TBMM'nin yeni açıldığı günlerde yani 23 Nisan 1920'den hemen sonra Iraklılar ve Suriyeliler Atatürk'e müracaat ederler. Konu İngilizlerin Irak'ta, Fransızların da Suriye'de yaptıkları zulüm ve işkencelerle ilgiliydi. Her iki millet de Atatürk'le beraber hareket etme arzularını ifade ederler. Atatürk, acele edilmemesi gerektiğini ve kendi şartlarında her üç ülkenin bağımsızlıklarını elde etmesinin zorunluluk olduğunu söyler. Ancak bağımsız devletler haline geldikten sonra beraber olmanın anlamını anlatır.
Lozan Konferansı'nın en çetrefilli konusu Musul olmuştur. Musul meselesi bizim Ortadoğu'da manevra kabiliyetimizi önemli ölçüde daraltmıştı. Musul sorunu, İngilizlerin talimatıyla başlayan Şeyh Sait isyanı nedeniyle aleyhimize sonuçlandı. Atatürk bunun üzerine güney sınırımızda bütün dikkatini Hatay'ın anavatana katılımıyla beraber Irak ve Suriye'nin bağımsızlığında toplamıştır. Özellikle Irak'ın bağımsızlığı sağlanabilirse İngilizlerden Musul'un rövanşı alınacaktı.
Atatürk, 1937 yılında sağına Sadabat Paktı'nın genelkurmay başkanlarını soluna Balkan Paktı'nın genelkurmay başkanlarını karşısına da Fransız elçisini oturtarak Hatay'ın Türkiye'ye ait olduğunu kesin bir dille iletir. Akabinde Suriye Dışişleri Bakanı Cemil Mardan'a "Suriye'nin bağımsız Müslüman bir devlet olmasını istiyoruz. Bağımsızlıktan sonra sizinle her halükarda anlaşırız. Fakat garptan bir millet gelecek bizim aramızdaki konuları tayin edecek, bu benim hoşuma gitmiyor. Bu işte onları hakem tayin etmeyeceğim. Sizin gücünüz yok, bizim gücümüz var. Namusum üzerine yemin ederim ki Hatay'ı bırakmam. Çok temenni ederim ki Fransız hükümeti aklını başına toplasın. Kendileri bilirler." Diyerek sınır komşularımızla ilgili politikasını çok net bir şekilde tespit etmiştir.
Atatürk o kadar kararlıdır ki Fransızların Hatay'ı vermemeleri durumunda Cumhurbaşkanlığından istifa ederek bir grup arkadaşıyla beraber Hatay'da gerilla savaşı başlatacağını yakın çevresine anlatmıştır. Hatta merhum Attila İlhan, Atatürk'ün Suriye'yi, Hatay'dan sonra gerilla yöntemlerini kullanarak ve yerel halkı örgütleyerek bağımsız bir ülke haline getirme arzusunun olduğunu söylemiştir.
Dikkat edilirse Atatürk, komşu ülkelerin bağımsız olmalarını istemiştir. Batılıların işlerimize müdahalesini kabul etmemiştir. Fransızların hakemliğini reddetmiştir. Günümüzde yüzleşmek zorunda kaldığımız bütün dış politika sorunları bu ilkeler maalesef çiğnendiği için ortaya çıktı. Dün Fransız ve İngilizleri sınırdaş görmek istemeyen Atatürk'ün politikasına ters bir şekilde BOP gereği ABD sınır komşumuz oldu. Suriye'nin bağımsızlığına gerekli politik destek verilmedi. Sonuçta hayatı kararan milyonlar, mülteci dramları ve bizi her yönüyle olumsuz etkileyen devasa sorunlar yumağıyla baş etmek zorunda kalıyoruz.
Türkiye'nin sınır güvenliği tehdit altına girmekle beraber ABD bizi PYD ile tehdit ediyor. Yüzlerce TIR dolusu silah IŞİD'le savaşacak diye PYD'ye verildikten hemen sonra ne hikmetse IŞİD bir anda buharlaştı. Gündemden düştü. ABD'nin, İngiltere'nin, Fransa'nın dahil olduğu 60 adet koalisyon ülkesinin tankıyla, topuyla, tüfeğiyle, uçağıyla, teknolojisiyle yapamadığını bir anda "kahraman" PYD yapmıştı. Ufak atın da civcivler yesin.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 1991 yılındaki Körfez Savaşı ile ilgili ifade ettikleri, "Asıl hedef Türkiye'dir." perspektifinden bakmadıktan sonra çözüm nafiledir. Bu anlayışı gizlemek, bilerek veya bilmeyerek bizi yok etmek isteyen güçlerin değirmenine su taşımaktır.
Ne ABD'nin kanlı BOP'u, ne AB'nin riyakâr politikası, ne de durumdan vazife ve fırsatlar üreten Rusya, barışı sağlayamaz. Barış ancak Atatürk'ün 80 yıl önce tespit ettiği gibi bağımsız olmaları şartıyla bölge ülkelerinin işbirliği ve kararı ile gerçekleşebilir. Fitneci ve bölücü haçlıların kararı ile değil. Bir tarafta Atatürk'ün basiret, feraset ve cesaret içeren Ortadoğu Projesi, diğer tarafta ABD'nin bütün İslam ülkelerini paramparça ederek bu sayede sadece İsrail'i ayakta tutan meşum BOP'u. Durum ortada, yorum serbest, tercih bizim.
