Kur'an-ı Kerim'de Firavun adı zincirleme zulüm ve helak ile adeta özdeşleşmiştir. (Tahrim 11; Ankebut, 39-40).
Firavun saltanatı adeta devrinin Amerikası yahut Haçlı Avrupasıydı; topyekun şirkin sömürü düzenbazlığıydı.
Ancak Yüce Allah, firavunun etrafını kuşatmış tiplere de dikkat çekiyor: Kârun (haramzade yandaş sermayedar), Hâman (yağcı-yandaş bürokrat) ve Bel'am (siyasete göre fetva üreten ulema). (Kasas, 76-79; Ankebut, 39-40; A'raf, 175-176).
Bir de halkı, kendine bağlamakta ve avlamakta kullandığı sihirbazları vardı Firavun'un? Allah'ın elçisi Hz. Musa'dan sadır olan ilahi hakikatlere şahit olduklarında, tüm baskılara rağmen Hakka teslim oldu bunlar. (Taha, 57-76).
Bu mezalim sürecinin merkezinden Yüce Allah, Musa'sını uyarıcı elçi olarak seçip çıkartıyordu.
Musa'ya tabi olanlar kurtulmuş, firavunluğa rıza gösterenler helak olmuştur.
Allah'ın seçmesi ve seçtiği elçileri ile toplumları uyarması ve aydınlatması, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem'den kıyamet gününe değin, her dönemin değişmez evrensel-toplumsal kurallarından biridir. (Âl-i İmran, 33).
Alemlere rahmet Hz. Muhammed'in tüm insanlığa son peygamber olarak gönderilmesiyle; bu ilahi kural, kıyamet gününe kadar onun risaleti ve velayetine bağlanmıştır. İmam Ali, O'nun (s.a.a) varisi ve velayetinin şahı; Ehl-i Beyt'i ise kıyamete değin tevhid, iman ve aşk ocağıdır? Prof. Dr. Haydar Baş, bu ilahi düzenlemeyi ve hakkı, milletimize ve tüm insanlığa yeniden
hatırlattı.
Sırat-ı Müstakim budur; kendilerine nimet verilenlerin yolu. (Fatiha 6-7).
Tabi olan kurtulur; olmayan ise, her dönemin kendi çağdaş Firavunlarına teslim olur, gönlü sapmışlara ve gazaba uğramışlarakayar, savrulup helak olur.
Irak hususunda, Libya konusunda, Suriye bağlamında bu gerçeğe göre saf tutuyoruz? Milli birlik, Milli Ekonomi, milli para ve helal lokma gündeminde de bu kurala göre vaziyet alıyoruz.
Akıbetimiz, safımıza ve vaziyetimize göre olacaktır. Son pişmanlık ise fayda vermeyecektir.
Kur'an-ı Kerim bu vaziyet ve akıbete ısrarla dikkat çekiyor:
"Kârûn'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da helâk ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı?
Bunların her birini kendi günahı sebebiyle yakaladık; kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini bir çığlık yok etti, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk? Onlar kendilerine yazık ediyorlardı." (Ankebut, 39-40).
"And olsun, toplumun ileri gelenleri Firavun'un emrine uydular.
Hâlbuki Firavun'un istikameti doğru değildi.
Firavun, kıyamet gününde tebaasının önüne düşecek ve onları (çekip) ateşe götürecektir" (Hud, 96-98).
"Cehenneme sürüklenen her ümmet, kendi din kardeşine lanet eder.
Hepsi oraya toplandığında, sonrakiler, öncekiler hakkında derler ki: 'Rabbimiz! İşte şunlar bizi doğru yoldan saptırdı. Onlara cehennem ateşinden kat kat azab ver." (Araf 37-38 ).
"(Ateşe giren) inkârcılar derler ki: 'Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster de onları ayaklarımızın altına alalım ki en aşağılıklardan olsunlar." (Fussilet, 28-29)
"Mahşer günü, her insan topluluğunu önderleri ile birlikte çağıracağız?
