Geçtiğimiz Pazartesi günü 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü'ydü. ABD'nin Filistinlilerin kanı üzerinden gerçekleştirdiği elçilik açılışının gölgesinde kaldığı için fazla gündem olmadı.
Tarım kesiminin temsilcilerinden olan Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nden (TZOB) çiftçilerin durumu ve talepleri ile ilgili bir açıklama geldi. Yapılan açıklamada siyasi iradeye bir takım talepler iletildi ama şu bir gerçek ki ülkemizi 16 yıldır AB ve ABD aklıyla, iflas etmiş Kapitalizmle idare eden siyasilerimizin bu talepleri yerine getirebilmesi, bir çare sunabilmesi asla mümkün değil? Çiftçilerin talepleri nedir ve siyasiler neden veremez biraz irdeleyelim:
* Çiftçiyi rahatlatmak için mazot, gübre, yem, elektrik, tohum, ilaç gibi girdi maliyetleri makul düzeylere çekilmesi gerekmektedir.
AKP iktidarı uygulanan yanlış politikalar neticesinde sayılan bütün tarım girdi maliyetlerini ithalata mahkum hale getirmiştir. Hepsi dolara endekslidir. Dolayısıyla mevcut anlayışla bu girdi maliyetlerinin makul seviyeye düşürülme ihtimali yok.
* Tarımda kullanılan elektrik, tohum, fide ve ilaçtan alınan KDV sıfırlanmalı, elektrikteki enerji fonu ve TRT payı kaldırılmalıdır.
AKP iktidarı için sayılan bu dolaylı vergiler, vergilerin yüzde 70'ini oluşturmaktadır. Türkiye'de kazanandan değil, adaletsiz bir şekilde kazanmayandan alınmaktadır. Yapılan özelleştirmeler neticesinde vergiler, cezalar ve zamlar dışında devletin hiçbir geliri kalmamıştır. KDV'yi sıfırlayamazlar, fon ve payları kaldıramazlar.
* Hayvancılık işletmelerinde kullanılan elektriğe tarımsal sulama abone grubu tarifesi uygulanmalıdır.
Elektriğin üretimi de dağıtımı da ağırlıklı olarak özel sektöre devredildi. Böyle bir değişim artık hükümetin inisiyatifinde değil.
* Çiftçimizin düşük faizli kredi talebi karşılanmalı, tarımsal kredilerde kredi masrafları alınmamalı, sigorta mecburiyeti kaldırılmalıdır. Çiftçilerimize yeni finansman olanakları sağlanmalı, takibe düşmüş kredi borçları faizsiz ve uzun vadeli olarak yapılandırılmalıdır.
* 2017 yılında olduğu gibi, 2018 yılında da doğal afetlerden zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları ertelenmelidir.
Çiftçi ürününü satarak maliyetlerini karşılayamamaktadır. Krediler düşük de olsa bu, çiftçilerin borç batağına saplanmasına mani olmayacaktır. Yeni finansman olanaklarını hükümet kendisi için bulamamaktadır ki çiftçi için bulsun. Yapılandırma ise pratik olarak görülmektedir ki, krizi ve iflasları sadece biraz öteye ertelemektedir. Çözüm değildir.
* Dekar başına 1 liradan 5 liraya yükseltilen yeraltı suyu kullanım ücreti yeniden 1 liraya düşürülmelidir.
Siyasi irade gelir kaynakları olmadığı için millete ait olan yer altı suyundan dahi ücret almaktadır. Cari açık, bütçe açığı sürekli artmaktadır, bu açıkları kapatmak için su ücretleri düşmeyecek, bilakis katlanarak artacaktır.
* Tarım sigortalarında primler çiftçimizin ödeyebileceği seviyelere çekilmeli, sigorta kapsamı genişletilmelidir. Tarım Bağ-Kurlularda aylık prim ödeme gün sayısı 25 günden, 2008 yılında olduğu gibi yeniden 15 güne indirilmelidir.
Sigorta zorunluluğu, primlerdeki artış, sigorta kapsamının genişletilmemesi tamamen gelir yetersizliği sebebiyledir, hatta mevcut imkanlar daha da daraltılacaktır? Ayrıca bireysel emeklilikle devlet, sunduğu sigorta hizmetlerini dahi yavaş yavaş özel sektöre doğru yöneltmektedir. Bu konularda bundan sonra iyileşme değil, daha da kötüleşme bekleyin.
Çiftçiler bardağını çeşmesi gürül gürül akandan doldurmayı değil, suyu olmayan, kurumuş çeşmelerden doldurmaya çalışıyor ve elbette ki her zaman havasını alıyor.
