İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren bir yolculuk halindedir. Bebeklik, çocukluk, gençlik, yaşlılık dünya hayatı, bazen sıkıntı bazen sevinçli geçer gider. Fakat bu yolculuk dünya hayatı ile sınırlı değildir. Daha uzun ve şedit ahiret hayatı insanoğlunun takdir edilmiş ömrünün bitmesi ile başlar. Ve akabinde sadece iki menzil kalır. Ya ebedi saadet ya da ebedi bedbahtlık. Yani ya cennet ya da cehennem.
İnsanoğlu doğumu ile başladığı yolculuğunda mürebbi olarak anne ve babasının terbiyesinde yetişir. Burada ebeveynin inanç ve itikadı ile şekillenmesi muhtemel olan çocuk akıl baliğ olunca mükellef bir insan haline gelir. Bundan sonra ilahi emir ve yasaklara muhatap olan insan kendi iradesi ile yoluna devam edecektir.
Fakat bilmediği acemisi olduğu yolda kendisine kılavuz gereklidir. Daha önce aynı yollardan geçen bu kılavuz eğer doğru rotayı takip etmiş bir rehber ise kendisini takip edeni de selamete çıkaracaktır. Aksi takdirde hem rehber hem de takip eden, yoldan çıkıp istikametten sapacaktır.
Konuyu bu şekilde özetledikten sonra günümüze getirmek istiyorum. Özellikle insanımızın dini ve milli hassasiyete sıkı sıkı sarılması kendisini selamete çıkaracak gemiye ve onun kaptanına güvenmesi gerekirken maalesef defaatle yanlış yapmış ve yapmaya da devam etmektedir. Bu gidişle yolunu rotayı bilmeyen acemi kaptan ve onun güvertesi çürük gemisi ile kurtuluşa ulaşacağını sanan millet aldanmaktadır. Bedbaht olması muhtemel bir dünya hayatı ile bitse belki sineye çekilse bile ebedi hayatı ilgilendiren konularda burnunun önünü göremeyen liderlerin peşinden giden Türk Milleti acilen gaflet uykusundan uyanmalıdır.
"Lafın tamamı deliye söylenir" diyerek sözü tamamlayacak olursak, şu an Türk Milleti bindiği çürük geminin kendi gemisi olmadığını ve kaptan ve yardımcılarının yerli ve milli olmadığını bilmelidirler. Neden böyle bir kanıya vardığımızı sormak bile abestir. Yapılan ve yapılmaya devam eden bunca yanlıştan sonra karaya toslayıp parçalanması muhtemel gemiden kurtulup, selamete doğru koşmak zorundadır. Yani güvertesi çürük gemiden kurtuluşun tek adresi Ehl-i Beyt gemisine ve onun güvenilir kaptanına emaneti teslim etme zamanı gelmedi mi?
İnsanoğlu doğumu ile başladığı yolculuğunda mürebbi olarak anne ve babasının terbiyesinde yetişir. Burada ebeveynin inanç ve itikadı ile şekillenmesi muhtemel olan çocuk akıl baliğ olunca mükellef bir insan haline gelir. Bundan sonra ilahi emir ve yasaklara muhatap olan insan kendi iradesi ile yoluna devam edecektir.
Fakat bilmediği acemisi olduğu yolda kendisine kılavuz gereklidir. Daha önce aynı yollardan geçen bu kılavuz eğer doğru rotayı takip etmiş bir rehber ise kendisini takip edeni de selamete çıkaracaktır. Aksi takdirde hem rehber hem de takip eden, yoldan çıkıp istikametten sapacaktır.
Konuyu bu şekilde özetledikten sonra günümüze getirmek istiyorum. Özellikle insanımızın dini ve milli hassasiyete sıkı sıkı sarılması kendisini selamete çıkaracak gemiye ve onun kaptanına güvenmesi gerekirken maalesef defaatle yanlış yapmış ve yapmaya da devam etmektedir. Bu gidişle yolunu rotayı bilmeyen acemi kaptan ve onun güvertesi çürük gemisi ile kurtuluşa ulaşacağını sanan millet aldanmaktadır. Bedbaht olması muhtemel bir dünya hayatı ile bitse belki sineye çekilse bile ebedi hayatı ilgilendiren konularda burnunun önünü göremeyen liderlerin peşinden giden Türk Milleti acilen gaflet uykusundan uyanmalıdır.
"Lafın tamamı deliye söylenir" diyerek sözü tamamlayacak olursak, şu an Türk Milleti bindiği çürük geminin kendi gemisi olmadığını ve kaptan ve yardımcılarının yerli ve milli olmadığını bilmelidirler. Neden böyle bir kanıya vardığımızı sormak bile abestir. Yapılan ve yapılmaya devam eden bunca yanlıştan sonra karaya toslayıp parçalanması muhtemel gemiden kurtulup, selamete doğru koşmak zorundadır. Yani güvertesi çürük gemiden kurtuluşun tek adresi Ehl-i Beyt gemisine ve onun güvenilir kaptanına emaneti teslim etme zamanı gelmedi mi?
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018