Dizi sezonu başladı. Haliyle her kanal reyting için bir reklam yarışı içerisinde. Neticeyi izleyiciler belirleyecek. Bu kadar çok ve sinema filminden uzun dizilerin yayınlanması ayrı bir konu. Ben dizilerde işlenen konuları ve ortaya konulan milli-manevi değer katliamlarını ve de kapitalizmi ayakta tutan en güçlü objelerden olan 'ilerde sen de zengin olabilirsin' mantığını işlemeye çalışacağım.
Ekrandaki dizilerin çok büyük bölümü varoşlar ve villalar arasında yazılan senaryolardır. Zengin bir aile, bir kız veya erkek, fakir bir aile, bir kız veya erkek arasında uyarlanan kurgulardan oluşur.
Bazı dizilerde de 2, 3 kız bir ev tutmuşlardır. Yani aile ortamı yok. Anne-baba, kardeş yok. Özgürdürler, eve geliş saatlerini kimse kontrol etmez. Evde istedikleri gibi yer, içer, konuşur, yatarlar.
Hepsi çalışıyordur ya da okuyordur. Nasıl çalışıyorlarsa veya nasıl okuyorlarsa! İş veya okula podyuma çıkan manken kıyafetleriyle gidiyorlar. Etraflarında avını kovalayan kurt misali erkeler dolaşıyor.
Tabi bu erkeklerin çoğu zengin aile çocuğu veya genç yaşta çok zengin olmuş karakteri canlandırırlar.
dizilerde de emektar bir abla veya abi profili görürsünüz. Bu profildekiler çok derin aşık olmuşlardır ama bakmak zorunda oldukları aileleri için kendilerini feda ederler. İlk başta kendisine aşık olan o zengin aile çocuğuna (kız veya erkek) yüz vermezler. Zamanla o şaşalı hayat tatlı gelmeye başlar. Bir bakmışsınız ki, oğlanın ve kızın aşkı o aileyi bir anda o şaşalı hayatın içine taşımış, herkes mutlu.
Tabi hemen hemen bütün bu tip dizilerde geliştirilen olaylara bağlı olarak zenginlerin fakirleştiğini, fakirlerin de zenginleştiğini, daha sonra da iyi olan ve fakirlikten zenginliğe terfi edenlerin orada kaldığını, kötü olanların ise fakirliğe geri döndüğünü görürsünüz.
Diğer taraftan da iyi olduğu halde iflas eden zenginler tekrar zenginleşebiliyor ama kötü olduğu halde fakirleşen zenginler, fakir olarak kalıyor.
Tabi mafyayı da unutmamak lazım. Onlar yaptıkları işe göre elleri her yere uzanıyor, devletin her kademesinde sözü geçerler. Ama bir anda çılgın bir aşık işlerini bitirir.
Birde son yıllarda moda olan tarih dizileri var. Yaşanan değil de sonradan yazılan tarihin senaryo edilmesiyle bu millete kabullendirilmeye, hazmettirilmeye çalışılan karakterler var.
Hülasa birkaç dizi hariç ekranlardaki dizilerin tamamına yakını bizim ne tarihimizle, ne medeniyetimizle, ne maneviyatımızla ve ne de sosyo-ekonomik gerçeklerimizle alakası yok.
Tarihsel olarak, aklen ve ilmen yok ama bu dizilerin izleniyor. Neden? Çünkü bugünkü yaşadığımız toplumu anlatıyor bu diziler.
Mesela dizilerde milli değerler yok, dedik. Toplumuzu milli değerleri umursuyor mu?
Dizilerde zirve yapan çıplaklıktan bahsettik. Bugün sokaklar dizi film setleri gibi değil mi?
Dizlerdeki gayri meşru ilişkilerin aşk-sevgi kavramlarıyla adlandırılmasından kısaca ortaya konulan ahlaksızlıktan bahsettik. Ya toplum. Daha geçen ay bir taksici anlattı; Gece yarısı (K. Çekmece'de bir otelin önünde) bir genç kız arabama bindi. Ağlıyordu ve kendi kendine, 'ailem beni okumak için gönderdi, ben yaptım' diyordu.