Çiftçilerin yukarıdaki taleplerine bakılırsa, azın da azına razılar ama onu bile elde etmeleri mümkün değil, çünkü taleplerini ilettikleri mercilerin hiçbir çözümleri yok. Çözümü olana da çiftçilerimiz dönüp bakmıyor ve sürünmeye devam ediyorlar.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'nde tarım kesimine yönelik çok önemli projeler ifade etmişti:
* Çiftçiye, tohumunu tarlaya ekmeden 6 ay önce yüzde 50 avans verilecek. Çiftçinin finans sorunu krediye, borca bulaşmadan tamamen çözülmüş oluyor.
* Devlet çiftçinin ürününe alım garantisi verecek. Çiftçi üretime odaklanacak, tüccarın elinde oyuncak olmaktan kurtulacak.
* Çiftçi, ürün fiyatlarını kurduğu kooperatifler aracılıyla kendisi belirleyecek. Çiftçinin zararına ürün satmasının önü kesilmiş oluyor.
* Tarımın tüm girdileri yerli olacak. Mazottan vergiler kaldırılacak. Sulama ve elektrik ücretsiz olacak. Çiftçilerin maliyetleri minimuma inmiş olacak.
* Çiftçilerin kendisi, toprakları ve de ürünleri devlet tarafından bir kuruş pirim alınmadan sigortalanacak. Böylece çiftçilerin sigorta ile ilgili talep ettiklerinden ziyade edemedikleri de fazlasıyla karşılanmış oluyor.
Çiftçilerimiz kendilerine bu ve daha birçok imkânı sağlayacak olan Prof. Dr. Haydar Baş'ı tek başlarına iktidara getirebilecekken yıllardır görmezden geldiler ve işi bilmeyenlere emaneti verdiler. Eğer aynı yanlışta ısrar ederlerse, her tarafı verimli olan cennet vatanımızda çiftçilik yapacak bir kişi kalmayacak, tamamen ithalatçı olacağız ardından da Somali'nin kaderini yaşayacağız.
Yanlış anlamayın Somali yıllar önce tarım ve hayvancılık konusunda kendine yeten ve ihracat yapan bir ülkeydi, Batılı ülkelerden aldığı akılla bu noktaya geldi.
Şimdi aynı yolu siyasi irade takip ediyor, çiftçiler de körü körüne onları?
Tarım kesiminin temsilcilerinden olan Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nden (TZOB) çiftçilerin durumu ve talepleri ile ilgili bir açıklama geldi. Yapılan açıklamada siyasi iradeye bir takım talepler iletildi ama şu bir gerçek ki ülkemizi 16 yıldır AB ve ABD aklıyla, iflas etmiş Kapitalizmle idare eden siyasilerimizin bu talepleri yerine getirebilmesi, bir çare sunabilmesi asla mümkün değil? Çiftçilerin talepleri nedir ve siyasiler neden veremez biraz irdeleyelim:
* Çiftçiyi rahatlatmak için mazot, gübre, yem, elektrik, tohum, ilaç gibi girdi maliyetleri makul düzeylere çekilmesi gerekmektedir.
AKP iktidarı uygulanan yanlış politikalar neticesinde sayılan bütün tarım girdi maliyetlerini ithalata mahkum hale getirmiştir. Hepsi dolara endekslidir. Dolayısıyla mevcut anlayışla bu girdi maliyetlerinin makul seviyeye düşürülme ihtimali yok.
* Tarımda kullanılan elektrik, tohum, fide ve ilaçtan alınan KDV sıfırlanmalı, elektrikteki enerji fonu ve TRT payı kaldırılmalıdır.
AKP iktidarı için sayılan bu dolaylı vergiler, vergilerin yüzde 70'ini oluşturmaktadır. Türkiye'de kazanandan değil, adaletsiz bir şekilde kazanmayandan alınmaktadır. Yapılan özelleştirmeler neticesinde vergiler, cezalar ve zamlar dışında devletin hiçbir geliri kalmamıştır. KDV'yi sıfırlayamazlar, fon ve payları kaldıramazlar.
* Hayvancılık işletmelerinde kullanılan elektriğe tarımsal sulama abone grubu tarifesi uygulanmalıdır.
Elektriğin üretimi de dağıtımı da ağırlıklı olarak özel sektöre devredildi. Böyle bir değişim artık hükümetin inisiyatifinde değil.