Her kim, bu dünyada, hak ve hakikati görmekte kör kesiliyorsa, ahirette de kördür. Üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.
Müşrikler, sana vahy ettiğimizden başka bir şeyi yalandan uydurup bize isnat etmen için seni, nerdeyse, sana vahy ettiğimizden saptıracaklar; güya ancak o takdirde seni candan dost kabul edeceklerdi.
Eğer seni sebatkâr kılmasaydık, gerçekten, nerdeyse onlara birazcık meyledecektin.
İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın." (İsra, 71-75).
"Hayır; doğrusu onlar, o gün zilletle boyun eğeceklerdir.
Birbirlerine dönüp başlarlar çekişmeye.
(Tabi olanlar, uydukları adamlara) 'Siz bize sağdan gelirdiniz (suret-i haktan görünürdünüz)' derler.
(Ötekiler de) 'Bilâkis, derler, siz zaten mü'min değildiniz ki...
Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yok. Fakat siz kendiniz azmış bir toplum idiniz' diye karşılık verirler.
'Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız.
Evet, biz sizi azdırıp saptırdık. Çünkü biz de azıp sapmıştık.'
Şüphesiz artık onlar o gün hepsi azapta ortaktırlar.
İşte biz, ayıkmayan pişkin günahkârlara böyle yaparız."(Sâffât, 22-34).
"Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün 'Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik!' derler.
'Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, fakat onlar bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onları büyük bir lanete uğrat' diye devam ederler." (Ahzab, 67-69).
"O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: 'Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim.
And olsun ki beni, bana gelen Kuran'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor' der.
Peygamber der ki, 'Ey Rabbim! Ümmetim bu Kur'an'ı büsbütün terk etti"(Furkan 27-30).
Allah ve Resulünün ölçülerinden savrularak Allah'ın yoluna, dinine ve kullarına hizmet edilmez, rahmet gelmez. Böylesi işlerden iki dünyada da hayır görülmez.
Firavun saltanatı adeta devrinin Amerikası yahut Haçlı Avrupasıydı; topyekun şirkin sömürü düzenbazlığıydı.
Ancak Yüce Allah, firavunun etrafını kuşatmış tiplere de dikkat çekiyor: Kârun (haramzade yandaş sermayedar), Hâman (yağcı-yandaş bürokrat) ve Bel'am (siyasete göre fetva üreten ulema). (Kasas, 76-79; Ankebut, 39-40; A'raf, 175-176).
Bir de halkı, kendine bağlamakta ve avlamakta kullandığı sihirbazları vardı Firavun'un? Allah'ın elçisi Hz. Musa'dan sadır olan ilahi hakikatlere şahit olduklarında, tüm baskılara rağmen Hakka teslim oldu bunlar. (Taha, 57-76).
Bu mezalim sürecinin merkezinden Yüce Allah, Musa'sını uyarıcı elçi olarak seçip çıkartıyordu.
Musa'ya tabi olanlar kurtulmuş, firavunluğa rıza gösterenler helak olmuştur.
Allah'ın seçmesi ve seçtiği elçileri ile toplumları uyarması ve aydınlatması, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem'den kıyamet gününe değin, her dönemin değişmez evrensel-toplumsal kurallarından biridir. (Âl-i İmran, 33).
Alemlere rahmet Hz. Muhammed'in tüm insanlığa son peygamber olarak gönderilmesiyle; bu ilahi kural, kıyamet gününe kadar onun risaleti ve velayetine bağlanmıştır. İmam Ali, O'nun (s.a.a) varisi ve velayetinin şahı; Ehl-i Beyt'i ise kıyamete değin tevhid, iman ve aşk ocağıdır? Prof. Dr. Haydar Baş, bu ilahi düzenlemeyi ve hakkı, milletimize ve tüm insanlığa yeniden
hatırlattı.
