Cumhurbaşkanı adayı

MHP-AKP ittifakının, seçimlere daha 1,5 yıl varken ilan edilmesi ile beraber sanki birkaç ay sonra seçim varmış gibi bir anket, aday, parti tartışmasıdır bütün ülkeyi sardı. Hangi tv kanalını açsak birkaç yazar, çizer, ya da siyasetçiyi bu konuyu tartışırken buluyoruz. Gazeteler bu konuyu yazıyor, sosyal medya paylaşımları bununla ilgili. Erken seçim olacağını iddia edenler de var. Bunu zaman gösterecek ama Cumhur İttifakı'nın bu hummalı çalışması 'acaba mı?' dedirtmiyor değil.
Bu tartışmalarda cumhurun ittifak ettiği ise artık partilerin çok da bir önemi kalmadığı ve önemli olan şeyin cumhurbaşkanı adayı olduğu. Genelde konuşulan adaylar; şu anki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İyi Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener ve CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Eğer birinci turda sonuç çıkmazsa -ki bu kuvvetle muhtemel- ikinci tura kalması kesin olarak görülen aday Sayın Recep Tayyip Erdoğan.
İşte asıl mevzu burada başlıyor çünkü karşısına çıkacak aday sonucu belirleyecek olan tek faktör. Zira yeni seçim sisteminde partiden bağımsız olarak aday tercihi olacağından 'AKP'ye asla oy vermem!' diyen birisi bile eğer karşısındaki adayı kendisine yakın bulmaz, ya da yeterli görmezse cumhurbaşkanı adayı olarak tercihini Erdoğan'dan yana kullanabilir. Zira insanların birçoğunda bilmediği bir ihtimal karşısında çok hoşlanmasa ya da eleştirse bile alıştığını tercih etme durumu söz konusudur. 
Bu pencereden bakarak muhalefetin genel beklentisi bir çatı aday yönünde. Yani Cumhur İttifakı'nın karşısına başka bir ittifakla çıkılması. HDP'nin burada nasıl bir yol izleyeceği, böyle bir ittifaka katılıp katılmayacağı, katılırsa diğer partilerin tutumlarında bir değişiklik olup olmayacağı, ne kazanacakları, ne kaybedecekleri, halkın buna ekseriyetle nasıl karşılık vereceği de çok konuşuluyor. Ama ister kabul edin, ister etmeyin %10 civarında oy potansiyeline sahip bir partiden bahsediyoruz. HDP, Türkiye'nin bir gerçeğidir ve bu tartışmaların dışında kalması da beklenemez. 
Cumhur İttifakı'nın oy oranı ne olacak bilemiyorum, çünkü Türkiye'de yapılan kamuoyu araştırmalarının ne kadar güven verdiği de tartışılır. MHP'nin oy oranının artmakta olduğu söylenirken sokakta karşılaştığımız, ya da yıllardır MHP'li olduğunu bildiklerimizin bu ittifakı pek de desteklemedikleri görülüyor. Ancak daha evvelden AKP'ye kaymış olan MHP oylarının geri gelmekte olduğu tahmin ediliyor. Dolayısıyla AKP oyları azalıyor gibi. Yani bu ittifak oy anlamında kime ne kazandıracak ya da kaybettirecek ancak seçim sonucunda tam anlamıyla görebileceğiz ama bu açıdan bakınca da ikinci tur oylamaya kalınacağını ve dolayısıyla diğer adayın öneminin büyüklüğünü bir kez daha vurgulamak gerek. 
İşte bu öneme binaen geliyoruz soruya... Böyle bir çatı aday söz konusu olursa eğer nasıl biri olmalı? Mevcut liderlerden biri mi, yoksa yepyeni bir isim mi, bir akademisyen, ya da kanaat önderi mi, yoksa zaten hepimizin tanıdığı, bildiği, sevdiği, içimizden biri mi? Çok iyi düşünülüp karar verilmesi gereken bir konu. Daha önceki Ekmelettin İhsanoğlu formülünün neden başarısız olduğu da burada değerlendirilmeli ve ders çıkarılmalıdır. 
Bu aday kim olacaksa, kesinlikle her alanda çözümleri olan, ama ABD'den, AB'den medet uman çözümler değil, kendi özümüze ait, gerçek manada yerli ve milli çözümleri olan, ekonomiyi ayağa kaldıracak, dış politikada tutarlı ve istikrarlı ilişkilerle diplomasi yürütecek, barışçı ama piyon olmaktan uzak, milli çıkarlarımızı ön planda tutan, olayların arkasındakini görme özelliği ile üzerimizdeki hesapları bozacak biri olması lazım. Müttefik olmayı, emir almak olarak anlamayan, Atatürk gibi hem barışı sağlayan ve dış ilişkileri koruyan, geliştiren, hem de gerektiği yerde masaya yumruğunu vurabilecek biri olmalı. Halkının cebine para koyabilecek, refahı ve huzuru ülkemize getirebilecek biri olmalı. Sağlıkta, eğitimde, adalette, tarımda, hayvancılıkta, sanayide ve terörün bitirilmesi noktasında projeleri olan, ülkenin kaynaklarını satan değil, milletinin hizmetine sunacak biri olmalı. Dini ve manevi değerlere sahip çıkan, bu değerlerin istismar edilmesine izin vermeyecek, bizi kutuplaştırmayacak, aksine kardeş yapacak, bir ve beraber yapacak biri olmalı. Yanlışları çekinmeden söyleyecek, doğrusunu ortaya koyup, yaptırtacak gücü ve karizması olan biri olmalı. Farklı seslere kulak verecek, hepimizi ortak bir müşterekte buluşturabilecek, öngörüleri kuvvetli ve halkına doğruluğu ve dürüstlüğü ile güven veren biri olmalı. Bunların tümünü yapabilecek birikime sahip lider karakterli bir aday ancak şu an Türkiye'yi düzlüğe çıkarabileceği konusunda halkı ikna edebilir. 
Daha önceki formülün başarısızlığını ve yeni çatı adayın getireceği sonucu bu bakış açısıyla değerlendirmek lazım. Bir insan doğru, dürüst, kibar, iyi niyetli biri olabilir, alanında kıymetli çalışmalar yapmış biri olabilir, halkın saygı duyduğu biri olabilir. Çok güzel. Ama bu tek başına yetmez. İyi bir hatip olabilir, halkın nabzını iyi tutan, onlara istedikleri gibi hitap eden ve sevgilerini kazanmış biri de olabilir. Ama bu da yetmez. Proje üretmek isteyen, vatanını çok seven biri de olabilir. Maalesef bu da tek başına yeterli değildir. Devlette çok tecrübeli olabilir, devlet kademelerinde başarılı görevler yapmış olabilir. Ama bu da yetmez.  Diyeceksiniz ki; 'Atatürk mezarından çıkıp gelse ancak bu dediğin özelliklerin hepsi olur.' Haklısınız. Atatürk bunların hepsini birden başardı zamanında ve bize bu güzel vatanı emanet bıraktı. Ancak şuna da inanmamız şart ve gerektir ki; Allah'ın izniyle, Atatürk gibi bir lideri yeniden çıkarabilecek güç bu millette, bu topraklarda var. Emin olun! Öyleyse bize düşen o lideri bulup çıkarmak ve destek olmaktır. Bu hem Atamıza ve bu vatan uğruna şehit düşen geçmişlerimize, hem de gelecek nesillere karşı borcumuzdur da, unutmayalım...