Fransa’da, “Ermeni soykırımı yoktur” demeyi suç sayan yasa tasarısının Meclis’te kabul edilmesinin ardından Fransa Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu, Türkiye’ye çağrılmıştı.
Ancak Burcuoğlu, sessiz sedasız vazifesine başlamak üzere Fransa’ya uçtu. Gidiş gerekçesi olarak da, tasarının Senato’da onaylanmaması için çalışmalarda bulunacağını ifade etti.
Fransa’da bu tasarının Fransız Meclisinden geçiş aşaması hatırlanacaktır. Türkiye’den resmi heyetler ve işadamlarından oluşan kalabalık bir grup ciddi mesai harcamış ancak hiçbir netice alamamıştı. Hatta iş adamlarının konu hakkında toplantı yapacakları otelin toplantı salonu, randevu alındığı halde kendilerine tahsis ettirilmemişti.
Bu tablonun Türk dış politikasında kaybedilen prestijden kaynaklandığı malum. Ancak, yaşanan gelişmeler karşısında Türk halkından da ciddi bir tepki gelmemesi bizce daha acı.
Çünkü, Türk halkı böyle bir soykırımı gerçekleştirmemiştir. Tam tersine Ermeni mezalimini büyüklerinden dinleyen ve nesilden nesile aktaran bir mazimiz var.
Ancak bu tepkisizlik Türk toplumunun getirildiği nokta için ciddi bir örnektir.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın ifade ettiği büyük bir doğru var: “Dini bütünlüğümüz mili bütünlüğümüzdür”. Bu hakikat siz kabul edin veya etmeyin bugün getirildiğimiz “duyarsız toplum”un asıl nedenidir.
Batının dinlerarası diyalog faaliyetlerine hız verdiği 2000’li yıllardan itibaren diyalog ve hoşgörü; demokrasi, insan hakları ve özgürlük ile birleştirilmiş ve ortaya misyonerliğin modern şekli çıkmıştır.
Düşünce özgürlüğünün şekil değiştirdiği ülkemizde yazarlar, siyasiler, düşünce adamları, askerler içeri alınırken gösterilen “adam sendecilik” bugün “Fransızlar bize soykırım yaptınız” dese ne olur?” kayıtsızlığına gelmiştir.
Müslüman - Türk kimliği yitirilirse, Hıristiyan bir dünyanın senin topraklarını işgali, tarihin hakkındaki ithamları veya üzerindeki politik tahakkümü sana zül gelmeyecektir. Bugün Türk halkı galiba o noktaya getirilmiştir. Öyle ya, ilk anda itiraz sesleri yükselir gibi olsa da, tasarının kabulünün üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen geri adım atarak büyükelçimizi Paris’e geri göndermede bir mahsur görmedik.
Fransa’nın ardından İsrail parlamentosu da “soykırım” konusunu gündemine aldı. 4T formülünün toprak ve tazminat aşamalarına zorlanması kaçınılmaz görünen Türkiye de, ciddi bir milli şuur ve kimlik bilinci şarttır. Yoksa taleplere karşı direnmemiz imkansız görünüyor...
Ancak Burcuoğlu, sessiz sedasız vazifesine başlamak üzere Fransa’ya uçtu. Gidiş gerekçesi olarak da, tasarının Senato’da onaylanmaması için çalışmalarda bulunacağını ifade etti.
Fransa’da bu tasarının Fransız Meclisinden geçiş aşaması hatırlanacaktır. Türkiye’den resmi heyetler ve işadamlarından oluşan kalabalık bir grup ciddi mesai harcamış ancak hiçbir netice alamamıştı. Hatta iş adamlarının konu hakkında toplantı yapacakları otelin toplantı salonu, randevu alındığı halde kendilerine tahsis ettirilmemişti.
Bu tablonun Türk dış politikasında kaybedilen prestijden kaynaklandığı malum. Ancak, yaşanan gelişmeler karşısında Türk halkından da ciddi bir tepki gelmemesi bizce daha acı.
Çünkü, Türk halkı böyle bir soykırımı gerçekleştirmemiştir. Tam tersine Ermeni mezalimini büyüklerinden dinleyen ve nesilden nesile aktaran bir mazimiz var.
Ancak bu tepkisizlik Türk toplumunun getirildiği nokta için ciddi bir örnektir.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın ifade ettiği büyük bir doğru var: “Dini bütünlüğümüz mili bütünlüğümüzdür”. Bu hakikat siz kabul edin veya etmeyin bugün getirildiğimiz “duyarsız toplum”un asıl nedenidir.
Batının dinlerarası diyalog faaliyetlerine hız verdiği 2000’li yıllardan itibaren diyalog ve hoşgörü; demokrasi, insan hakları ve özgürlük ile birleştirilmiş ve ortaya misyonerliğin modern şekli çıkmıştır.
Düşünce özgürlüğünün şekil değiştirdiği ülkemizde yazarlar, siyasiler, düşünce adamları, askerler içeri alınırken gösterilen “adam sendecilik” bugün “Fransızlar bize soykırım yaptınız” dese ne olur?” kayıtsızlığına gelmiştir.
Müslüman - Türk kimliği yitirilirse, Hıristiyan bir dünyanın senin topraklarını işgali, tarihin hakkındaki ithamları veya üzerindeki politik tahakkümü sana zül gelmeyecektir. Bugün Türk halkı galiba o noktaya getirilmiştir. Öyle ya, ilk anda itiraz sesleri yükselir gibi olsa da, tasarının kabulünün üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen geri adım atarak büyükelçimizi Paris’e geri göndermede bir mahsur görmedik.
Fransa’nın ardından İsrail parlamentosu da “soykırım” konusunu gündemine aldı. 4T formülünün toprak ve tazminat aşamalarına zorlanması kaçınılmaz görünen Türkiye de, ciddi bir milli şuur ve kimlik bilinci şarttır. Yoksa taleplere karşı direnmemiz imkansız görünüyor...
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018