Bireyler arasında sözü, özü, fiili bir, aynı olan kişiler saygın kişiler, tutarlı kişiler olarak tanımlanır. Bu kişiler, dosta güven, düşmana korku salar.
Aynı duruş devletlerarası ilişkilerde de geçerlidir. Çünkü devletleri yönetenler, insandır. Mesela! Dünyanın iki süper gücü ABD ve Rusya'yı ele alalım. Rusya devlet başkanı Putin dünya çapında bir saygınlığa sahip. Ama ABD saygınlığını her geçen gün kaybediyor.
Tabi bunun siyasal, ekonomik, askeri vs. birçok sebebi var ama devleti yöneten lider ve kadrolarının da duruşu en az diğer etkenler kadar önemlidir.
Putin, çizgisini hiç bozmamasına ve kadrosunu korumasına rağmen Obama ve Trump'ın sergilediği yönetim tarzı, söylem ve eylem farklılıkları Rusya ve Putin'i yükseltirken ABD'yi aşağı çekti, çekiyor.
Ülkemize gelirsek! Ulu Önder Atatürk'ün bireysel, askeri, siyasal duruşu bütün dünyayı kendine hayran bırakmıştır. Öyle ki, vefatından sonra bile dünya lideri seçilen tek isimdir. Atatürk bugünün tabiriyle o zamanın süper devletleri İngilizlere, Fransızlara, İtalyanlara koyduğu postalar tarihe kaydedilmiştir.
Ama Atatürk'ten sonra devlet duruşumuzu kaybettik. Doğuya farklı, Batıya farklı, Güneye, Kuzeye farklı duruş ve söylemler gösterdik. Haliyle devlet olarak duruşumuz net olmadığı için caydırıcı da olmadı. Devleti yönetenlerin insanlar olduğunu bir kez daha hatırlatayım.
Bugüne gelince on altı yıldır dış politikada dengelerin gözetilmediği, tutarsız, çelişkili bir duruş var.
Dış politikada sadece Mart ayında yapılan açıklamalardan örnek vereyim;
Tarih 9 Mart. Dışişleri Bakanı açıklama yapıyor: "ABD ile Menbiç için mutabık kaldık."
Tarih 15 Mart. ABD: "Menbiç'te henüz bir anlaşma yok."
Tarih 19 Mart. Cumhurbaşkanı sözcüsü Kalın: "Menbiç konusunda ABD ile anlaşmaya vardık."
Tarih 20 Mart. Aynı Kalın: "Menbiç'te anlaşma yok."
21 Mart. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: "Anlayışa vardık, anlaşmaya vardık demedik."
22 Mart. Çavuşoğlu: "Trump'ın ilişkileri normalleştirme arzusunda olduğunu biliyoruz. Ama sisteme biraz daha hâkim olması gerekiyor."
Veya S-400 füzeleri
AKP iktidarı 15 yıllık süreçte ilk kez ABD'ye karşı ciddi bir adım attı. Rusya ile S-400 füze alımı için anlaştı. Tabi ABD ve NATO'dan anından tehditkâr açıklamalar geldi. Hatta "Bu füzeleri alırsanız bunun bir yaptırımı olur" şeklinde açıkça tehdit ettiler.
Hükümet epeyce bir süre bu açıklamalara karşı direndi. Ama bu duruşu devam ettiremedi. Açıklanmasa da S-400'ler tehlikede.
Çünkü geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu, Alman Die Zeit gazetesiyle yaptığı röportajda; "ABD yönetimi, kongrenin bunu onaylayacağına dair güvence verirse, onların Patriot sistemlerini alırız." ifadelerini kullandı.
Hemen ardından Başbakan Binali Yıldırım; "ABD, Suriye bölgesinde birtakım yanlışlarına rağmen hâlâ müttefikimizdir, NATO'da ortağımızdır. O bakımdan, NATO müktesebatına uygun savunma sistemi projemizden vazgeçmiş değiliz" dedi.
AB, Türkiye'yi her fırsatta kınıyor, hâlâ teröristlerden, terör örgütlerinden yana olduklarını açıkça ifade ediyorlar. Afrin operasyonlarını kabul edilemez olduğunu ve kınadıklarını açıklıyorlar. Ve her seferinde 'Türkiye, AB'ye giremez' diyorlar.
Türkiye ne yapıyor?
Erdoğan, 'AB hedefinden vazgeçmiş değiliz' derken Başbakan, 'Biz, AB'nin güvenliğini sağlıyoruz' diyor.
Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek ise "Biz, yüzyıldır Avrupa'nın bir parçasıyız, kimse koparıp atamaz? Avrupa Birliği hâlâ bizim ilham kaynağımız, AB bizim stratejik ortağımız, bunu kimse değiştiremez." diyor.
Gerçekten üzülüyorum. Böyle bir dış politika duruşu olan ülkeyi kim kâle alır. Almıyorlar zaten. Bakın! Batık Yunanistan havlıyor. Birleşik Arap Emirlikleri havlıyor. Suud, Mısır posta koyuyor.
Medyamız, Arap medyasının Türkiye'ye ve iktidara bakışını aktarmıyor. AB basınında neler yazıldığı, Türkiye'yi nasıl gördüklerini tam olarak yansıtmıyor. Haliyle milletimiz, ülke siyasetini yandaş medyadan izliyor. Ve sanal bir dev görüyor. Ama gerçekler çok acı ve tehlikeli.
