5 Eylül'de yeni adalet yılının açılış töreni yapıldı. Bir ülkedeki adli yıl açılışını Yargıtay Başkanı'nın, Yargıtay'da yargıçlar, savcılar ve siyaset adamları ile yaparken binlerce avukatı temsil eden Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı'nın konuşturulmaması kabul edilebilecek bir olay değildir. Yargının kurucu unsurlarından savunma, yok sayılmıştır. Savunma mesleğinin örgütü Baro ve üst mesleki kuruluş Barolar Birliği görmezden gelinmiştir.
Oysa adaletin olmazsa olmazı savunma, her dönemde, her devirde ve her adli yıl açılışında sesini duyurmuştur? duyurmalıdır.
Yargının bağımsızlığından, tarafsızlığından söz edilebilmesi için öncelikle yargı içerisinde birliğin, beraberliğin gerçekleşmesi gerekir. Bu amacın sadece sözde kalarak gerçekleştirilmesi tabii ki mümkün değildir. Birliğin somut olaylar ile ortaya çıkması, kurulması zorunludur. Bugün, yargı yapısı içerisinde maalesef bunun tam tersi bir durumla karşılaşılmaktadır. Yargıç ve savcıların avukatlarla ilişkileri; yargıç-savcı-avukat işbirliği ile ortak projelerin üretilmesi rastlanabilen bir durum değildir.
Adli yıl açılış konuşmalarında genellikle Türkiye'deki hukuki durumdan söz edilir. Bu açıdan Yargıtay Başkanları'nın konuşmalarının sosyal, siyasi ve hukuki yönlerden büyük değeri vardır. Aynı şekilde TBB Başkanları'nın konuşmaları da önem taşır? Bu arada yargıçların ve savcıların mali durumlarını büyük bir açıklıkla ortaya koyan konuşmalar da vardır. Ama açılış konuşmalarında yargının tam bir çizelgesinin ortaya konulması da gereklidir ve de yararlıdır.
Ülkemizde bir ceza davası kaç yıl sürmektedir? Örneğin İstanbul'da açılan bir ceza davası önce esas mahkemesinde kaç yılda görülmekte, bu dava İstinaf ve sonrasında Yargıtay'a gittiğinde kaç yılda incelenmekte, Yargıtay'dan döndükten sonra aynı mahkemede kaç yıl sürmekte, sonra tekrar Yargıtay'a gönderildiğinde orada kaç yıl kalmakta ve tekrar mahkemesine döndüğünde yargısal faaliyet kaç yıl devam edip gitmektedir?
Aynı soruları hukuk davaları ve idari davalar için de sormak mümkündür. Hak arama süreci bu kadar uzar mı? Bunun makul süreye çekilmesi için neler yapılabilir? İşte bunlar konuşulmalı? Adalet Bakanlığı'nın, Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay'ın araştırmalar yaparak bunları kamuoyu ile paylaşmaları zorunludur.
Bu araştırmalarda yargı içerisinde sık rastlanan bazı uygulamaların sonuçları da ortaya konulmalıdır. Ülkemizde tutukluluk süresinin ne kadar olduğu, güvenlik önlemlerinin ne şekilde uygulandığı, arama, yakalama, gözaltına alma, el koyma önlemlerinin sayılarının ne olduğu, kararlarının gerekçeli olması gerekliliğine ne ölçüde itibar edildiğinin açıklanması gerekir.
Yoksa, hukuk devletinden, yargının bağımsızlığından göğsümüzü gere gere nasıl bahsederiz?
Oysa adaletin olmazsa olmazı savunma, her dönemde, her devirde ve her adli yıl açılışında sesini duyurmuştur? duyurmalıdır.
Yargının bağımsızlığından, tarafsızlığından söz edilebilmesi için öncelikle yargı içerisinde birliğin, beraberliğin gerçekleşmesi gerekir. Bu amacın sadece sözde kalarak gerçekleştirilmesi tabii ki mümkün değildir. Birliğin somut olaylar ile ortaya çıkması, kurulması zorunludur. Bugün, yargı yapısı içerisinde maalesef bunun tam tersi bir durumla karşılaşılmaktadır. Yargıç ve savcıların avukatlarla ilişkileri; yargıç-savcı-avukat işbirliği ile ortak projelerin üretilmesi rastlanabilen bir durum değildir.
Adli yıl açılış konuşmalarında genellikle Türkiye'deki hukuki durumdan söz edilir. Bu açıdan Yargıtay Başkanları'nın konuşmalarının sosyal, siyasi ve hukuki yönlerden büyük değeri vardır. Aynı şekilde TBB Başkanları'nın konuşmaları da önem taşır? Bu arada yargıçların ve savcıların mali durumlarını büyük bir açıklıkla ortaya koyan konuşmalar da vardır. Ama açılış konuşmalarında yargının tam bir çizelgesinin ortaya konulması da gereklidir ve de yararlıdır.
Ülkemizde bir ceza davası kaç yıl sürmektedir? Örneğin İstanbul'da açılan bir ceza davası önce esas mahkemesinde kaç yılda görülmekte, bu dava İstinaf ve sonrasında Yargıtay'a gittiğinde kaç yılda incelenmekte, Yargıtay'dan döndükten sonra aynı mahkemede kaç yıl sürmekte, sonra tekrar Yargıtay'a gönderildiğinde orada kaç yıl kalmakta ve tekrar mahkemesine döndüğünde yargısal faaliyet kaç yıl devam edip gitmektedir?
Aynı soruları hukuk davaları ve idari davalar için de sormak mümkündür. Hak arama süreci bu kadar uzar mı? Bunun makul süreye çekilmesi için neler yapılabilir? İşte bunlar konuşulmalı? Adalet Bakanlığı'nın, Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay'ın araştırmalar yaparak bunları kamuoyu ile paylaşmaları zorunludur.
Bu araştırmalarda yargı içerisinde sık rastlanan bazı uygulamaların sonuçları da ortaya konulmalıdır. Ülkemizde tutukluluk süresinin ne kadar olduğu, güvenlik önlemlerinin ne şekilde uygulandığı, arama, yakalama, gözaltına alma, el koyma önlemlerinin sayılarının ne olduğu, kararlarının gerekçeli olması gerekliliğine ne ölçüde itibar edildiğinin açıklanması gerekir.
Yoksa, hukuk devletinden, yargının bağımsızlığından göğsümüzü gere gere nasıl bahsederiz?
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023