AKP hükümeti ve Erdoğan'ın çizdiği çember dışına çıkabilmek için dünya gündemini izleyip, orada iddia ve söz sahibi olabilmek gerekiyor. Türkiye'de bunu başaran tek lider, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Sıcağı sıcağına hemen söyleyelim, geçtiğimiz Pazar günü, 27 Mayıs'ta uluslararası bir kongre düzenlendi. Kongrenin yapıldığı Bursa'ya yerli ve yabancı insanlar akın ederken, dünya Sayın Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli (MEM) tezini bir kez daha gündemine taşıyordu. Sayın Baş'ın ekibindeki, ülkedeki ve dış ülkelerden gelen seçkin akademisyenlerin sunumlarıyla akademi şenliğine dönen konferans bir sosyoloji dinamikleri tasarımıydı? derslerle doluydu.
İçine kapanmış Türkiye'nin AKP kuşatmasındaki gündemini kırıp, uluslararası arenada tez ve söz sahibi olan Haydar Baş'ın duruşu bu iken;
Uluslararası iddiadan yoksun ama ulusal medyada havalı bir yer kapma çabasında olan AKP karşıtları dahi AKP'leşerek, AKP'yi başarılı(!) kılmaktadır. Bundan iyisi Şam'da kayısı diyeceğiz ama kayısı yerine ayvaya talim eder oldu AKP.
STK (Sivil Toplum Kuruluşları), iş dünyasının önde gelen kuruluşları (TÜSİAD, MÜSİAD gibi), bilim dünyasının üyeleri akademisyenler, ülkenin kamuoyu oluşturan baskı gruplarıdır. Ancak siyasal iktidarın baskısı hepsini bastırdığından mıdır nedir, yoksa "ben bilmem, büyüklerimiz bilir" kompleksinden midir bilinmez; tümü bir boyun eğiş içinde görünüyor.
CHP'nin malum tutumu: Önce ricakâr sonra riyakâr. Ricacı da olsa riyakâr da, durum aşikâr; hal ve gidiş: Sıfır!
Eğer bu CHP, Cumhuriyet ve devrim değerlerine saygılıysa, ülkedeki yönetsel felaketi önlemek için emperyalizme karşıt, özgürlükçü ve halktan yana sosyo-ekonomik anlayışın her kademesinde alnı açık, başı dik, bu uğurda mücadeleden yılmayan yiğit lider Haydar Baş'la olmak zorundadır.
İnsanlarımızın mutsuz ve umutsuz olmaları için yeterli nedenlerin var olduğu ortamdayız. İktidar katlarıyla birlikte anılan, yargıya intikal etmiş veya ettirilmemiş yolsuzluk iddiaları kol gezmektedir. Hukukun üstünlüğüne yönelik tecavüzler ayyuka çıkarak hukuka ve devlete güven ağır yara almıştır. Yürütme gücü yasama ve yargıya hâkimdir. Ceberut siyasal yönetim Türkiye'yi tümüyle tutsak etmiştir.
Akıl, bilim ve medeniyetten nasibini almamış, adaletsiz ve antidemokratik totaliterliğe yol alınmaktadır. Kamu mallarını yok ederek, çılgın piyasa ekonomisi eşliğinde çokuluslu şirketlere açık pazar olan bir ülke konumundayız.
Nazım Hikmet, "Cümle kokuşmuşluğun at oynattığı bir dönemde, yaşamdan zevk alabilmek ancak zayıfların bahtiyarlığıdır. Esas olan; sürünmeden, el etek öpmeden insana yakışır şekilde onurla yaşamaktır" der. O halde susmak, sinmek ve kabullenmek mi, yoksa uyuyanı, boyun eğeni aydınlatmak mı gerekir?
AKP'nin AB (Avrupa Birliği) aşkı bizi ne hale getirdiği ortadayken;
CHP'nin AB için dediklerine bakalım (1994 Programı):
"Türkiye'yi hızla Avrupa Birliği'ne taşıyacağız? Avrupa Birliği öncelikli hedefimizdir? Avrupa Birliği içinde yer almanın gerektirdiği gayreti kararlılıkla sürdüreceğiz. Ülkemizi en kısa sürede AB'ye tam üyeliğe taşıyacağız. AB Uyum yasalarının uygulanmasını sağlayacağız."