Aynı duruş devletlerarası ilişkilerde de geçerlidir. Çünkü devletleri yönetenler, insandır. Mesela! Dünyanın iki süper gücü ABD ve Rusya'yı ele alalım. Rusya devlet başkanı Putin dünya çapında bir saygınlığa sahip. Ama ABD saygınlığını her geçen gün kaybediyor.
Tabi bunun siyasal, ekonomik, askeri vs. birçok sebebi var ama devleti yöneten lider ve kadrolarının da duruşu en az diğer etkenler kadar önemlidir.
Putin, çizgisini hiç bozmamasına ve kadrosunu korumasına rağmen Obama ve Trump'ın sergilediği yönetim tarzı, söylem ve eylem farklılıkları Rusya ve Putin'i yükseltirken ABD'yi aşağı çekti, çekiyor.
Ülkemize gelirsek! Ulu Önder Atatürk'ün bireysel, askeri, siyasal duruşu bütün dünyayı kendine hayran bırakmıştır. Öyle ki, vefatından sonra bile dünya lideri seçilen tek isimdir. Atatürk bugünün tabiriyle o zamanın süper devletleri İngilizlere, Fransızlara, İtalyanlara koyduğu postalar tarihe kaydedilmiştir.
Ama Atatürk'ten sonra devlet duruşumuzu kaybettik. Doğuya farklı, Batıya farklı, Güneye, Kuzeye farklı duruş ve söylemler gösterdik. Haliyle devlet olarak duruşumuz net olmadığı için caydırıcı da olmadı. Devleti yönetenlerin insanlar olduğunu bir kez daha hatırlatayım.
Bugüne gelince on altı yıldır dış politikada dengelerin gözetilmediği, tutarsız, çelişkili bir duruş var.
Dış politikada sadece Mart ayında yapılan açıklamalardan örnek vereyim;
Tarih 9 Mart. Dışişleri Bakanı açıklama yapıyor: "ABD ile Menbiç için mutabık kaldık."
Tarih 15 Mart. ABD: "Menbiç'te henüz bir anlaşma yok."
Tarih 19 Mart. Cumhurbaşkanı sözcüsü Kalın: "Menbiç konusunda ABD ile anlaşmaya vardık."
Tarih 20 Mart. Aynı Kalın: "Menbiç'te anlaşma yok."
21 Mart. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: "Anlayışa vardık, anlaşmaya vardık demedik."
22 Mart. Çavuşoğlu: "Trump'ın ilişkileri normalleştirme arzusunda olduğunu biliyoruz. Ama sisteme biraz daha hâkim olması gerekiyor."
Veya S-400 füzeleri
AKP iktidarı 15 yıllık süreçte ilk kez ABD'ye karşı ciddi bir adım attı. Rusya ile S-400 füze alımı için anlaştı. Tabi ABD ve NATO'dan anından tehditkâr açıklamalar geldi. Hatta "Bu füzeleri alırsanız bunun bir yaptırımı olur" şeklinde açıkça tehdit ettiler.
Hükümet epeyce bir süre bu açıklamalara karşı direndi. Ama bu duruşu devam ettiremedi. Açıklanmasa da S-400'ler tehlikede.
Çünkü geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu, Alman Die Zeit gazetesiyle yaptığı röportajda; "ABD yönetimi, kongrenin bunu onaylayacağına dair güvence verirse, onların Patriot sistemlerini alırız." ifadelerini kullandı.
Hemen ardından Başbakan Binali Yıldırım; "ABD, Suriye bölgesinde birtakım yanlışlarına rağmen hâlâ müttefikimizdir, NATO'da ortağımızdır. O bakımdan, NATO müktesebatına uygun savunma sistemi projemizden vazgeçmiş değiliz" dedi.
AB, Türkiye'yi her fırsatta kınıyor, hâlâ teröristlerden, terör örgütlerinden yana olduklarını açıkça ifade ediyorlar. Afrin operasyonlarını kabul edilemez olduğunu ve kınadıklarını açıklıyorlar. Ve her seferinde 'Türkiye, AB'ye giremez' diyorlar.
Türkiye ne yapıyor?
Erdoğan, 'AB hedefinden vazgeçmiş değiliz' derken Başbakan, 'Biz, AB'nin güvenliğini sağlıyoruz' diyor.
Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek ise "Biz, yüzyıldır Avrupa'nın bir parçasıyız, kimse koparıp atamaz? Avrupa Birliği hâlâ bizim ilham kaynağımız, AB bizim stratejik ortağımız, bunu kimse değiştiremez." diyor.
Gerçekten üzülüyorum. Böyle bir dış politika duruşu olan ülkeyi kim kâle alır. Almıyorlar zaten. Bakın! Batık Yunanistan havlıyor. Birleşik Arap Emirlikleri havlıyor. Suud, Mısır posta koyuyor.
Medyamız, Arap medyasının Türkiye'ye ve iktidara bakışını aktarmıyor. AB basınında neler yazıldığı, Türkiye'yi nasıl gördüklerini tam olarak yansıtmıyor. Haliyle milletimiz, ülke siyasetini yandaş medyadan izliyor. Ve sanal bir dev görüyor. Ama gerçekler çok acı ve tehlikeli.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Para milletin itibarıdır’ diyordu onu da kaybettirdi / 29.03.2024
- Siyasetçiler Yasak Elma ve Kızılcık Şerbeti dizilerini mi izliyor! / 28.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Siyasetçiler Yasak Elma ve Kızılcık Şerbeti dizilerini mi izliyor! / 28.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024