Siyasilerimiz daha düne kadar Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsına, muhterem anası ve babasına ağza alınmayacak hakaretler yapanlarla beraber yol yürüyordu.
15 Temmuz darbesiyle gün yüzüne çıkan FETÖ'nün ve beslendiği kaynak Said Nursi hareketinin temel mantığı Atatürk düşmanlığıydı. Atatürk'e "beton Kemal" mi demediler, "Deccal", "kafir" mi demediler? FETÖ ile yollar bu bakış açısından dolayı ayrılmadı, darbe girişimi sebebiyle ayrıldı, neticede Atatürk düşmanlığının Türkiye'de yayılmasına en fazla sebep olan Said Nursi'ye sahip çıkılmaya devam ediliyor.
Bu noktada siyasilerimize bir tavsiyede bulunalım: Atatürk'e ve mirasına sahip çıkmak demek, Said Nursi'ye ve zehirli düşüncelerine tavır almayı gerektirir.
Siyasilerimiz ayrıca saraylarda ağırlayıp, danışman olarak belirledikleri fesli isimler, ülkemizde Atatürk düşmanlığını en üst düzeyde ortaya koyan isimlerdi.
"Keşke Yunan galip gelseydi" mi demediler, "Cumhuriyet reklam arası" mı demediler, Atatürk heykelleri için "Heykelleri köpek leşi gibi sürüklenecek" mi demediler, "Mustafa Kemal'i beğeniyorsan, oruç da tutsan, namaz da kılsan kafirsin" mi demediler?
Bütün bunlara rağmen siyasilerimiz ne hikmetse bir anda Atatürkçü oluverdi, "Atatürk de bizim, Cumhuriyet de bizim" diyorlar. Eğer gerçekten Atatürk de bizim Cumhuriyet de bizimse, Atatürk'e düşmanlığıyla tanınan bu Said Nursi'ler, bu fesliler kimin?
Atatürk'ü yeni keşfeden siyasilerimiz, "Atatürk'ü sadece anmakla kalmamalı, anlamaya da çalışmalıyız" diyorlar. Elbette ki doğru söylüyorlar ama bu cümlenin altının doldurulması gerekir. Atatürk "tam bağımsızlık" diyordu, "manda ve himaye kabul edilmez" diyordu, "Lozan zaferdir" diyordu, "milli ekonomi" diyordu ve uyguluyordu, dışarıdan bir kuruş borç almıyordu, Batılılara karşı temkinli olunması gerektiğini vurguluyor, onlarla hiçbir dostluk anlaşması yapmıyordu, dinin siyasete alet edilmesine "hayır" diyordu, bidat akımları ve sahte hocalarla mücadele ediyor, onları Çankaya'da ağırlamıyordu, gerçek hocalara, ilim adamlarına, proje sahiplerine sahip çıkıyor, onları baş tacı ediyordu?
Peki, Atatürk'ü yeni keşfeden siyasilerimiz ne yapıyor, böyle bir adımları var mı?
Siyasilerimize yakınlığıyla bilinen Abdulkadir Selvi bile, siyasilerimizin yükselen dalgayı gördüklerini, bu sebeple Atatürk'ü ön plana çıkarma gereği duyduklarını yazmış ve şöyle eklemiş: "AK Parti hiç bu kadar Atatürkçü olmamıştı. Ey yüzde 50 artı 1, nelere kadirmişsin."
Selvi'ye göre siyasilerimizin Atatürk'ü keşfetmelerinin sebebi gerçekten onu anlamaya başlamaları değil, 50+1'i tutturmak.
