Bugün gençliğimizin, hatta imam-hatip gençliğinin deizme kaydığı yapılan araştırmalar neticesinde ortaya konulmaktadır. Malum, deizm tanrıyı kendi aklınla tanımayı esas alan, aklı putlaştıran ve ona ulaştıracak vesileleri reddeden Batı kökenli sapık bir anlayış? Esasen ateizmin farklı bir versiyonu?
Peki, gençliğimiz bu noktaya nasıl geldi?
Bütün âlemi yoktan var eden Cenab-ı Hak insanlara, "Beni dilediğiniz şekilde bulun", "Bana nasıl gelirseniz gelin" dememiştir. Bilakis, başıboş yaratılmadığımızı vurgulayıp, bizi gönderdiği peygamberleriyle, sadıklarla, velilerle, sevdiği ve seçtiği kimselerle beraber olmamızı, onlarla Kendisine ulaşmamızı emretmiştir.
Eğer insanların kendi nefislerine bırakmış olsaydı, o zaman helvadan put yaparlar, onu tanrıya ulaşmada vesile tutarlar, sonra karınları acıkınca da yerlerdi. Ki bunun örnekleri tarihte çoktur. İnsanoğlunun yaratılışı gereği "inanma" var ama bunu çoğu zaman yanlış vesilelere sarılarak gerçekleştirmeye çalışmıştır.
Ve tabiidir ki, doğruya da yanlış yollarla ulaşmak asla mümkün değildir.
Allah'a ulaşmanın yolu olarak tanımladığımız "din"i gençlerimize anlatanlar, hak olanı, iman ederek, kalbine indirerek, bilerek ve yaşayarak anlatmadıkları için gençlerimiz tatmin olmamaktadır. Din konusunda hem aklın, hem de gönlün tatmin olması gerekmektedir. Aklın tatmini doğru bilgi, gönlün tatmini ise iman, zikrullah ve salih amel ile mümkündür.
Ve aslolan da bütün bunları bizlere ve gençlerimize kazandıracak olan kişilerin bu noktada ehliyetli ve seçilmiş olmaları gerekmektedir.
Bakın, Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de kendisine ulaşmamız için nasıl bir yol gösteriyor:
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun." (Tevbe: 119)
"Her toplumun hidayet rehberi bir yol göstericisi vardır." (Ra'd: 7)
"Kim Allah'a ve Peygamber'e itaat ederse; işte onlar Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle, sâlihlerle beraberdirler. Onlar ne güzel birer arkadaştırlar." (Nisâ: 69)
"Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk'a iletirler ve Hak ile hüküm verirler." (A'raf: 181)
"Allah içinizden iman edenleri yüceltir. Bunlardan kendilerine ilim verilmiş olanları ise kat kat derecelerle yükseltir." (Mücadele: 11)
"Takvâya erenler, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca Allah'ı zikrederler. Bir de bakarsın ki onlar gerçeği görüp bilmişlerdir bile." (A'raf: 201)
"Biz ona nezdimizden bir rahmet verdik, tarafımızdan has bir ilim öğrettik." (Kehf: 65)
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve O'na yaklaşmaya vesile arayın." (Mâide: 35)
"Hidayeti kabul edenlere gelince, Allah onların hidayetini artırmış ve onlara takvâ yollarını ilham etmiştir." (Muhammed: 17)
Gördüğünüz gibi insanı yaratan Yüce Mevla, bize sevdiği ve seçtiği kullarıyla, peygamberleriyle, salihlerle, sadıklarla, ilim verdikleriyle, hidayet rehberleriyle beraber olmamızı, dini onlardan öğrenmemizi emretmektedir. Dini, hakiki ilim sahiplerinden öğrenmezsek, doğruya asla ulaşamayacağımız gibi, sorularımıza cevap bulamayız, dinden şüphe ederiz, bu şüphe büyür ve dinin Sahibinden de bizi uzaklaştırır.
Esasen bu, ülkemiz ve milletimiz üzerinde menfur hesabı olanların da üzerinde durdukları ciddi bir projedir. Zira dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün, milli bütünlüğümüz de dini bütünlüğümüzün teminatıdır.
İnsanımıza Allah'a ulaşmak için doğru vesilelere sarılmamız gerektiğini, belgelerle önümüze koyan, İcmal dergisi, Makalat, Mektubat, İslam ve Mevlana, Din Tahripçilerine Kur'an-ı Kerim'in Cevabı, Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, Ehl-i Beyt Külliyatı ve daha nice eserlerle bizlere anlatmaya çalışan Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır bunun mücadelesini vermektedir.