* Çiftçimizin düşük faizli kredi talebi karşılanmalı, tarımsal kredilerde kredi masrafları alınmamalı, sigorta mecburiyeti kaldırılmalıdır. Çiftçilerimize yeni finansman olanakları sağlanmalı, takibe düşmüş kredi borçları faizsiz ve uzun vadeli olarak yapılandırılmalıdır.
* 2017 yılında olduğu gibi, 2018 yılında da doğal afetlerden zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları ertelenmelidir.
Çiftçi ürününü satarak maliyetlerini karşılayamamaktadır. Krediler düşük de olsa bu, çiftçilerin borç batağına saplanmasına mani olmayacaktır. Yeni finansman olanaklarını hükümet kendisi için bulamamaktadır ki çiftçi için bulsun. Yapılandırma ise pratik olarak görülmektedir ki, krizi ve iflasları sadece biraz öteye ertelemektedir. Çözüm değildir.
* Dekar başına 1 liradan 5 liraya yükseltilen yeraltı suyu kullanım ücreti yeniden 1 liraya düşürülmelidir.
Siyasi irade gelir kaynakları olmadığı için millete ait olan yer altı suyundan dahi ücret almaktadır. Cari açık, bütçe açığı sürekli artmaktadır, bu açıkları kapatmak için su ücretleri düşmeyecek, bilakis katlanarak artacaktır.
* Tarım sigortalarında primler çiftçimizin ödeyebileceği seviyelere çekilmeli, sigorta kapsamı genişletilmelidir. Tarım Bağ-Kurlularda aylık prim ödeme gün sayısı 25 günden, 2008 yılında olduğu gibi yeniden 15 güne indirilmelidir.
Sigorta zorunluluğu, primlerdeki artış, sigorta kapsamının genişletilmemesi tamamen gelir yetersizliği sebebiyledir, hatta mevcut imkanlar daha da daraltılacaktır? Ayrıca bireysel emeklilikle devlet, sunduğu sigorta hizmetlerini dahi yavaş yavaş özel sektöre doğru yöneltmektedir. Bu konularda bundan sonra iyileşme değil, daha da kötüleşme bekleyin.
Çiftçiler bardağını çeşmesi gürül gürül akandan doldurmayı değil, suyu olmayan, kurumuş çeşmelerden doldurmaya çalışıyor ve elbette ki her zaman havasını alıyor.
Çiftçilerin yukarıdaki taleplerine bakılırsa, azın da azına razılar ama onu bile elde etmeleri mümkün değil, çünkü taleplerini ilettikleri mercilerin hiçbir çözümleri yok. Çözümü olana da çiftçilerimiz dönüp bakmıyor ve sürünmeye devam ediyorlar.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'nde tarım kesimine yönelik çok önemli projeler ifade etmişti:
* Çiftçiye, tohumunu tarlaya ekmeden 6 ay önce yüzde 50 avans verilecek. Çiftçinin finans sorunu krediye, borca bulaşmadan tamamen çözülmüş oluyor.
* Devlet çiftçinin ürününe alım garantisi verecek. Çiftçi üretime odaklanacak, tüccarın elinde oyuncak olmaktan kurtulacak.
* Çiftçi, ürün fiyatlarını kurduğu kooperatifler aracılıyla kendisi belirleyecek. Çiftçinin zararına ürün satmasının önü kesilmiş oluyor.
* Tarımın tüm girdileri yerli olacak. Mazottan vergiler kaldırılacak. Sulama ve elektrik ücretsiz olacak. Çiftçilerin maliyetleri minimuma inmiş olacak.
* Çiftçilerin kendisi, toprakları ve de ürünleri devlet tarafından bir kuruş pirim alınmadan sigortalanacak. Böylece çiftçilerin sigorta ile ilgili talep ettiklerinden ziyade edemedikleri de fazlasıyla karşılanmış oluyor.
Çiftçilerimiz kendilerine bu ve daha birçok imkânı sağlayacak olan Prof. Dr. Haydar Baş'ı tek başlarına iktidara getirebilecekken yıllardır görmezden geldiler ve işi bilmeyenlere emaneti verdiler. Eğer aynı yanlışta ısrar ederlerse, her tarafı verimli olan cennet vatanımızda çiftçilik yapacak bir kişi kalmayacak, tamamen ithalatçı olacağız ardından da Somali'nin kaderini yaşayacağız.
Yanlış anlamayın Somali yıllar önce tarım ve hayvancılık konusunda kendine yeten ve ihracat yapan bir ülkeydi, Batılı ülkelerden aldığı akılla bu noktaya geldi.
Şimdi aynı yolu siyasi irade takip ediyor, çiftçiler de körü körüne onları?
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024