Sırat-ı Müstakim budur; kendilerine nimet verilenlerin yolu. (Fatiha 6-7).
Tabi olan kurtulur; olmayan ise, her dönemin kendi çağdaş Firavunlarına teslim olur, gönlü sapmışlara ve gazaba uğramışlarakayar, savrulup helak olur.
Irak hususunda, Libya konusunda, Suriye bağlamında bu gerçeğe göre saf tutuyoruz? Milli birlik, Milli Ekonomi, milli para ve helal lokma gündeminde de bu kurala göre vaziyet alıyoruz.
Akıbetimiz, safımıza ve vaziyetimize göre olacaktır. Son pişmanlık ise fayda vermeyecektir.
Kur'an-ı Kerim bu vaziyet ve akıbete ısrarla dikkat çekiyor:
"Kârûn'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da helâk ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı?
Bunların her birini kendi günahı sebebiyle yakaladık; kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini bir çığlık yok etti, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk? Onlar kendilerine yazık ediyorlardı." (Ankebut, 39-40).
"And olsun, toplumun ileri gelenleri Firavun'un emrine uydular.
Hâlbuki Firavun'un istikameti doğru değildi.
Firavun, kıyamet gününde tebaasının önüne düşecek ve onları (çekip) ateşe götürecektir" (Hud, 96-98).
"Cehenneme sürüklenen her ümmet, kendi din kardeşine lanet eder.
Hepsi oraya toplandığında, sonrakiler, öncekiler hakkında derler ki: 'Rabbimiz! İşte şunlar bizi doğru yoldan saptırdı. Onlara cehennem ateşinden kat kat azab ver." (Araf 37-38 ).
"(Ateşe giren) inkârcılar derler ki: 'Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster de onları ayaklarımızın altına alalım ki en aşağılıklardan olsunlar." (Fussilet, 28-29)
"Mahşer günü, her insan topluluğunu önderleri ile birlikte çağıracağız?
Her kim, bu dünyada, hak ve hakikati görmekte kör kesiliyorsa, ahirette de kördür. Üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.
Müşrikler, sana vahy ettiğimizden başka bir şeyi yalandan uydurup bize isnat etmen için seni, nerdeyse, sana vahy ettiğimizden saptıracaklar; güya ancak o takdirde seni candan dost kabul edeceklerdi.
Eğer seni sebatkâr kılmasaydık, gerçekten, nerdeyse onlara birazcık meyledecektin.
İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın." (İsra, 71-75).
"Hayır; doğrusu onlar, o gün zilletle boyun eğeceklerdir.
Birbirlerine dönüp başlarlar çekişmeye.
(Tabi olanlar, uydukları adamlara) 'Siz bize sağdan gelirdiniz (suret-i haktan görünürdünüz)' derler.
(Ötekiler de) 'Bilâkis, derler, siz zaten mü'min değildiniz ki...
Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yok. Fakat siz kendiniz azmış bir toplum idiniz' diye karşılık verirler.
'Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız.
Evet, biz sizi azdırıp saptırdık. Çünkü biz de azıp sapmıştık.'
Şüphesiz artık onlar o gün hepsi azapta ortaktırlar.
İşte biz, ayıkmayan pişkin günahkârlara böyle yaparız."(Sâffât, 22-34).
"Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün 'Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik!' derler.
'Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, fakat onlar bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onları büyük bir lanete uğrat' diye devam ederler." (Ahzab, 67-69).
"O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: 'Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim.
And olsun ki beni, bana gelen Kuran'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor' der.
Peygamber der ki, 'Ey Rabbim! Ümmetim bu Kur'an'ı büsbütün terk etti"(Furkan 27-30).
Allah ve Resulünün ölçülerinden savrularak Allah'ın yoluna, dinine ve kullarına hizmet edilmez, rahmet gelmez. Böylesi işlerden iki dünyada da hayır görülmez.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019