destek veriyor. İsrail'i hezimete uğratan tek İslami grup olan Hasan Nasrallah'ın Hizbullah grubuna lanet okuyor.
Kısacası Sünniliğin adı Amerikancılık oldu.
Şu sıralar Kürdistan'ın kurulması da tekrar gündeme geldi. Bu zihniyeti ABD'nin oluşturduğunu çok iyi analiz etmek gerekir.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nda Türkiye'ye, "Aleviliğe İslam'a aykırı bir mezhep muamelesi yapılmaya devam edildiği" eleştirisinde bulunuldu.
Aynı ABD yetkilileri Kürt kardeşlerimize de haksızlık yapıldığını açıklamıştı.
Amerika'nın eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman geçtiğimiz aylarda Türkiye'nin iç savaşa doğru ilerlediğini açıklamıştı.
Amerikan literatüründe ayaklanma çıkarma işlerinin adı 'Örtülü Operasyonlar'dır. Bu operasyonlar adam kaçırmadan, terör örgütlerine ve içeriye yerleştirdikleri ajanlara destek sağlamaya, yıkıcı amaç taşıyan ani finans transferlerine kadar değişen çeşitli örgütlerin sinsice ve örgütlü yaptığı eylemlerdir.
ABD ve Batı'nın reelde bildiğimiz bu projelerine hâlâ alet olmanın adı ya aptallık ya da ajanlıktır.
Müslümanların tek çıkış kapısı mezhep, ırk gözetmeden Kur'an'ın ve Peygamber Efendimiz'in işaret ettiği Ehl-i Beyt paydasında buluşup kardeş olmaktır. Aksi olduğu takdirde Ortadoğu'da yaşatılan mezhep savaşlarını kendi vatanımızda görmemiz kaçınılmaz olur.
Fakat bu sefer karşısında Osmanlı gibi kendisine teslim olan bir anlayış yerine ulus-devlet yapısı güçlenmiş bir Cumhuriyet buldu. Ne yazık ki 1950-1960 yılları ekonomik olarak genelde Batı'ya, özelde ise ABD'ye tekrar bağımlı olduğumuz yıllardır.
Çok geçmeden sağ-sol olayları patlak verdi. Sonrasında Cumhuriyet'in mirasları kötü emellere alet edilerek karalandı.
1980'li yıllarda bölücü terör örgütü yaygınlaşmaya başladı.
1990'lı yıllarda CIA, FETÖ ile laik sistem yerine ılımlı İslam'ı destekledi.
2000'den sonra siyasi iktidarla birlikte Dinlerarası Diyalog çalışmalarını sürdüren FETÖ, emeline ulaşarak içi boşaltılmış Hz. Muhammed'siz Sünni İslam anlayışıyla mezhepçilik ortaya çıktı.
Hâlbuki yakın tarihe kadar topraklarımızda kimse kimsenin mezhebini bilmezdi, sorgulamazdı da.
Fakat şu an öyle bir noktaya geldik ki camiden çıkan cemaat mezhebi Sünni olmadığı için Esad'a lanet edip ABD'ye destek veriyor. İsrail'i hezimete uğratan tek İslami grup olan Hasan Nasrallah'ın Hizbullah grubuna lanet okuyor.
Kısacası Sünniliğin adı Amerikancılık oldu.
Şu sıralar Kürdistan'ın kurulması da tekrar gündeme geldi. Bu zihniyeti ABD'nin oluşturduğunu çok iyi analiz etmek gerekir.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nda Türkiye'ye, "Aleviliğe İslam'a aykırı bir mezhep muamelesi yapılmaya devam edildiği" eleştirisinde bulunuldu.
Aynı ABD yetkilileri Kürt kardeşlerimize de haksızlık yapıldığını açıklamıştı.
Amerika'nın eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman geçtiğimiz aylarda Türkiye'nin iç savaşa doğru ilerlediğini açıklamıştı.
Amerikan literatüründe ayaklanma çıkarma işlerinin adı 'Örtülü Operasyonlar'dır. Bu operasyonlar adam kaçırmadan, terör örgütlerine ve içeriye yerleştirdikleri ajanlara destek sağlamaya, yıkıcı amaç taşıyan ani finans transferlerine kadar değişen çeşitli örgütlerin sinsice ve örgütlü yaptığı eylemlerdir.
ABD ve Batı'nın reelde bildiğimiz bu projelerine hâlâ alet olmanın adı ya aptallık ya da ajanlıktır.
Müslümanların tek çıkış kapısı mezhep, ırk gözetmeden Kur'an'ın ve Peygamber Efendimiz'in işaret ettiği Ehl-i Beyt paydasında buluşup kardeş olmaktır. Aksi olduğu takdirde Ortadoğu'da yaşatılan mezhep savaşlarını kendi vatanımızda görmemiz kaçınılmaz olur.
Furkan Talay / diğer yazıları
- Atatürk’ün en büyük düşmanını açıklıyorum / 22.12.2020
- Haydar Baş’ın gizli mirası / 18.12.2020
- Hüseyin Baş’a destek değil yaren olacağız / 02.05.2020
- ‘İdeal delikanlı modeli Mustafa Kemal’ / 21.01.2019
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-II / 04.07.2018
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-I / 03.07.2018
- Atatürk camileri yıktı mı? / 29.06.2018
- Atatürk'ün partisi / 27.05.2018
- Atatürk Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli / 11.05.2018
- Atatürk'süz Çanakkale kutlaması olmaz / 21.03.2018
- Haydar Baş’ın gizli mirası / 18.12.2020
- Hüseyin Baş’a destek değil yaren olacağız / 02.05.2020
- ‘İdeal delikanlı modeli Mustafa Kemal’ / 21.01.2019
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-II / 04.07.2018
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-I / 03.07.2018
- Atatürk camileri yıktı mı? / 29.06.2018
- Atatürk'ün partisi / 27.05.2018
- Atatürk Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli / 11.05.2018
- Atatürk'süz Çanakkale kutlaması olmaz / 21.03.2018