Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk halkına olan sevgisi son derece içtendir ve kapsamlı bir derinliğe sahiptir. Halkının sıkıntısını kendi sıkıntısı olarak içinde duyar ve sahip olduğu tüm olanaklarla bu sıkıntıları ortadan kaldırmaya çalışırdı.
Mustafa Kemal Atatürk sabahlara dek uyumayan, kitap okuyan, kafa yoran, inceleyen, araştıran bir özelliğe sahipti. Kendisini milletinin refahına adayan bir dahi idi? İstiyordu ki, bataklıktan çıkardığı milleti, dünyanın en muasır milleti olsun. Küllerinden doğan milletini ekonomik hamlelerle taçlandırmak istiyordu.
Hastalığına karşın 12 Kasım 1937'de çıktığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu gezisinde gördüğü yoksulluk ve bölgesel farklılıklar onu son derece üzmüş ve geri dönerken trende Sabiha Gökçen'e, bugün herkesin örnek alması gereken şu sözleri söylemişti:
"İnsan ömrü, yapılacak işlerin büyüklüğü ve zorluğu karşısında çok cüce kalıyor, Gökçen. Geçtiğimiz yerlerde fabrikalar görmek istiyorum, ekilmiş tarlalar, düzgün yollar, tertemiz sağlıklı insanların yaşadığı evler? Büyük yemyeşil ormanlar görmek istiyorum, gürbüz çocukların, iyi giyimli çocukların, yüzleri sararmamış, dalakları şiş olmayan çocukların okuduğu okullar görmek istiyorum? İstanbul'da ne medeniyet varsa, Ankara'ya ne medeniyet getirmeye çalışıyorsak, İzmir'i nasıl mamur kılıyorsak yurdumuzun her tarafını, Anadolu'nun her yerini aynı medeniyete kavuşturalım istiyorum. Ve bunu çok ama çok çabuk yapmak istiyorum. Dedim ya, insan ömrü çok büyük işleri başarabilecek kadar uzun değil. Mamur olmalı Türkiye'nin her tarafı, müreffeh olmalı? Ben yapabildiğim kadarını yapayım, sonra ne olursa olsun demek yok benim kitabımda. Geleceği, geleceğin Türkiye'sini, geleceğin halkını düşünmek benim görevim? Bir iş aldık üzerimize, bir savaşın üstesinden geldik, şimdi ekonomik alanda savaş veriyoruz, daha da vereceğiz? Bu heyecanı yaşatmak, bu heyecanın ürünlerini görmek gerek?"
Yukarıdaki düşünce ve duygulardaki incelik ve asalete bakar mısınız sevgili okurlar? Bugün bu düşünce ve duyguları seslendiren Atatürk'ün izinden giden tek lider hiç şüphesiz bize gerçek Atatürk'ü tanıtan pek muhterem Hocatürk, Baştürk Haydar Baş'tır. Bu asil milletin gidişatı kanına dokunduğu için siyasete girmiştir. Amacı bu milleti zengin kılmak ve elini tüm dünyaya öptürtmektir. Vatandaşlık maaşı, ev hanımı maaşı, çocuk maaşı, doğum ikramiyesi ve daha onlarca projesi sistemleştirdiği 'Milli Ekonomi Modeli'nin şartlarındandır. Eğer halkımız Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza vereceği 1 (BİR) OY'unu esirgemese idi şu an zenginlikler içerisinde yüzüyor olacaktı.
Evet halkımızın treni
kaçırmış değil, zenginlik yine yanı başında bekliyor. Taş atıp da eli yorulmayacak; aklına, gönlüne, fikrine, imanına danışacak bu toprakların sesi ikinci Atatürk, Prof. Dr. Haydar Baş'a gelecek seçimde 1 oy verecek sadece... Çok mu zor, Allah aşkına çok mu zor 1 oy vermek.
Ey Türk milleti onlarca kez sandığa gittin ve oy vererek başına getirdiğin insanların Türkiye'si ortada?
Gel bu kez vatanını, geleceğini, evladını ve dahi kendini düşünüyorsan; doğrudan yana, zenginlikten yana, bağımsızlıktan yana 'oy'unu kullan, kafanı kullan.
