Bugün siyasetiyle (AKP, CHP, MHP, HDP vs.), medyasıyla, topyekûn halkımız yüzünü hatta kalbini Batı'ya (AB, ABD) çevirmiş durumda. O dindar görünümlü din tüccarları yok mu, işte onların finansörleri, para kaynakları Batı'dır. Batı için tek laf ettiklerini duyamazsınız.
Atatürk üzerinden siyasi ve sosyal varlıklarını sürdüren kişi, parti ve kuruluşlar da yüzlerini ve gönüllerini Batı'ya çevirmiştir, dillerinden vatan, millet, din, iman düşürmeyenlerde Batı'nın himmetine sığınmıştır.
Oysa bu devleti kuran, birilerin ısrarla hedefi batı gibi olmaktır dediği, bir diğerlerinin de Batıcı, diyerek kendilerince bir profil çizdikleri Büyük Atatürk asla Batıcı olmadı. O, Türk milletinin hayranıydı ve bu milleti, millet yapan unsurun damarlarındaki asil kan ile tariflendiriyordu.
Atatürk'ün, Batı'ya yani Haçlı ve Yahudi dünyasına bakışının bir başka yönünü ise bizzat emriyle Elmalılı Hamdi Yazır Efendiye yazdırdığı Kur'an tefsirinde görmekteyiz.
Bakın bu tefsirde Yahudi ve Hıristiyanlara karşı bir Müslümanın, İslam dünyasının duruş şekli ayet ışığında nasıl ifade ediliyor:
"Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin ve onu her kim yaparsa Allah'tan ilişiği kesilmiş olur, ancak onlardan bir korunma yapmanız başkadır. Bununla beraber Allah sizi kendisinden korunmanız hususunda uyarır. Nihayet gidiş Allah'adır." (Ali İmran, 28)
"Bu ayetin dört nüzul sebebinden biri; "Medine'de, Yahudilerden bazı zevatlar, Ensar'dan bazılarına gizlice gelerek, onlarla dostluk kurup, dinlerini bozmak istiyorlardı. Sahabelerden bazıları, o Yahudilerden uzak durmaları konusunda o Müslümanları uyardılar. Ama dinlemediler. Bunun üzerine ayet nazil oldu."
Diğer nüzul sebeplerinden biri de; Yine Müslümanlardan bazıları, Mekke'deki kâfirlere sevgi besliyorlardı. Allah bunu yasakladı. Münafıkların başı Abdullah b. Übeyy ve adamları, Yahudilerle ve müşriklerle dostluk kuruyorlar ve onlara, Müslüman taraftan bilgi aktarıyor, havadis veriyorlardı. Resûlullah aleyhine zafer arzu ediyorlardı. Mü'minler bundan menedildiler.
Sahabeden Ubade b. Samit'in birçok Yahudi dostu vardı. Hendek Savaşında, Hz. Peygamber'e gelerek, "Ey Allah'ın Resûlü, benim yanımda beş yüz Yahudi vardır. Benimle beraber harbe çıkmalarını istiyorum" demişti. Ayet bunu yasakladı.
Elmalılı Hamdi Yazır diyor ki; "Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kâfirleri, kendilerine dost edinmesinler. Mü'minler, iman hasletine, küfür hasletini karıştıracak, mü'minlere şimdiki zamanda veya gelecekte zararı dokunacak, İslâm'a zarar verecek ve ters düşecek bir surette kâfirlerle dostluk ilişkilerine girmesin. Sevgisini, muhabbetini ve buğzunu hep Allah için yapsın?
Ancak onlar tarafından gelmesi beklenen ve sakınılması gereken her hangi bir zarardan korunmak için yaptığınız dostluk müstesnadır. Öyle durumlarda iş başka. Yoksa mü'minler, hiç kimseye karşı iyi davranmaktan, adalet ve ihsandan menedilmiş değillerdir. Hukuka riayet, ahitte sebat, ciddiyet, merhamet ve yardımseverlik aslında imanın gereği olan güzel huylardır. Güzel huy ise mü'minin şiarıdır.
Fakat mü'minler, her şeyden önce din ve imanlarında samimi olmak zorundalar. Allah'tan başkasına nefsini teslim etmeyecek olan mü'minin, kendisini herhangi bir sebepten dolayı kâfirlerin dostluğuna kaptırması, imanına ve ciddiyetine aykırı olur.
Bir kâfir, bir mümine dünyaları bağışlasa bile onun ne imanına, ne de din kardeşlerine en ufak bir zarar getirecek şeyi kabul ettirememelidir.
Bir mü'min de bunu bile bile yapmaz. Fakat iyi niyetle gaflet edebilir, hüsnü zan ederek aldanabilir. Karşısındakine göre bilgisi, tecrübesi ve dünya işlerindeki haberi daha eksik olabilir. Farkında olmaksızın fena yollara sürüklenebilir, fena işlere bulaştırılabilir. Bunlar ise mü'minlerin yavaş yavaş kâfirlere benzemelerine ve ilâhî nusretin de üzerlerinden eksilmesine sebep olabilir. 'Her kim böyle yaparsa Allah'tan ilişiği kesilmiş olur.' Bundan dolayı kesinlikle mü'minler, kâfirlerle içli dışlı olmaktan ve yakın dostluktan sakınmalıdırlar."
Hem kendimizi, hem çevremizi, hem ülkemizi, hem de İslam âlemini bu çerçevede bir gözden geçirelim.