Sayın Baş, dini herkesten değil, Allah'ın sevdiği ve seçtiği, bize örnek gösterdiği kullardan öğrenmemiz gerektiğini bu kitaplarında somut örneklerle vurgulamaktadır.
Eserlerindeki "insan-ı kâmil" vurgusu bundandır, Hz. Peygamber'in hayatını bu sebeple kaleme almıştır, Hz. Peygamber'den sonra hidayet önderleri olan 12 İmam'ı, Hz. Fatıma'yı, Hz. Zeynep'i, Hz. Masume'yi bu sebeple eserlerinde anlatmıştır. Hacı Bektaş-ı Veli'yi, Mevlana'yı, Yunus'u ve daha nice sadıkları, Hak dostlarını bu sebeple bizlere örnek vermiştir.
Ve dünyaya bağımsızlık örneğini gösteren, en zor şartlarda bile nasıl mücadele verileceğinin en güzel örneği olan, ahiretle dünya dengesini en güzel şekliyle kuran dindar, hafız ve Ehl-i Beyt soyundan olan Atatürk'ü bu sebeple belgelerle anlatmıştır.
Dünyada her ne güzellik varsa, insanlığa faydalı bir adım varsa, arkasında mutlaka ya bir peygamber, ya da kıyamete kadar insanlığın örneği olan Ehl-i Beyt ve onların yetiştirdiği seçilmiş insan-ı kâmiller vardır.
Bugün de emperyalizmin kalesini yıkan, asırlardır kapitalizmle sömürülen insanları bu sömürüden kurtaran, gelir adaletini, sürekli büyümeyi ve tam istihdamı sağlayan tek model olan Milli Ekonomi Modeli'ni ortaya koyan tek insan da Ehl-i Beyt yolunun yolcusu, Ehl-i Beyt aşığı Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bu herhangi birine değil, Sayın Baş'a nasip olmuştur.
Bu manada, o da sevilmiştir, seçilmiştir, kendisine ilim verilmiştir.
Bu insanlarla yürürsek, doğruya, doğru olana ulaşırız. Yanlış olanları rehber edinirsek, kılavuzu karga olanın gagası pislikten kurtulmaz, onlar sizi deist de yapar, düşmana köle de...
Allah doğrulardan bizi ayırmasın.
Peki, gençliğimiz bu noktaya nasıl geldi?
Bütün âlemi yoktan var eden Cenab-ı Hak insanlara, "Beni dilediğiniz şekilde bulun", "Bana nasıl gelirseniz gelin" dememiştir. Bilakis, başıboş yaratılmadığımızı vurgulayıp, bizi gönderdiği peygamberleriyle, sadıklarla, velilerle, sevdiği ve seçtiği kimselerle beraber olmamızı, onlarla Kendisine ulaşmamızı emretmiştir.
Eğer insanların kendi nefislerine bırakmış olsaydı, o zaman helvadan put yaparlar, onu tanrıya ulaşmada vesile tutarlar, sonra karınları acıkınca da yerlerdi. Ki bunun örnekleri tarihte çoktur. İnsanoğlunun yaratılışı gereği "inanma" var ama bunu çoğu zaman yanlış vesilelere sarılarak gerçekleştirmeye çalışmıştır.
Ve tabiidir ki, doğruya da yanlış yollarla ulaşmak asla mümkün değildir.
Allah'a ulaşmanın yolu olarak tanımladığımız "din"i gençlerimize anlatanlar, hak olanı, iman ederek, kalbine indirerek, bilerek ve yaşayarak anlatmadıkları için gençlerimiz tatmin olmamaktadır. Din konusunda hem aklın, hem de gönlün tatmin olması gerekmektedir. Aklın tatmini doğru bilgi, gönlün tatmini ise iman, zikrullah ve salih amel ile mümkündür.
Ve aslolan da bütün bunları bizlere ve gençlerimize kazandıracak olan kişilerin bu noktada ehliyetli ve seçilmiş olmaları gerekmektedir.