Kılıçdaroğlu: "Türkiye, AB ve NATO'nun vefalı bir üyesidir."
Sınırsız AB'ci AKP'yi bile sollayan CHP'nin AKP'leştiğinin resmi değil midir bu!?
İçine kapanmış Türkiye'nin AKP kuşatmasındaki gündemini kırıp, uluslararası arenada tez ve söz sahibi olan Haydar Baş'ın duruşu bu iken;
Uluslararası iddiadan yoksun ama ulusal medyada havalı bir yer kapma çabasında olan AKP karşıtları dahi AKP'leşerek, AKP'yi başarılı(!) kılmaktadır. Bundan iyisi Şam'da kayısı diyeceğiz ama kayısı yerine ayvaya talim eder oldu AKP.
STK (Sivil Toplum Kuruluşları), iş dünyasının önde gelen kuruluşları (TÜSİAD, MÜSİAD gibi), bilim dünyasının üyeleri akademisyenler, ülkenin kamuoyu oluşturan baskı gruplarıdır. Ancak siyasal iktidarın baskısı hepsini bastırdığından mıdır nedir, yoksa "ben bilmem, büyüklerimiz bilir" kompleksinden midir bilinmez; tümü bir boyun eğiş içinde görünüyor.
CHP'nin malum tutumu: Önce ricakâr sonra riyakâr. Ricacı da olsa riyakâr da, durum aşikâr; hal ve gidiş: Sıfır!
Eğer bu CHP, Cumhuriyet ve devrim değerlerine saygılıysa, ülkedeki yönetsel felaketi önlemek için emperyalizme karşıt, özgürlükçü ve halktan yana sosyo-ekonomik anlayışın her kademesinde alnı açık, başı dik, bu uğurda mücadeleden yılmayan yiğit lider Haydar Baş'la olmak zorundadır.
İnsanlarımızın mutsuz ve umutsuz olmaları için yeterli nedenlerin var olduğu ortamdayız. İktidar katlarıyla birlikte anılan, yargıya intikal etmiş veya ettirilmemiş yolsuzluk iddiaları kol gezmektedir. Hukukun üstünlüğüne yönelik tecavüzler ayyuka çıkarak hukuka ve devlete güven ağır yara almıştır. Yürütme gücü yasama ve yargıya hâkimdir. Ceberut siyasal yönetim Türkiye'yi tümüyle tutsak etmiştir.
Akıl, bilim ve medeniyetten nasibini almamış, adaletsiz ve antidemokratik totaliterliğe yol alınmaktadır. Kamu mallarını yok ederek, çılgın piyasa ekonomisi eşliğinde çokuluslu şirketlere açık pazar olan bir ülke konumundayız.
Nazım Hikmet, "Cümle kokuşmuşluğun at oynattığı bir dönemde, yaşamdan zevk alabilmek ancak zayıfların bahtiyarlığıdır. Esas olan; sürünmeden, el etek öpmeden insana yakışır şekilde onurla yaşamaktır" der. O halde susmak, sinmek ve kabullenmek mi, yoksa uyuyanı, boyun eğeni aydınlatmak mı gerekir?
AKP'nin AB (Avrupa Birliği) aşkı bizi ne hale getirdiği ortadayken;
CHP'nin AB için dediklerine bakalım (1994 Programı):
"Türkiye'yi hızla Avrupa Birliği'ne taşıyacağız? Avrupa Birliği öncelikli hedefimizdir? Avrupa Birliği içinde yer almanın gerektirdiği gayreti kararlılıkla sürdüreceğiz. Ülkemizi en kısa sürede AB'ye tam üyeliğe taşıyacağız. AB Uyum yasalarının uygulanmasını sağlayacağız."
Kılıçdaroğlu: "Türkiye, AB ve NATO'nun vefalı bir üyesidir."
Sınırsız AB'ci AKP'yi bile sollayan CHP'nin AKP'leştiğinin resmi değil midir bu!?
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023