Okulların açıldığı bugünlerde öğretmenin insan eğitiminden, hem öğrenci hem de velinin eğitiminden bahsetmek istiyorum.
Aylık yayımlanan İcmal dergisi eylül sayısı baş yazısında Prof. Dr. Haydar Baş, "insan her şeyin merkezidir" diyor. "Asıl mesele insan meselesidir, siz bu meseleyi halletmedikten sonra ona bağlı, o insana bağlı kurumların, olayların, eylemlerin ardını getirmeniz veya onu mutlu etmeniz mümkün değildir" demektedir. Bu açıdan insan yetiştiren öğretmenin okulunda faydalı olması için zorlukların ortadan kalkması gerekir.
Bu zorluklar nelerdir?
Başöğretmen Atatürk'e öğretmenin maaşını sorduklarında "milletvekili maaşı öğretmenin maaşını geçmemeli" cevabını veriyor.
Çok önemli olan bu cevapta öğretmenin sadece geçimi dikkate alınmamış, saygınlığı ve değeri de ortaya konmuştur.
Peki bu değer şu an okulda var mı?
Öğrencinin, velinin ya da toplumun gözünde öğretmenin değeri kaldı mı? Kalmamasının sebebi ne?
Atatürk manevi evlatlarına okul dönüşlerinde bilgi seviyelerini ölçmek için sorular soruyor ve aldığı cevaplar karşısında öğretmenlerinin çabasından memnun kalıyor. Fakat öğretmenleri o kadar ilgili ki öğrenciler ödevlerden şikayetçiler, öğretmenleri de onlara ceza veriyor. Çocuklar konuyu Atatürk'e taşıyınca hemen yaverini okula yolluyor ve öğretmenlerine teşekkür etmesini işlerinin zor olduğunu sadece öğrenciyi değil velisini de eğitmesi gerektiğini söylüyor.
Toplumun eğitilmesi uzun soluklu bir iş. Bunun yolu da bireyin yetiştirilmesinden geçiyor.
Hayatını insan eğitimine adamış Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleme aldığı eşi benzeri olmayan büyük eser Ehl-i Beyt külliyatında bahsettiği İmam Zeynelabidin, İmam Ca'fer ve İmam Bâkır Hz.'leri gibi Ehl-i Beyt İmamlarının yaşantıları, iletişim kurdukları herkesi yetiştirerek onlara manevi eğitimin yanında; sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel eğitimi de öğretmek olmuştur.
Yaşadığımız çevrenin düzelmesi için önce bu örnek insanların hayatını hayatımıza geçirip kendimizi düzeltmeliyiz sonra ailemize ve çevremize örnek olmalıyız.
Başka ne yapmalıyız?
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." Demek ki sessiz kalmayacağız, bakkal müşterisini, çöpçü yoldaki vatandaşı, anne evladını; kısacası etkileşim kurduğumuz herkesin öğretmeni olmadığımız sürece ne okullarda öğrenci yetişir, ne veli düzelir; sonunda toplum bir olma duygusunu kaybeder.
Uygulanmakta olan alo 147 öğretmen şikayet hattı ile öğrencinin aklının bir ucunda öğretmeni şikayet vardır. Halbuki öyle olmalıydı ki öğrenci 40 kapıdan geçip ancak öğretmeni şikayet edebilmeliydi.
Öğretmenin aldığı yoksulluk sınırının altındaki maaşın medyanın ve vatandaşın dilinden düşmemesi, bir de buna öğretmenin tatili eklendiğinde öğretmen hedef tahtasına oturmaktan kurtulamamıştır.
Elbette öğretmenin değerinin kendisine verilmesi ile öğrenci ve velinin de değeri artacaktır. "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" demektedir Hz. Ali.
Başöğretmen gibi bir öğretmenin öğrencinin hayatını nasıl etkileyebileceği ile ilgili bir örnek ile konuyu bitirelim.