Bakın, Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de kendisine ulaşmamız için nasıl bir yol gösteriyor:
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun." (Tevbe: 119)
"Her toplumun hidayet rehberi bir yol göstericisi vardır." (Ra'd: 7)
"Kim Allah'a ve Peygamber'e itaat ederse; işte onlar Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle, sâlihlerle beraberdirler. Onlar ne güzel birer arkadaştırlar." (Nisâ: 69)
"Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk'a iletirler ve Hak ile hüküm verirler." (A'raf: 181)
"Allah içinizden iman edenleri yüceltir. Bunlardan kendilerine ilim verilmiş olanları ise kat kat derecelerle yükseltir." (Mücadele: 11)
"Takvâya erenler, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca Allah'ı zikrederler. Bir de bakarsın ki onlar gerçeği görüp bilmişlerdir bile." (A'raf: 201)
"Biz ona nezdimizden bir rahmet verdik, tarafımızdan has bir ilim öğrettik." (Kehf: 65)
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve O'na yaklaşmaya vesile arayın." (Mâide: 35)
"Hidayeti kabul edenlere gelince, Allah onların hidayetini artırmış ve onlara takvâ yollarını ilham etmiştir." (Muhammed: 17)
Gördüğünüz gibi insanı yaratan Yüce Mevla, bize sevdiği ve seçtiği kullarıyla, peygamberleriyle, salihlerle, sadıklarla, ilim verdikleriyle, hidayet rehberleriyle beraber olmamızı, dini onlardan öğrenmemizi emretmektedir. Dini, hakiki ilim sahiplerinden öğrenmezsek, doğruya asla ulaşamayacağımız gibi, sorularımıza cevap bulamayız, dinden şüphe ederiz, bu şüphe büyür ve dinin Sahibinden de bizi uzaklaştırır.
Esasen bu, ülkemiz ve milletimiz üzerinde menfur hesabı olanların da üzerinde durdukları ciddi bir projedir. Zira dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün, milli bütünlüğümüz de dini bütünlüğümüzün teminatıdır.
İnsanımıza Allah'a ulaşmak için doğru vesilelere sarılmamız gerektiğini, belgelerle önümüze koyan, İcmal dergisi, Makalat, Mektubat, İslam ve Mevlana, Din Tahripçilerine Kur'an-ı Kerim'in Cevabı, Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, Ehl-i Beyt Külliyatı ve daha nice eserlerle bizlere anlatmaya çalışan Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır bunun mücadelesini vermektedir.
Sayın Baş, dini herkesten değil, Allah'ın sevdiği ve seçtiği, bize örnek gösterdiği kullardan öğrenmemiz gerektiğini bu kitaplarında somut örneklerle vurgulamaktadır.
Eserlerindeki "insan-ı kâmil" vurgusu bundandır, Hz. Peygamber'in hayatını bu sebeple kaleme almıştır, Hz. Peygamber'den sonra hidayet önderleri olan 12 İmam'ı, Hz. Fatıma'yı, Hz. Zeynep'i, Hz. Masume'yi bu sebeple eserlerinde anlatmıştır. Hacı Bektaş-ı Veli'yi, Mevlana'yı, Yunus'u ve daha nice sadıkları, Hak dostlarını bu sebeple bizlere örnek vermiştir.
Ve dünyaya bağımsızlık örneğini gösteren, en zor şartlarda bile nasıl mücadele verileceğinin en güzel örneği olan, ahiretle dünya dengesini en güzel şekliyle kuran dindar, hafız ve Ehl-i Beyt soyundan olan Atatürk'ü bu sebeple belgelerle anlatmıştır.
Dünyada her ne güzellik varsa, insanlığa faydalı bir adım varsa, arkasında mutlaka ya bir peygamber, ya da kıyamete kadar insanlığın örneği olan Ehl-i Beyt ve onların yetiştirdiği seçilmiş insan-ı kâmiller vardır.
Bugün de emperyalizmin kalesini yıkan, asırlardır kapitalizmle sömürülen insanları bu sömürüden kurtaran, gelir adaletini, sürekli büyümeyi ve tam istihdamı sağlayan tek model olan Milli Ekonomi Modeli'ni ortaya koyan tek insan da Ehl-i Beyt yolunun yolcusu, Ehl-i Beyt aşığı Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bu herhangi birine değil, Sayın Baş'a nasip olmuştur.
Bu manada, o da sevilmiştir, seçilmiştir, kendisine ilim verilmiştir.
Bu insanlarla yürürsek, doğruya, doğru olana ulaşırız. Yanlış olanları rehber edinirsek, kılavuzu karga olanın gagası pislikten kurtulmaz, onlar sizi deist de yapar, düşmana köle de...
Allah doğrulardan bizi ayırmasın.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024