Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan oluyoruz.
İnsan insan dökülüyor, fert fert çürüyoruz; toplum bitme noktasına geldi.
İnsanımızı, toplumun temel taşı olan ailemizi, hülasa topyekun Türk milletini kaybediyoruz.
Vaziyet bu iken; imparatorluk kursan ne çıkar!
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, toplum, insanların iç iç dünyasının görüntüsüdür, insan denen varlığın aynasıdır, der (Prof. Dr. Haydar Baş, Fert ve toplum, s. 4, İcmal, sy.112, Aralık 1992).
Toplum, mektep, medrese, meydan, cadde, sokak, hane şiddet fırtınasına tutulmuş... Şiddet toplumu olduk.
Can, mal, namus emniyeti, adalet, sevgi, saygı hak getire!
Son 15-20 yılı şöyle sinema şeridi gibi hafızamızdan geçirelim: Küresel oyunlar, Amerika'nın izinde BOP'lu işler, bölgesel kaos, komşularla dalaş, savaş, S- 400, Vize-mize geldik bu günlerimize?
Bakın bakalım iç vaziyetimize!
İçimiz çürüdükçe çürüyor.
Ziya Paşa milyon kere haklı:
Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât,
Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde.
(Onlar ki dünyaya lâf ile nizam verirler; hânelerine bakın, bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz.)
Devlet istatistikleri, insanımızın ve toplumun içten çürüdüğünü haykırıyor:
Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü'nün 2016 istatistiklerine göre son 10 yılda boşanma davaları yüzde 82 armış. 2016'da 386 bin 550 davaya ulaşmış.
2016 raporuna göre Türkiye'de 1 milyon 328 bin 140 dava açılmış; bu davaların 8 milyon 693 bin 715 kişisi mağdur tarafı, 5 milyon 29 bini ise şüpheli tarafı.
Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği'nin '2016 Çocuk İstismarına Yönelik Raporu'na göre, son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 artmış.
Sağlık Bakanlığı'nın Ankara milletvekili Aylin Nazlıaka'nın soru önergesine verdiği cevaptaki bilgi notu şöyle:
"Türkiye'de 2016 yılında 8 milyon 656 bin 513 kişi ruh sağlığı ve hastalıkları dalında muayene oldu. 2017 yılının ilk dört ayında ise ruh sağlığı ve sinir hastalıkları dalında muayene olanların sayısı 3 milyon 238 bin 430 oldu."
Türkiye'de son iki yılda toplam 77 milyon 202 bin kutu anti-depresan tüketildi.
2015 yılında 43 milyon 563 bin 596 kutu anti-depresan, 2016 yılının ilk 9 ayında ise 33 milyon 638 bin 916 kutu anti-depresan!
Bu rakamlar, anlayana çok şey söylüyor. Ancak siyasete artık davul-zurna az geliyor. Ziya Paşa yine haklı çıkıyor:
Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde
(Birçok acemi müneccim gökte yıldız ararken, gaflet içinde yol üstündeki gayya kuyuyu görmezler.)
Bütün bunlardan toplum olarak şikayetçi olma hakkımız var mı?
el-Cevap; yok.
Bugün hiç kimsenin toplumdan şikayet ederek kendini müdafaa etmesi ve mesuliyetten kurtulması mümkün değildir, hepimiz bu toplumda var olan kötülüklerden mesulüz, bizler bireyler olarak varlığımızda mevcut olan yanlışları-hataları düzeltmeye mecburuz, diyor Prof. Dr. Baş?
Hepimize, doğruları gösteriyor, dosdoğru çözümler ve modeller ortaya koyuyor.
Lakin fert ve cemiyet olarak yanlış işlerde, yanlış kişilerde, yanlış siyasette ısrar ediyoruz.
İdarede, siyasette, ekonomide, kültürde, dinde, hakta-hukukta yanlış üstüne yanlış yapmaya devam ediyoruz.
Kendimizden başlayarak yanlışları düzeltmek yerine, yanlışlarda kulaç atmaktan zevk alır hale geldik.
Bu yanlış yolu ve yanlış zevki acilen terk etmezsek; şah da olsak, padişahta olsa, ne dünyamız kalır, ne ahiretimiz?