Atatürk, Ankara erkek lisesine 1933 yılındaki ziyaretinde tarih dersinde sınav zamanıydı. Atatürk kendisine gösterilen tezlere bakıyor ve öğrencilere sorular soruyordu. Verdiği cevaplarını çok beğendiği Aydın isimli öğrenci ile daha çok ilgilendi ve ondan tarihçi olmasını istedi. Fakat Aydın ailesiyle beraber mühendis olma kararını verdiklerini ve bu karardan onların izni ile çıkabileceğini söyleyince Atatürk "aferin" der ve ailesinden izin aldıktan sonra Milli Eğitim Bakanı ile görüşmesini söyler ve yurt dışına eğitim almak için onu yollar. Daha sonra yüksek öğrenimini tamamlayan Aydın 1942 yılında Bilim Tarihi dalında dünyada ilk doktora derecesi yapan kişi olur. Sonrasında da Ordinaryüs Prof. Dr. Aydın Sayılı olur.
Atatürk'ün öğretmenlik mesleği ile ilgili sözleriyle bitirelim:
"Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir."
"Dünyanın her yanında öğretmenler insan topluluğunun en fedakar ve saygıdeğer kişileridir."
"Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır."
"Öğretmenler! Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ordularınız için yalnız zemin hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam ettireceksiniz ve mutlaka başaracaksınız."
Aylık yayımlanan İcmal dergisi eylül sayısı baş yazısında Prof. Dr. Haydar Baş, "insan her şeyin merkezidir" diyor. "Asıl mesele insan meselesidir, siz bu meseleyi halletmedikten sonra ona bağlı, o insana bağlı kurumların, olayların, eylemlerin ardını getirmeniz veya onu mutlu etmeniz mümkün değildir" demektedir. Bu açıdan insan yetiştiren öğretmenin okulunda faydalı olması için zorlukların ortadan kalkması gerekir.
Bu zorluklar nelerdir?
Başöğretmen Atatürk'e öğretmenin maaşını sorduklarında "milletvekili maaşı öğretmenin maaşını geçmemeli" cevabını veriyor.
Çok önemli olan bu cevapta öğretmenin sadece geçimi dikkate alınmamış, saygınlığı ve değeri de ortaya konmuştur.
Peki bu değer şu an okulda var mı?
Öğrencinin, velinin ya da toplumun gözünde öğretmenin değeri kaldı mı? Kalmamasının sebebi ne?
Atatürk manevi evlatlarına okul dönüşlerinde bilgi seviyelerini ölçmek için sorular soruyor ve aldığı cevaplar karşısında öğretmenlerinin çabasından memnun kalıyor. Fakat öğretmenleri o kadar ilgili ki öğrenciler ödevlerden şikayetçiler, öğretmenleri de onlara ceza veriyor. Çocuklar konuyu Atatürk'e taşıyınca hemen yaverini okula yolluyor ve öğretmenlerine teşekkür etmesini işlerinin zor olduğunu sadece öğrenciyi değil velisini de eğitmesi gerektiğini söylüyor.
Toplumun eğitilmesi uzun soluklu bir iş. Bunun yolu da bireyin yetiştirilmesinden geçiyor.
Hayatını insan eğitimine adamış Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleme aldığı eşi benzeri olmayan büyük eser Ehl-i Beyt külliyatında bahsettiği İmam Zeynelabidin, İmam Ca'fer ve İmam Bâkır Hz.'leri gibi Ehl-i Beyt İmamlarının yaşantıları, iletişim kurdukları herkesi yetiştirerek onlara manevi eğitimin yanında; sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel eğitimi de öğretmek olmuştur.
Yaşadığımız çevrenin düzelmesi için önce bu örnek insanların hayatını hayatımıza geçirip kendimizi düzeltmeliyiz sonra ailemize ve çevremize örnek olmalıyız.
Başka ne yapmalıyız?