Daha fazla yazmak istemiyorum. Netice de çok kirli bir dünya diziler kanalıyla milletin evinin tam ortasında sergileniyor.
Buradaki püf nokta; Diziler mi toplumu yansıtıyor yoksa toplum mu dizilere konu oluyor.
Ekrandaki dizilerin çok büyük bölümü varoşlar ve villalar arasında yazılan senaryolardır. Zengin bir aile, bir kız veya erkek, fakir bir aile, bir kız veya erkek arasında uyarlanan kurgulardan oluşur.
Bazı dizilerde de 2, 3 kız bir ev tutmuşlardır. Yani aile ortamı yok. Anne-baba, kardeş yok. Özgürdürler, eve geliş saatlerini kimse kontrol etmez. Evde istedikleri gibi yer, içer, konuşur, yatarlar.
Hepsi çalışıyordur ya da okuyordur. Nasıl çalışıyorlarsa veya nasıl okuyorlarsa! İş veya okula podyuma çıkan manken kıyafetleriyle gidiyorlar. Etraflarında avını kovalayan kurt misali erkeler dolaşıyor.
Tabi bu erkeklerin çoğu zengin aile çocuğu veya genç yaşta çok zengin olmuş karakteri canlandırırlar.
dizilerde de emektar bir abla veya abi profili görürsünüz. Bu profildekiler çok derin aşık olmuşlardır ama bakmak zorunda oldukları aileleri için kendilerini feda ederler. İlk başta kendisine aşık olan o zengin aile çocuğuna (kız veya erkek) yüz vermezler. Zamanla o şaşalı hayat tatlı gelmeye başlar. Bir bakmışsınız ki, oğlanın ve kızın aşkı o aileyi bir anda o şaşalı hayatın içine taşımış, herkes mutlu.
Tabi hemen hemen bütün bu tip dizilerde geliştirilen olaylara bağlı olarak zenginlerin fakirleştiğini, fakirlerin de zenginleştiğini, daha sonra da iyi olan ve fakirlikten zenginliğe terfi edenlerin orada kaldığını, kötü olanların ise fakirliğe geri döndüğünü görürsünüz.
Diğer taraftan da iyi olduğu halde iflas eden zenginler tekrar zenginleşebiliyor ama kötü olduğu halde fakirleşen zenginler, fakir olarak kalıyor.
Tabi mafyayı da unutmamak lazım. Onlar yaptıkları işe göre elleri her yere uzanıyor, devletin her kademesinde sözü geçerler. Ama bir anda çılgın bir aşık işlerini bitirir.
Birde son yıllarda moda olan tarih dizileri var. Yaşanan değil de sonradan yazılan tarihin senaryo edilmesiyle bu millete kabullendirilmeye, hazmettirilmeye çalışılan karakterler var.
Hülasa birkaç dizi hariç ekranlardaki dizilerin tamamına yakını bizim ne tarihimizle, ne medeniyetimizle, ne maneviyatımızla ve ne de sosyo-ekonomik gerçeklerimizle alakası yok.
Tarihsel olarak, aklen ve ilmen yok ama bu dizilerin izleniyor. Neden? Çünkü bugünkü yaşadığımız toplumu anlatıyor bu diziler.
Mesela dizilerde milli değerler yok, dedik. Toplumuzu milli değerleri umursuyor mu?
Dizilerde zirve yapan çıplaklıktan bahsettik. Bugün sokaklar dizi film setleri gibi değil mi?
Dizlerdeki gayri meşru ilişkilerin aşk-sevgi kavramlarıyla adlandırılmasından kısaca ortaya konulan ahlaksızlıktan bahsettik. Ya toplum. Daha geçen ay bir taksici anlattı; Gece yarısı (K. Çekmece'de bir otelin önünde) bir genç kız arabama bindi. Ağlıyordu ve kendi kendine, 'ailem beni okumak için gönderdi, ben yaptım' diyordu.
Daha fazla yazmak istemiyorum. Netice de çok kirli bir dünya diziler kanalıyla milletin evinin tam ortasında sergileniyor.
Buradaki püf nokta; Diziler mi toplumu yansıtıyor yoksa toplum mu dizilere konu oluyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024