"Atatürk vatandır" tezinin sahibi, Atatürk'e hakaretlerin yoğunlaştığı bir dönemde, "Atatürk dindardır, Ehl-i Beyt soyundandır, onun soyu gibi tertemiz bir soy hiçbir liderde yoktur" diyerek Atatürk düşmanlarının sesini kesen, son olarak da eşi ve benzeri olmayan "Hoşgeldin Atatürk" kitabıyla birliğimizin harcı Atatürk konusunda tam bir devrim ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş, 10 Kasım Atatürk'ü anma ve kitabının tanıtım programında bu konuda bakın neler söylüyor:
"Mustafa Kemal'in darü'l-bekaya rıhletinin üzerinden 79 yıl geçti. Bu 79 yılın tamamı diyebilirim yalan, iftira, dedikodu, fitne ve hakaretle geçti. Ama Allah'a şükürler olsun ben bu dönemlerin tamamında iyi bir Mustafa Kemalciydim, Atatürkçüydüm?"
"Bu güne kadar büyük bir cinayet işlendi. Eğer merhum bunları affetmezse asla cennet yüzü göremezler. Şimdi tiyatro oynarcasına Anıtkabir'e koşuyorlar. Sen daha düne kadar onun cumhuriyetini inkar ettin, 19 Mayıs'ı inkar ettin, 23 Nisan'ı inkar ettin... Çocukluğumuzda cumhuriyet bayramını coşku içinde kutlardık. Şimdi bunlara hasret kaldık. Arkadaşlarıma dedim ki bundan sonra cumhuriyeti siz kutlayacaksınız. Bu bizim bayramımız. Milli ve dini değerlerimize eğer sarılmaz isek vallahi bizi çöp gibi ezerler. Bu değerler bizi hayatta tutar. Bunu hiç unutmayın ve de inkar etmeyin."
Sözde Atatürkçü değil, özde Atatürkçü olmalıyız; özde Atatürkçülük de rahmetli Attila İlhan'ın "ulusal hareketin merkezi" olarak tarif ettiği ve tek adres olarak gösterdiği Prof. Dr. Haydar Baş ve Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarıdır.
Daha detaylı bilgi için, Sayın Baş'ın son eseri, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ünal Emiroğlu'nun "Atatürkçülüğün anayasası" olarak tarif ettiği "Hoş geldin Atatürk" kitabını mutlaka temin ediniz ve okuyunuz.
15 Temmuz darbesiyle gün yüzüne çıkan FETÖ'nün ve beslendiği kaynak Said Nursi hareketinin temel mantığı Atatürk düşmanlığıydı. Atatürk'e "beton Kemal" mi demediler, "Deccal", "kafir" mi demediler? FETÖ ile yollar bu bakış açısından dolayı ayrılmadı, darbe girişimi sebebiyle ayrıldı, neticede Atatürk düşmanlığının Türkiye'de yayılmasına en fazla sebep olan Said Nursi'ye sahip çıkılmaya devam ediliyor.
Bu noktada siyasilerimize bir tavsiyede bulunalım: Atatürk'e ve mirasına sahip çıkmak demek, Said Nursi'ye ve zehirli düşüncelerine tavır almayı gerektirir.
Siyasilerimiz ayrıca saraylarda ağırlayıp, danışman olarak belirledikleri fesli isimler, ülkemizde Atatürk düşmanlığını en üst düzeyde ortaya koyan isimlerdi.
"Keşke Yunan galip gelseydi" mi demediler, "Cumhuriyet reklam arası" mı demediler, Atatürk heykelleri için "Heykelleri köpek leşi gibi sürüklenecek" mi demediler, "Mustafa Kemal'i beğeniyorsan, oruç da tutsan, namaz da kılsan kafirsin" mi demediler?
Bütün bunlara rağmen siyasilerimiz ne hikmetse bir anda Atatürkçü oluverdi, "Atatürk de bizim, Cumhuriyet de bizim" diyorlar. Eğer gerçekten Atatürk de bizim Cumhuriyet de bizimse, Atatürk'e düşmanlığıyla tanınan bu Said Nursi'ler, bu fesliler kimin?