Son olarak Ayet-i Kerime ile bitiriyorum: Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır. (Yunus Suresi: 100)
Mustafa Kemal Atatürk sabahlara dek uyumayan, kitap okuyan, kafa yoran, inceleyen, araştıran bir özelliğe sahipti. Kendisini milletinin refahına adayan bir dahi idi? İstiyordu ki, bataklıktan çıkardığı milleti, dünyanın en muasır milleti olsun. Küllerinden doğan milletini ekonomik hamlelerle taçlandırmak istiyordu.
Hastalığına karşın 12 Kasım 1937'de çıktığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu gezisinde gördüğü yoksulluk ve bölgesel farklılıklar onu son derece üzmüş ve geri dönerken trende Sabiha Gökçen'e, bugün herkesin örnek alması gereken şu sözleri söylemişti:
"İnsan ömrü, yapılacak işlerin büyüklüğü ve zorluğu karşısında çok cüce kalıyor, Gökçen. Geçtiğimiz yerlerde fabrikalar görmek istiyorum, ekilmiş tarlalar, düzgün yollar, tertemiz sağlıklı insanların yaşadığı evler? Büyük yemyeşil ormanlar görmek istiyorum, gürbüz çocukların, iyi giyimli çocukların, yüzleri sararmamış, dalakları şiş olmayan çocukların okuduğu okullar görmek istiyorum? İstanbul'da ne medeniyet varsa, Ankara'ya ne medeniyet getirmeye çalışıyorsak, İzmir'i nasıl mamur kılıyorsak yurdumuzun her tarafını, Anadolu'nun her yerini aynı medeniyete kavuşturalım istiyorum. Ve bunu çok ama çok çabuk yapmak istiyorum. Dedim ya, insan ömrü çok büyük işleri başarabilecek kadar uzun değil. Mamur olmalı Türkiye'nin her tarafı, müreffeh olmalı? Ben yapabildiğim kadarını yapayım, sonra ne olursa olsun demek yok benim kitabımda. Geleceği, geleceğin Türkiye'sini, geleceğin halkını düşünmek benim görevim? Bir iş aldık üzerimize, bir savaşın üstesinden geldik, şimdi ekonomik alanda savaş veriyoruz, daha da vereceğiz? Bu heyecanı yaşatmak, bu heyecanın ürünlerini görmek gerek?"
Yukarıdaki düşünce ve duygulardaki incelik ve asalete bakar mısınız sevgili okurlar? Bugün bu düşünce ve duyguları seslendiren Atatürk'ün izinden giden tek lider hiç şüphesiz bize gerçek Atatürk'ü tanıtan pek muhterem Hocatürk, Baştürk Haydar Baş'tır. Bu asil milletin gidişatı kanına dokunduğu için siyasete girmiştir. Amacı bu milleti zengin kılmak ve elini tüm dünyaya öptürtmektir. Vatandaşlık maaşı, ev hanımı maaşı, çocuk maaşı, doğum ikramiyesi ve daha onlarca projesi sistemleştirdiği 'Milli Ekonomi Modeli'nin şartlarındandır. Eğer halkımız Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza vereceği 1 (BİR) OY'unu esirgemese idi şu an zenginlikler içerisinde yüzüyor olacaktı.
Evet halkımızın treni
kaçırmış değil, zenginlik yine yanı başında bekliyor. Taş atıp da eli yorulmayacak; aklına, gönlüne, fikrine, imanına danışacak bu toprakların sesi ikinci Atatürk, Prof. Dr. Haydar Baş'a gelecek seçimde 1 oy verecek sadece... Çok mu zor, Allah aşkına çok mu zor 1 oy vermek.
Ey Türk milleti onlarca kez sandığa gittin ve oy vererek başına getirdiğin insanların Türkiye'si ortada?
Gel bu kez vatanını, geleceğini, evladını ve dahi kendini düşünüyorsan; doğrudan yana, zenginlikten yana, bağımsızlıktan yana 'oy'unu kullan, kafanı kullan.
Son olarak Ayet-i Kerime ile bitiriyorum: Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır. (Yunus Suresi: 100)
Adem Birinci / diğer yazıları
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023