'Mi'rac'a iman etmeyen bizden değildir'
İmam Ca'fer Sadık (a.s) şöyle buyurdu ki: "Üç şeye, Hz. Muhammed'in (s.a.a) Mi'rac'ına; kabir âleminin sorgu sualine ve ahiretin şefaatine iman etmeyen, bizden değildir." (Biharu'l Envar, c.6, s.223).
02.05.2016 00:00:00
İmam Ca'fer Sadık (a.s) şöyle buyurdu ki: "Üç şeye, Hz. Muhammed'in (s.a.a) Mi'rac'ına; kabir âleminin sorgu sualine ve ahiretin şefaatine iman etmeyen, bizden değildir." (Biharu'l Envar, c.6, s.223). İmam Rıza (a.s) ise şöyle buyurmaktadır: "Her kim Hz. Muhammed'in (s.a.a) Mi'rac'ına iman getirmezse, Onun risaletini (hak peygamber olarak seçildiğini) inkâr etmiş olur." (Biharu'l Envar, c.18, s.312). "Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir." (İsra, 1). İmam Ca'fer (a.s) şöyle buyurdu: "Allah Resulü (s.a.a) yüz yirmi defa semaya (Mirac'a) götürüldü, semaya götürüldüğü her defasında, Allah Teâlâ O'na farzlardan daha çok Hz. Ali'nin (a.s) ve Ehl-i Beyt'inin (a.s) muhabbeti hususunda tembihlerde bulunuyordu." (Biharu'l Envar, c.18, s.387). Allah Resulü'nün (s.a.a) Mi'rac'ı hicretten beş yıl önce, Receb ayının yirmi yedisinde Hz. Ali'nin (a.s) kızkardeşi Ümmü Hani'nin evindeyken ya da Şi'bi Ebi Talib'de bulunduğu sırada tahakkuk bulmuştur." (Biharu'l Envar, c.18, s.319).
Allah Resulü (s.a.a) Mi'rac'a götürüldüğü gece, Hz. Ebu Talib'e Hz. Muhammed'in (s.a.a) ortalıklarda olmadığı haberi ulaştırıldı. Hz. Ebu Talib tez elden Ben-i Haşim kabilesini bir araya topladı ve silahlanarak O'nu aramaya koyulmalarını, eğer sabaha kadar Hz. Muhammed (s.a.a) bulunmazsa O'nun düşmanlarından bir tekini bile Mekke'de canlı bırakmamalarını emretti. Sabah hava aydınlanıncaya kadar Mekke'nin etrafını arayıp durdular fakat O'ndan bir emare bulamadılar. Bu nedenle Hz. Ebu Talib çok üzgün ve perişan bir haldeydi ki; güneşin doğuşuyla birlikte ona, Ümmü Hani'nin evinde olduğu haberini verdiler.
Hz. Ebu Talib, vakit kaybetmeden Hz. Muhammed'in (s.a.a) yanına vardı, O'nu kucaklayıp öptü, okşadı ve nerede olduğunu sordu. Hz. Muhammed (s.a.a), âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ'nın emriyle Cebrail'in kendisini Mi'rac'a götürdüğünü buyurdu. Daha sonra Hz. Muhammed (s.a.a), Hz. Ebu Talib ve diğer Ben-i Haşimlilerle birlikte Mescid-i Haram'a (Kâbe'ye) gitti ve orada bulunan kalabalık topluluğa Mi'rac hadisesini anlattı. Müşriklerden bazıları O'nu yalanlayarak, bir tek gecede bunca hadisenin gerçekleşemeyeceğini ve böyle bir şeyin asla mümkün olmayacağını söylediler. İçlerinden bazıları Mescid-i Aksa'nın özelliklerini sordu ve o güne kadar Hz. Muhammed'in (s.a.a) Mescid-i Aksa'yı hiç görmediğini de çok iyi biliyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.a), Mescid-i Aksa'nın özelliklerini ve diğer nişanelerini öyle anlattı ki, içlerinde Mescid-i Aksa'yı önceden görenler hem şaşırıp hem de doğruladılar. Sonra Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Mekke yakınlarında bulunan falan bölgede Ebu Sufyan'ın kervanını gördüm, Şam'dan dönüyorlardı, bir develeri de kaybolmuştu ve onu arıyorlardı. Kervanın önünde ise kırmızı tüylü bir deve gidiyordu, ben onların önünden geçerken deve ürküp yükünü attı ve ayrıca bugün öğleden önce de Mekke'ye varacaklardır." Bu haberi duyan Mekke halkı kervanı karşılayıp Hz. Muhammed'in (s.a.a) doğru mu yoksa yalan mı söylediğini anlayabilmek için Mekke'nin dışına çıkıp beklemeye başladılar. Kervandakilere geçen gece nerede konakladıklarını sordular. Onlar da, falan yerde (Hz. Muhammed'in (s.a.a) haber verdiği yerde) konakladık, dediler. Yine, siz gece dönüş yolunda iken bir deve kaybettiniz mi, diye sordular. Onlar da, "Evet, kaybetmiştik" cevabını verdiler.
