"Bir insanın anavatanı çocukluğudur," diyor Cüceloğlu. Onun için çocuklarımız çocukluklarını doya doya yaşamalıdır. Çünkü gelecekte o insanın mutlu olması çocukluktaki yaşama biçimine bağlıdır. Bu da gösteriyor ki anne ve babalar, çocuklarının gelecekte mutlu yaşamalarını istiyorlarsa onların yüreklerine sevgi pınarını akıtmalıdırlar.
Üç tane, beş tane çocuk yap demekle; çocuğu eğitmek ve geleceğe hazırlamak aynı şey değildir. Çocuk, "Saldım çayıra Mevla'm kayıra," denilen bir varlık değildir. Bu nedenle bir ulusun, bir devletin temel görevi geleceğe yeni nesiller yetiştirmektir. Söylediğimiz gibi karnını doyurmak, güzel giydirmek, harçlığını vermek hatta altına lüks araba almak değildir iyi insan yetiştirmek. Çocuğun veya gencin yüreğine, beynine sevgiyi akıtmaktır esas olan. Bunu aile ve devlet birlikte yürütmelidir. Bence çocuğun çocukluğunu yaşamasına devlet olanaklar hazırlamalıdır da.
Biz toplum olarak tartışmadan hoşlanmayız. "Ben" egosunu öne çıkararak hep ben haklıyım Ben bilirim yaklaşımı ile hoşgörü ve tartışma kültürümüzü zayıflatıyoruz. Köyümüzde kentimizde babamızdan, dedemizden; annemiz ve nenemizden aldığımız terbiye biçimini şu anda bile çocuklarımıza uygulamaktayız. Bu yaklaşım işte toplumu geri kalmışlığa sürüklüyor.
Bizler; anne babamızdan hep emir cümleleri işittik. "Kalk kuzuyu otlat." "Git babana veya annene yardım et." Ne yazık ki bu emirlere hiçbir Anadolu çocuğunun itiraz etme hakkı yoktur. İtiraz ederse veya fikrini söylerse büyüklerine saygısızlık etmiş olur.
Belirli eğitim almış anne babalar bile, çocuklarını makineleştirmektedirler. "Kalk odana git." "Git odanda iki saat ders çalış." "Kırık not alırsan sakın eve gelme" gibi cümleleri hangimiz çocuklarımıza söylemedik ve söylemiyoruz? İşte yanlışlık burada başlıyor ve o çocuğun, çocukluğu, gençliği hatta yaşlılığı hep sevgisizlikle, hırçınlıkla geçiyor.
Anneler, babalar artık radikal kararlar almalıdırlar. Atalarımızdan getirdiğimiz yanlışları beyinlerinden silmelidirler. Ama olumlu yönde olmalı bu kararlar. Öncelikle çocuklarına karşı sabırlı ve hoşgörülü olmalıdırlar. Sabır çocuğun konuşmasını sağlar. İçindeki birikimleri -size, en güvendiği insan olarak anne babaya- açar ve yardım ister. Hoşgörülü olmalıyız. Çocuklarımız hatalarını, ilk önce sizlerle paylaşmalılar. O zaman o çocuk yalanı öğrenmeyecek ve kimliğini doğrular üzerine kuracaktır.
Erkek çocukların baba; kız çocukların anne en güvenilir sır arkadaşı olmalıdır. Sevgilerini, doğrularını, yanlışlarını anne baba ile paylaşmalıdır. Yanlışları karşısında yol gösterici anne babayı görmelidir. İşte o zaman gelişen, çocuk veya genç; doğrulardan yana olacak ve kimliğini kişiliğini her ortamda koruyacaktır.
Korku, geçici çözümdür. Ben küçük torunuma zaman zaman kızıyorum. Bağırıyorum da; ama onu belki birkaç dakika susturmuş oluyorum. Biraz sonra o, bildiğini okuyor. Ama hoşgörüyle, sevgiyle ve konuşarak sorunun üzerine gittiğimde o hatayı bir daha yapmıyor. En azından bir süre yapmıyor.
Yasaklar çözüm değildir. "Şu saatte eve geleceksin. Sokağa çıkmayacaksın, odanın kapısını sakın kapama," gibi yasaklar bir eğitim şekli değildir. Çünkü yasaklar her zaman arzuları körükler ve yeni yeni olumsuzlukların kapılarını açar..
Gelin çocuklarımız gülsün diye yaşayalım. Çünkü çocuklarımız, gülerek, oynayarak büyürse sonunda büyükler gülmüş olur.
Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke insanı güler, insanlık güler, barış olur.
Gelin hep birlikte çocuklarımızın gülmesi için çalışalım.
Katılır mısınız?
Üç tane, beş tane çocuk yap demekle; çocuğu eğitmek ve geleceğe hazırlamak aynı şey değildir. Çocuk, "Saldım çayıra Mevla'm kayıra," denilen bir varlık değildir. Bu nedenle bir ulusun, bir devletin temel görevi geleceğe yeni nesiller yetiştirmektir. Söylediğimiz gibi karnını doyurmak, güzel giydirmek, harçlığını vermek hatta altına lüks araba almak değildir iyi insan yetiştirmek. Çocuğun veya gencin yüreğine, beynine sevgiyi akıtmaktır esas olan. Bunu aile ve devlet birlikte yürütmelidir. Bence çocuğun çocukluğunu yaşamasına devlet olanaklar hazırlamalıdır da.
Biz toplum olarak tartışmadan hoşlanmayız. "Ben" egosunu öne çıkararak hep ben haklıyım Ben bilirim yaklaşımı ile hoşgörü ve tartışma kültürümüzü zayıflatıyoruz. Köyümüzde kentimizde babamızdan, dedemizden; annemiz ve nenemizden aldığımız terbiye biçimini şu anda bile çocuklarımıza uygulamaktayız. Bu yaklaşım işte toplumu geri kalmışlığa sürüklüyor.
Bizler; anne babamızdan hep emir cümleleri işittik. "Kalk kuzuyu otlat." "Git babana veya annene yardım et." Ne yazık ki bu emirlere hiçbir Anadolu çocuğunun itiraz etme hakkı yoktur. İtiraz ederse veya fikrini söylerse büyüklerine saygısızlık etmiş olur.
Belirli eğitim almış anne babalar bile, çocuklarını makineleştirmektedirler. "Kalk odana git." "Git odanda iki saat ders çalış." "Kırık not alırsan sakın eve gelme" gibi cümleleri hangimiz çocuklarımıza söylemedik ve söylemiyoruz? İşte yanlışlık burada başlıyor ve o çocuğun, çocukluğu, gençliği hatta yaşlılığı hep sevgisizlikle, hırçınlıkla geçiyor.
Anneler, babalar artık radikal kararlar almalıdırlar. Atalarımızdan getirdiğimiz yanlışları beyinlerinden silmelidirler. Ama olumlu yönde olmalı bu kararlar. Öncelikle çocuklarına karşı sabırlı ve hoşgörülü olmalıdırlar. Sabır çocuğun konuşmasını sağlar. İçindeki birikimleri -size, en güvendiği insan olarak anne babaya- açar ve yardım ister. Hoşgörülü olmalıyız. Çocuklarımız hatalarını, ilk önce sizlerle paylaşmalılar. O zaman o çocuk yalanı öğrenmeyecek ve kimliğini doğrular üzerine kuracaktır.
Erkek çocukların baba; kız çocukların anne en güvenilir sır arkadaşı olmalıdır. Sevgilerini, doğrularını, yanlışlarını anne baba ile paylaşmalıdır. Yanlışları karşısında yol gösterici anne babayı görmelidir. İşte o zaman gelişen, çocuk veya genç; doğrulardan yana olacak ve kimliğini kişiliğini her ortamda koruyacaktır.
Korku, geçici çözümdür. Ben küçük torunuma zaman zaman kızıyorum. Bağırıyorum da; ama onu belki birkaç dakika susturmuş oluyorum. Biraz sonra o, bildiğini okuyor. Ama hoşgörüyle, sevgiyle ve konuşarak sorunun üzerine gittiğimde o hatayı bir daha yapmıyor. En azından bir süre yapmıyor.
Yasaklar çözüm değildir. "Şu saatte eve geleceksin. Sokağa çıkmayacaksın, odanın kapısını sakın kapama," gibi yasaklar bir eğitim şekli değildir. Çünkü yasaklar her zaman arzuları körükler ve yeni yeni olumsuzlukların kapılarını açar..
Gelin çocuklarımız gülsün diye yaşayalım. Çünkü çocuklarımız, gülerek, oynayarak büyürse sonunda büyükler gülmüş olur.
Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke insanı güler, insanlık güler, barış olur.
Gelin hep birlikte çocuklarımızın gülmesi için çalışalım.
Katılır mısınız?
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023