Allah ile ilişiğimizi kesmeyelim. Allah ile ilişiğini kesenlerden ilişiğimizi keselim. Dönüş Allaha'dır.
Atatürk üzerinden siyasi ve sosyal varlıklarını sürdüren kişi, parti ve kuruluşlar da yüzlerini ve gönüllerini Batı'ya çevirmiştir, dillerinden vatan, millet, din, iman düşürmeyenlerde Batı'nın himmetine sığınmıştır.
Oysa bu devleti kuran, birilerin ısrarla hedefi batı gibi olmaktır dediği, bir diğerlerinin de Batıcı, diyerek kendilerince bir profil çizdikleri Büyük Atatürk asla Batıcı olmadı. O, Türk milletinin hayranıydı ve bu milleti, millet yapan unsurun damarlarındaki asil kan ile tariflendiriyordu.
Atatürk'ün, Batı'ya yani Haçlı ve Yahudi dünyasına bakışının bir başka yönünü ise bizzat emriyle Elmalılı Hamdi Yazır Efendiye yazdırdığı Kur'an tefsirinde görmekteyiz.
Bakın bu tefsirde Yahudi ve Hıristiyanlara karşı bir Müslümanın, İslam dünyasının duruş şekli ayet ışığında nasıl ifade ediliyor:
"Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin ve onu her kim yaparsa Allah'tan ilişiği kesilmiş olur, ancak onlardan bir korunma yapmanız başkadır. Bununla beraber Allah sizi kendisinden korunmanız hususunda uyarır. Nihayet gidiş Allah'adır." (Ali İmran, 28)
"Bu ayetin dört nüzul sebebinden biri; "Medine'de, Yahudilerden bazı zevatlar, Ensar'dan bazılarına gizlice gelerek, onlarla dostluk kurup, dinlerini bozmak istiyorlardı. Sahabelerden bazıları, o Yahudilerden uzak durmaları konusunda o Müslümanları uyardılar. Ama dinlemediler. Bunun üzerine ayet nazil oldu."
Diğer nüzul sebeplerinden biri de; Yine Müslümanlardan bazıları, Mekke'deki kâfirlere sevgi besliyorlardı. Allah bunu yasakladı. Münafıkların başı Abdullah b. Übeyy ve adamları, Yahudilerle ve müşriklerle dostluk kuruyorlar ve onlara, Müslüman taraftan bilgi aktarıyor, havadis veriyorlardı. Resûlullah aleyhine zafer arzu ediyorlardı. Mü'minler bundan menedildiler.
Sahabeden Ubade b. Samit'in birçok Yahudi dostu vardı. Hendek Savaşında, Hz. Peygamber'e gelerek, "Ey Allah'ın Resûlü, benim yanımda beş yüz Yahudi vardır. Benimle beraber harbe çıkmalarını istiyorum" demişti. Ayet bunu yasakladı.
Elmalılı Hamdi Yazır diyor ki; "Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kâfirleri, kendilerine dost edinmesinler. Mü'minler, iman hasletine, küfür hasletini karıştıracak, mü'minlere şimdiki zamanda veya gelecekte zararı dokunacak, İslâm'a zarar verecek ve ters düşecek bir surette kâfirlerle dostluk ilişkilerine girmesin. Sevgisini, muhabbetini ve buğzunu hep Allah için yapsın?
Ancak onlar tarafından gelmesi beklenen ve sakınılması gereken her hangi bir zarardan korunmak için yaptığınız dostluk müstesnadır. Öyle durumlarda iş başka. Yoksa mü'minler, hiç kimseye karşı iyi davranmaktan, adalet ve ihsandan menedilmiş değillerdir. Hukuka riayet, ahitte sebat, ciddiyet, merhamet ve yardımseverlik aslında imanın gereği olan güzel huylardır. Güzel huy ise mü'minin şiarıdır.
Fakat mü'minler, her şeyden önce din ve imanlarında samimi olmak zorundalar. Allah'tan başkasına nefsini teslim etmeyecek olan mü'minin, kendisini herhangi bir sebepten dolayı kâfirlerin dostluğuna kaptırması, imanına ve ciddiyetine aykırı olur.
Bir kâfir, bir mümine dünyaları bağışlasa bile onun ne imanına, ne de din kardeşlerine en ufak bir zarar getirecek şeyi kabul ettirememelidir.
Bir mü'min de bunu bile bile yapmaz. Fakat iyi niyetle gaflet edebilir, hüsnü zan ederek aldanabilir. Karşısındakine göre bilgisi, tecrübesi ve dünya işlerindeki haberi daha eksik olabilir. Farkında olmaksızın fena yollara sürüklenebilir, fena işlere bulaştırılabilir. Bunlar ise mü'minlerin yavaş yavaş kâfirlere benzemelerine ve ilâhî nusretin de üzerlerinden eksilmesine sebep olabilir. 'Her kim böyle yaparsa Allah'tan ilişiği kesilmiş olur.' Bundan dolayı kesinlikle mü'minler, kâfirlerle içli dışlı olmaktan ve yakın dostluktan sakınmalıdırlar."
Hem kendimizi, hem çevremizi, hem ülkemizi, hem de İslam âlemini bu çerçevede bir gözden geçirelim.
Allah ile ilişiğimizi kesmeyelim. Allah ile ilişiğini kesenlerden ilişiğimizi keselim. Dönüş Allaha'dır.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024