Allah Teâlâ'nın emri üzere Cebrail, Mi'rac gecesi Hz. Muhammed'in (s.a.a) binmesi için Burak'ı getirdi. Burak, cennet hayvanlarındandır ve cüsse olarak da attan küçük, merkepten ise büyüktür. Burak bir saatten kısa bir zamanda tüm dünyayı kat etmeye kabil ve uygun olarak yaratılmıştır.
Burak, Hz. Muhammed (s.a.a) kendisine binmek istediğinde önce imtina etti. Cebrail ona, "Ey Burak! Şimdiye kadar geçmiştekilerden ve gelecektekilerden Allah Resulü'nden (s.a.a) daha faziletlisi senin sırtına binmemiştir ve binmeyecektir" dedi. Bu vesileyle de Hz. Muhammed (s.a.a) Mi'rac'a götürüldü. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: "Mi'rac gecesi bir miktar mesafe kat ettikten sonra Cebrail bana şöyle arz etti: 'Ey Muhammed (s.a.a)! Şurada (Burak'tan) ininiz ve iki rekât namaz kılınız, zira burası senin hicret edeceğin yer (şehir) Medine'dir.' Ben de inip iki rekat namaz kıldım ve yolumuza devam ettik. Ve bir miktar mesafe kat ettikten sonra Cebrail bana şöyle arz etti: 'Ey Muhammed (s.a.a)! Şurada (Burak'tan) ininiz ve iki rekât namaz kılınız, zira burası Hz. Musa'nın (a.s) Allah Teâlâ ile münacat ettiği Sina dağıdır.' Ben de inip iki rekât namaz kıldım ve yolumuza devam ettik. Yine bir miktar mesafe kat ettikten sonra Cebrail bana şöyle arz etti: 'Ey Muhammed (s.a.a)! Şurada da ininiz ve iki rekât namaz kılınız, zira burası da Meryem (a.s) oğlu Hz. İsa'nın (a.s) dünyaya geldiği Beytu'l-Lahim'dir.' Ben, orada da iki rekat namaz kıldıktan sonra tekrar hareket ettik ve Beytu'l Mukaddes"e dâhil olduk. Beytu'l Mukaddes'e girdiğimizde geçmiş peygamberlerden (a.s) bir grubu toplanmış beni bekliyorlardı. Onlar beni karşılayıp selam verdiler ve sonrasında ise sorular sordular. Bu sırada Cebrail ezan ve ikame okudu. Sonra benim elimden tutarak peygamberlerin (a.s) önüne geçirdi, ben onlara imamlık yaptım ve birlikte cemaat namazı kıldık. Daha sonra da ceddim Hz. İbrahim (a.s) öne çıkarak bir süre benimle konuştu."
Allah Resulü (s.a.a) Mi'rac'a götürüldüğü gece, Hz. Ebu Talib'e Hz. Muhammed'in (s.a.a) ortalıklarda olmadığı haberi ulaştırıldı. Hz. Ebu Talib tez elden Ben-i Haşim kabilesini bir araya topladı ve silahlanarak O'nu aramaya koyulmalarını, eğer sabaha kadar Hz. Muhammed (s.a.a) bulunmazsa O'nun düşmanlarından bir tekini bile Mekke'de canlı bırakmamalarını emretti. Sabah hava aydınlanıncaya kadar Mekke'nin etrafını arayıp durdular fakat O'ndan bir emare bulamadılar. Bu nedenle Hz. Ebu Talib çok üzgün ve perişan bir haldeydi ki; güneşin doğuşuyla birlikte ona, Ümmü Hani'nin evinde olduğu haberini verdiler.