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." Demek ki sessiz kalmayacağız, bakkal müşterisini, çöpçü yoldaki vatandaşı, anne evladını; kısacası etkileşim kurduğumuz herkesin öğretmeni olmadığımız sürece ne okullarda öğrenci yetişir, ne veli düzelir; sonunda toplum bir olma duygusunu kaybeder.
Uygulanmakta olan alo 147 öğretmen şikayet hattı ile öğrencinin aklının bir ucunda öğretmeni şikayet vardır. Halbuki öyle olmalıydı ki öğrenci 40 kapıdan geçip ancak öğretmeni şikayet edebilmeliydi.
Öğretmenin aldığı yoksulluk sınırının altındaki maaşın medyanın ve vatandaşın dilinden düşmemesi, bir de buna öğretmenin tatili eklendiğinde öğretmen hedef tahtasına oturmaktan kurtulamamıştır.
Elbette öğretmenin değerinin kendisine verilmesi ile öğrenci ve velinin de değeri artacaktır. "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" demektedir Hz. Ali.
Başöğretmen gibi bir öğretmenin öğrencinin hayatını nasıl etkileyebileceği ile ilgili bir örnek ile konuyu bitirelim.
Atatürk, Ankara erkek lisesine 1933 yılındaki ziyaretinde tarih dersinde sınav zamanıydı. Atatürk kendisine gösterilen tezlere bakıyor ve öğrencilere sorular soruyordu. Verdiği cevaplarını çok beğendiği Aydın isimli öğrenci ile daha çok ilgilendi ve ondan tarihçi olmasını istedi. Fakat Aydın ailesiyle beraber mühendis olma kararını verdiklerini ve bu karardan onların izni ile çıkabileceğini söyleyince Atatürk "aferin" der ve ailesinden izin aldıktan sonra Milli Eğitim Bakanı ile görüşmesini söyler ve yurt dışına eğitim almak için onu yollar. Daha sonra yüksek öğrenimini tamamlayan Aydın 1942 yılında Bilim Tarihi dalında dünyada ilk doktora derecesi yapan kişi olur. Sonrasında da Ordinaryüs Prof. Dr. Aydın Sayılı olur.
Atatürk'ün öğretmenlik mesleği ile ilgili sözleriyle bitirelim:
"Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir."
"Dünyanın her yanında öğretmenler insan topluluğunun en fedakar ve saygıdeğer kişileridir."
"Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır."
"Öğretmenler! Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ordularınız için yalnız zemin hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam ettireceksiniz ve mutlaka başaracaksınız."
Fatih Mehmet AYDIN / diğer yazıları
- 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü’nün anlam ve önemi / 10.11.2022
- Hasta eden sağlık sistemimiz / 24.05.2018
- Suriye üzerindeki kara bulutlar bize mi geliyor? / 25.04.2018
- Atatürk'ün şahsında Türk milletinin saygınlığı / 27.03.2018
- Çiftçi narenciye sınavını verebilecek mi? / 10.01.2018
- Gazi Mustafa Kemal namaz kılardı / 20.12.2017
- Eğitim ruhtaki güzelliği mükemmel hale getirmektir / 24.11.2017
- Türk milleti kimdir? / 06.11.2017
- Boş zaman... Boş... / 26.10.2017
- Aile yaşantımızı nasıl şekillendirmeliyiz? / 17.10.2017
- Hasta eden sağlık sistemimiz / 24.05.2018
- Suriye üzerindeki kara bulutlar bize mi geliyor? / 25.04.2018
- Atatürk'ün şahsında Türk milletinin saygınlığı / 27.03.2018
- Çiftçi narenciye sınavını verebilecek mi? / 10.01.2018
- Gazi Mustafa Kemal namaz kılardı / 20.12.2017
- Eğitim ruhtaki güzelliği mükemmel hale getirmektir / 24.11.2017
- Türk milleti kimdir? / 06.11.2017
- Boş zaman... Boş... / 26.10.2017
- Aile yaşantımızı nasıl şekillendirmeliyiz? / 17.10.2017