İnsan insan dökülüyor, fert fert çürüyoruz; toplum bitme noktasına geldi.
İnsanımızı, toplumun temel taşı olan ailemizi, hülasa topyekun Türk milletini kaybediyoruz.
Vaziyet bu iken; imparatorluk kursan ne çıkar!
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, toplum, insanların iç iç dünyasının görüntüsüdür, insan denen varlığın aynasıdır, der (Prof. Dr. Haydar Baş, Fert ve toplum, s. 4, İcmal, sy.112, Aralık 1992).
Toplum, mektep, medrese, meydan, cadde, sokak, hane şiddet fırtınasına tutulmuş... Şiddet toplumu olduk.
Can, mal, namus emniyeti, adalet, sevgi, saygı hak getire!
Son 15-20 yılı şöyle sinema şeridi gibi hafızamızdan geçirelim: Küresel oyunlar, Amerika'nın izinde BOP'lu işler, bölgesel kaos, komşularla dalaş, savaş, S- 400, Vize-mize geldik bu günlerimize?
Bakın bakalım iç vaziyetimize!
İçimiz çürüdükçe çürüyor.
Ziya Paşa milyon kere haklı:
Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât,
Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde.
(Onlar ki dünyaya lâf ile nizam verirler; hânelerine bakın, bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz.)
Devlet istatistikleri, insanımızın ve toplumun içten çürüdüğünü haykırıyor:
Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü'nün 2016 istatistiklerine göre son 10 yılda boşanma davaları yüzde 82 armış. 2016'da 386 bin 550 davaya ulaşmış.
2016 raporuna göre Türkiye'de 1 milyon 328 bin 140 dava açılmış; bu davaların 8 milyon 693 bin 715 kişisi mağdur tarafı, 5 milyon 29 bini ise şüpheli tarafı.
Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği'nin '2016 Çocuk İstismarına Yönelik Raporu'na göre, son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 artmış.
Sağlık Bakanlığı'nın Ankara milletvekili Aylin Nazlıaka'nın soru önergesine verdiği cevaptaki bilgi notu şöyle:
"Türkiye'de 2016 yılında 8 milyon 656 bin 513 kişi ruh sağlığı ve hastalıkları dalında muayene oldu. 2017 yılının ilk dört ayında ise ruh sağlığı ve sinir hastalıkları dalında muayene olanların sayısı 3 milyon 238 bin 430 oldu."
Türkiye'de son iki yılda toplam 77 milyon 202 bin kutu anti-depresan tüketildi.
2015 yılında 43 milyon 563 bin 596 kutu anti-depresan, 2016 yılının ilk 9 ayında ise 33 milyon 638 bin 916 kutu anti-depresan!
Bu rakamlar, anlayana çok şey söylüyor. Ancak siyasete artık davul-zurna az geliyor. Ziya Paşa yine haklı çıkıyor:
Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde
(Birçok acemi müneccim gökte yıldız ararken, gaflet içinde yol üstündeki gayya kuyuyu görmezler.)
Bütün bunlardan toplum olarak şikayetçi olma hakkımız var mı?
el-Cevap; yok.
Bugün hiç kimsenin toplumdan şikayet ederek kendini müdafaa etmesi ve mesuliyetten kurtulması mümkün değildir, hepimiz bu toplumda var olan kötülüklerden mesulüz, bizler bireyler olarak varlığımızda mevcut olan yanlışları-hataları düzeltmeye mecburuz, diyor Prof. Dr. Baş?
Hepimize, doğruları gösteriyor, dosdoğru çözümler ve modeller ortaya koyuyor.
Lakin fert ve cemiyet olarak yanlış işlerde, yanlış kişilerde, yanlış siyasette ısrar ediyoruz.
İdarede, siyasette, ekonomide, kültürde, dinde, hakta-hukukta yanlış üstüne yanlış yapmaya devam ediyoruz.
Kendimizden başlayarak yanlışları düzeltmek yerine, yanlışlarda kulaç atmaktan zevk alır hale geldik.
Bu yanlış yolu ve yanlış zevki acilen terk etmezsek; şah da olsak, padişahta olsa, ne dünyamız kalır, ne ahiretimiz?
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019