Hz. Ebu Talib, vakit kaybetmeden Hz. Muhammed'in (s.a.a) yanına vardı, O'nu kucaklayıp öptü, okşadı ve nerede olduğunu sordu. Hz. Muhammed (s.a.a), âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ'nın emriyle Cebrail'in kendisini Mi'rac'a götürdüğünü buyurdu. Daha sonra Hz. Muhammed (s.a.a), Hz. Ebu Talib ve diğer Ben-i Haşimlilerle birlikte Mescid-i Haram'a (Kâbe'ye) gitti ve orada bulunan kalabalık topluluğa Mi'rac hadisesini anlattı. Müşriklerden bazıları O'nu yalanlayarak, bir tek gecede bunca hadisenin gerçekleşemeyeceğini ve böyle bir şeyin asla mümkün olmayacağını söylediler. İçlerinden bazıları Mescid-i Aksa'nın özelliklerini sordu ve o güne kadar Hz. Muhammed'in (s.a.a) Mescid-i Aksa'yı hiç görmediğini de çok iyi biliyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.a), Mescid-i Aksa'nın özelliklerini ve diğer nişanelerini öyle anlattı ki, içlerinde Mescid-i Aksa'yı önceden görenler hem şaşırıp hem de doğruladılar. Sonra Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Mekke yakınlarında bulunan falan bölgede Ebu Sufyan'ın kervanını gördüm, Şam'dan dönüyorlardı, bir develeri de kaybolmuştu ve onu arıyorlardı. Kervanın önünde ise kırmızı tüylü bir deve gidiyordu, ben onların önünden geçerken deve ürküp yükünü attı ve ayrıca bugün öğleden önce de Mekke'ye varacaklardır." Bu haberi duyan Mekke halkı kervanı karşılayıp Hz. Muhammed'in (s.a.a) doğru mu yoksa yalan mı söylediğini anlayabilmek için Mekke'nin dışına çıkıp beklemeye başladılar. Kervandakilere geçen gece nerede konakladıklarını sordular. Onlar da, falan yerde (Hz. Muhammed'in (s.a.a) haber verdiği yerde) konakladık, dediler. Yine, siz gece dönüş yolunda iken bir deve kaybettiniz mi, diye sordular. Onlar da, "Evet, kaybetmiştik" cevabını verdiler.
Allah Teâlâ'nın emri üzere Cebrail, Mi'rac gecesi Hz. Muhammed'in (s.a.a) binmesi için Burak'ı getirdi. Burak, cennet hayvanlarındandır ve cüsse olarak da attan küçük, merkepten ise büyüktür. Burak bir saatten kısa bir zamanda tüm dünyayı kat etmeye kabil ve uygun olarak yaratılmıştır.
Burak, Hz. Muhammed (s.a.a) kendisine binmek istediğinde önce imtina etti. Cebrail ona, "Ey Burak! Şimdiye kadar geçmiştekilerden ve gelecektekilerden Allah Resulü'nden (s.a.a) daha faziletlisi senin sırtına binmemiştir ve binmeyecektir" dedi. Bu vesileyle de Hz. Muhammed (s.a.a) Mi'rac'a götürüldü. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: "Mi'rac gecesi bir miktar mesafe kat ettikten sonra Cebrail bana şöyle arz etti: 'Ey Muhammed (s.a.a)! Şurada (Burak'tan) ininiz ve iki rekât namaz kılınız, zira burası senin hicret edeceğin yer (şehir) Medine'dir.' Ben de inip iki rekat namaz kıldım ve yolumuza devam ettik. Ve bir miktar mesafe kat ettikten sonra Cebrail bana şöyle arz etti: 'Ey Muhammed (s.a.a)! Şurada (Burak'tan) ininiz ve iki rekât namaz kılınız, zira burası Hz. Musa'nın (a.s) Allah Teâlâ ile münacat ettiği Sina dağıdır.' Ben de inip iki rekât namaz kıldım ve yolumuza devam ettik. Yine bir miktar mesafe kat ettikten sonra Cebrail bana şöyle arz etti: 'Ey Muhammed (s.a.a)! Şurada da ininiz ve iki rekât namaz kılınız, zira burası da Meryem (a.s) oğlu Hz. İsa'nın (a.s) dünyaya geldiği Beytu'l-Lahim'dir.' Ben, orada da iki rekat namaz kıldıktan sonra tekrar hareket ettik ve Beytu'l Mukaddes"e dâhil olduk. Beytu'l Mukaddes'e girdiğimizde geçmiş peygamberlerden (a.s) bir grubu toplanmış beni bekliyorlardı. Onlar beni karşılayıp selam verdiler ve sonrasında ise sorular sordular. Bu sırada Cebrail ezan ve ikame okudu. Sonra benim elimden tutarak peygamberlerin (a.s) önüne geçirdi, ben onlara imamlık yaptım ve birlikte cemaat namazı kıldık. Daha sonra da ceddim Hz. İbrahim (a.s) öne çıkarak bir süre benimle konuştu."