Atatürk'ü yeni keşfeden siyasilerimiz, "Atatürk'ü sadece anmakla kalmamalı, anlamaya da çalışmalıyız" diyorlar. Elbette ki doğru söylüyorlar ama bu cümlenin altının doldurulması gerekir. Atatürk "tam bağımsızlık" diyordu, "manda ve himaye kabul edilmez" diyordu, "Lozan zaferdir" diyordu, "milli ekonomi" diyordu ve uyguluyordu, dışarıdan bir kuruş borç almıyordu, Batılılara karşı temkinli olunması gerektiğini vurguluyor, onlarla hiçbir dostluk anlaşması yapmıyordu, dinin siyasete alet edilmesine "hayır" diyordu, bidat akımları ve sahte hocalarla mücadele ediyor, onları Çankaya'da ağırlamıyordu, gerçek hocalara, ilim adamlarına, proje sahiplerine sahip çıkıyor, onları baş tacı ediyordu?
Peki, Atatürk'ü yeni keşfeden siyasilerimiz ne yapıyor, böyle bir adımları var mı?
Siyasilerimize yakınlığıyla bilinen Abdulkadir Selvi bile, siyasilerimizin yükselen dalgayı gördüklerini, bu sebeple Atatürk'ü ön plana çıkarma gereği duyduklarını yazmış ve şöyle eklemiş: "AK Parti hiç bu kadar Atatürkçü olmamıştı. Ey yüzde 50 artı 1, nelere kadirmişsin."
Selvi'ye göre siyasilerimizin Atatürk'ü keşfetmelerinin sebebi gerçekten onu anlamaya başlamaları değil, 50+1'i tutturmak.
"Atatürk vatandır" tezinin sahibi, Atatürk'e hakaretlerin yoğunlaştığı bir dönemde, "Atatürk dindardır, Ehl-i Beyt soyundandır, onun soyu gibi tertemiz bir soy hiçbir liderde yoktur" diyerek Atatürk düşmanlarının sesini kesen, son olarak da eşi ve benzeri olmayan "Hoşgeldin Atatürk" kitabıyla birliğimizin harcı Atatürk konusunda tam bir devrim ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş, 10 Kasım Atatürk'ü anma ve kitabının tanıtım programında bu konuda bakın neler söylüyor:
"Mustafa Kemal'in darü'l-bekaya rıhletinin üzerinden 79 yıl geçti. Bu 79 yılın tamamı diyebilirim yalan, iftira, dedikodu, fitne ve hakaretle geçti. Ama Allah'a şükürler olsun ben bu dönemlerin tamamında iyi bir Mustafa Kemalciydim, Atatürkçüydüm?"
"Bu güne kadar büyük bir cinayet işlendi. Eğer merhum bunları affetmezse asla cennet yüzü göremezler. Şimdi tiyatro oynarcasına Anıtkabir'e koşuyorlar. Sen daha düne kadar onun cumhuriyetini inkar ettin, 19 Mayıs'ı inkar ettin, 23 Nisan'ı inkar ettin... Çocukluğumuzda cumhuriyet bayramını coşku içinde kutlardık. Şimdi bunlara hasret kaldık. Arkadaşlarıma dedim ki bundan sonra cumhuriyeti siz kutlayacaksınız. Bu bizim bayramımız. Milli ve dini değerlerimize eğer sarılmaz isek vallahi bizi çöp gibi ezerler. Bu değerler bizi hayatta tutar. Bunu hiç unutmayın ve de inkar etmeyin."
Sözde Atatürkçü değil, özde Atatürkçü olmalıyız; özde Atatürkçülük de rahmetli Attila İlhan'ın "ulusal hareketin merkezi" olarak tarif ettiği ve tek adres olarak gösterdiği Prof. Dr. Haydar Baş ve Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarıdır.
Daha detaylı bilgi için, Sayın Baş'ın son eseri, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ünal Emiroğlu'nun "Atatürkçülüğün anayasası" olarak tarif ettiği "Hoş geldin Atatürk" kitabını mutlaka temin ediniz ve okuyunuz.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024