Lozan Konferansı'nın en çetrefilli konusu Musul olmuştur. Musul meselesi bizim Ortadoğu'da manevra kabiliyetimizi önemli ölçüde daraltmıştı. Musul sorunu, İngilizlerin talimatıyla başlayan Şeyh Sait isyanı nedeniyle aleyhimize sonuçlandı. Atatürk bunun üzerine güney sınırımızda bütün dikkatini Hatay'ın anavatana katılımıyla beraber Irak ve Suriye'nin bağımsızlığında toplamıştır. Özellikle Irak'ın bağımsızlığı sağlanabilirse İngilizlerden Musul'un rövanşı alınacaktı.
Atatürk, 1937 yılında sağına Sadabat Paktı'nın genelkurmay başkanlarını soluna Balkan Paktı'nın genelkurmay başkanlarını karşısına da Fransız elçisini oturtarak Hatay'ın Türkiye'ye ait olduğunu kesin bir dille iletir. Akabinde Suriye Dışişleri Bakanı Cemil Mardan'a "Suriye'nin bağımsız Müslüman bir devlet olmasını istiyoruz. Bağımsızlıktan sonra sizinle her halükarda anlaşırız. Fakat garptan bir millet gelecek bizim aramızdaki konuları tayin edecek, bu benim hoşuma gitmiyor. Bu işte onları hakem tayin etmeyeceğim. Sizin gücünüz yok, bizim gücümüz var. Namusum üzerine yemin ederim ki Hatay'ı bırakmam. Çok temenni ederim ki Fransız hükümeti aklını başına toplasın. Kendileri bilirler." Diyerek sınır komşularımızla ilgili politikasını çok net bir şekilde tespit etmiştir.
Atatürk o kadar kararlıdır ki Fransızların Hatay'ı vermemeleri durumunda Cumhurbaşkanlığından istifa ederek bir grup arkadaşıyla beraber Hatay'da gerilla savaşı başlatacağını yakın çevresine anlatmıştır. Hatta merhum Attila İlhan, Atatürk'ün Suriye'yi, Hatay'dan sonra gerilla yöntemlerini kullanarak ve yerel halkı örgütleyerek bağımsız bir ülke haline getirme arzusunun olduğunu söylemiştir.
Dikkat edilirse Atatürk, komşu ülkelerin bağımsız olmalarını istemiştir. Batılıların işlerimize müdahalesini kabul etmemiştir. Fransızların hakemliğini reddetmiştir. Günümüzde yüzleşmek zorunda kaldığımız bütün dış politika sorunları bu ilkeler maalesef çiğnendiği için ortaya çıktı. Dün Fransız ve İngilizleri sınırdaş görmek istemeyen Atatürk'ün politikasına ters bir şekilde BOP gereği ABD sınır komşumuz oldu. Suriye'nin bağımsızlığına gerekli politik destek verilmedi. Sonuçta hayatı kararan milyonlar, mülteci dramları ve bizi her yönüyle olumsuz etkileyen devasa sorunlar yumağıyla baş etmek zorunda kalıyoruz.
Türkiye'nin sınır güvenliği tehdit altına girmekle beraber ABD bizi PYD ile tehdit ediyor. Yüzlerce TIR dolusu silah IŞİD'le savaşacak diye PYD'ye verildikten hemen sonra ne hikmetse IŞİD bir anda buharlaştı. Gündemden düştü. ABD'nin, İngiltere'nin, Fransa'nın dahil olduğu 60 adet koalisyon ülkesinin tankıyla, topuyla, tüfeğiyle, uçağıyla, teknolojisiyle yapamadığını bir anda "kahraman" PYD yapmıştı. Ufak atın da civcivler yesin.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 1991 yılındaki Körfez Savaşı ile ilgili ifade ettikleri, "Asıl hedef Türkiye'dir." perspektifinden bakmadıktan sonra çözüm nafiledir. Bu anlayışı gizlemek, bilerek veya bilmeyerek bizi yok etmek isteyen güçlerin değirmenine su taşımaktır.
Ne ABD'nin kanlı BOP'u, ne AB'nin riyakâr politikası, ne de durumdan vazife ve fırsatlar üreten Rusya, barışı sağlayamaz. Barış ancak Atatürk'ün 80 yıl önce tespit ettiği gibi bağımsız olmaları şartıyla bölge ülkelerinin işbirliği ve kararı ile gerçekleşebilir. Fitneci ve bölücü haçlıların kararı ile değil. Bir tarafta Atatürk'ün basiret, feraset ve cesaret içeren Ortadoğu Projesi, diğer tarafta ABD'nin bütün İslam ülkelerini paramparça ederek bu sayede sadece İsrail'i ayakta tutan meşum BOP'u. Durum ortada, yorum serbest, tercih bizim.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- Tek çözüm Milli Devlet anlayışıdır / 17.03.2024
- Bize kamburumuzu geri verin / 16.03.2024
- Emeklimsi / 05.03.2024
- Ne Ekrem, ne Murat, tek çözüm Cihan / 04.03.2024
- Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa / 02.03.2024
- 9 soru / 01.03.2024
- Ağızlıkları atmanın zamanı geldi / 25.02.2024
- Cihan, İstanbul sana emanet / 24.02.2024
- Eğer milli paranız yoksa / 14.02.2024
- Milli Ekonomi Modeli'nde nüfus / 13.02.2024
- Bize kamburumuzu geri verin / 16.03.2024
- Emeklimsi / 05.03.2024
- Ne Ekrem, ne Murat, tek çözüm Cihan / 04.03.2024
- Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa / 02.03.2024
- 9 soru / 01.03.2024
- Ağızlıkları atmanın zamanı geldi / 25.02.2024
- Cihan, İstanbul sana emanet / 24.02.2024
- Eğer milli paranız yoksa / 14.02.2024
- Milli Ekonomi Modeli'nde nüfus / 13.02.2024