Çin'de Tibetliler ve Uygurlar dışında 53 ayrı azınlık grubu daha var. Azınlıklarla, Han kökenli Çinliler ve Çin yönetimi arasındındaki gerginlikler şiddetli çatışmalara neden olabiliyor. Ülkede azınlıkların karşılaştığı en büyük sorun 'küçük görülmek'
Dalay Lama, Çin'in baskıcı tutumuna karşı koymaya çalışan Tibet'in simgesi olarak görülüyor. Tibetliler, Çin'deki 55 etnik azınlıktan yalnızca biri. Çin'deki etnik azınlıkların otoriteye karşı mücadelesinin son örneği ise Doğu Türkistan'daki Urumçi kentinde Han Çinlileriyle Uygurlar arasında yaşanan çatışmalardı. Bu olaylarda resmi rakamlara göre 197 kişi hayatını yitirdi. Dünya Uygur Kongresi Lideri Rabia Kadir'e göre, 10 bin Uygur Türk'ünden haber alınamıyor. Çin'in Tibetlilere ve Uygurlara yönelik tutumu insan hakları savunucularının Çin'e yönelik eleştirilerinin de temelini oluşturuyor. Bu tüm dünyaca tanınan azınlık gruplarının yanı sıra, Çin'de 53 ayrı etnik azınlık grup daha yaşıyor. Bu etnik gruplardan en büyüğü 16 milyon nüfuslu Zuhanglar, en küçüğü ise sayıları 3 bini geçmeyen ve Tibet'te yaşayan Luobalar. Azınlıkların yaşadığı bölgeler, ülke coğrafyasının üçte ikisini kaplıyor. Bu bölgeler genelde hem ham madde bakımından zengin, hem de sınıra yakın olmaları nedeniyle stratejik öneme sahip.
Anayasa değişikliği ve Bölgesel Etnik Özerklik YasasıBugün Çin'de 5 büyük, 100'den fazla da küçük özerk bölge var. 80'li yıllarda, yapılan anayasa değişikliği ve 1984 yılında çıkarılan 'Bölgesel Etnik Özerklik Yasası' ile azınlıkların hakları büyük oranda genişletildi. Uygurlar üzerine araştırmalar yapan Amerikalı Gardner Bovingdon, Çin'de azınlıklara o dönemde tanınan hakları şöyle sıralıyor: "Anayasa ve 1984 yılında çıkarılan Özerklik Yasası, azınlıklara anadillerini kullanma ve geliştirme hakkı tanıdı. Azınlık mensuplarının, yerel yönetimlerde üst düzey makamlara gelebilmesi, azınlıkların kendi örf ve adetlerini koruması gibi haklar da bu değişiklik kapsamında yer alıyordu. Ayrıca, din özgürlüğü de? Özerk bölgelerin yönetimlerine, ulusal yasaları gözden geçirme, değiştirme hatta yerel koşullara ve geleneklere uygun olmaması halinde bu yasaları reddetme hakkı tanındı."
Haklar uygulamaya yansımadıBu hakların uygulanmadığını belirten Alman Würzburg Üniversitesi Sinoloji Bölümü'nden Björn Alpermann ise "Özerk bölgelere verilen özerklik hakları kağıt üzerinde kaldı. Bu hakların çoğu uygulamaya yansımadı. Bunun en önemli nedenlerinden biri Komünist Parti'nin siyasi hayatı çok ciddi şekilde kontrol etmesi" şeklinde konuşuyor.
Azınlıklar küçük görülüyorÇin'de Komünist Parti müdahaleci olabiliyor, çünkü tek partili bir rejimin hüküm sürdüğü Çin'de devlet ile Komünist Parti aynı anlama geliyor. Komünist Parti'nin yetkileri anayasayı bile aşıyor. Parti hükümet kararlarını geçersiz kılabiliyor. Çin'de azınlık mensupları valiliğe kadar yükselebiliyor ancak son sözü söyleyen hep Han kökenli bir Çinli parti üyesi oluyor. Ayrıca, azınlıklar Çin hükümetinin kendi özerk bölgelerine göçü teşvik etmesine de ses çıkaramıyor. Bölgede yabancı sayısının artması, azınlıkların doğal kaynakların istismar edilmesine seyirci kalmasına ve ekonomik kazançtan yararlanamamasına neden oluyor. 1990'lı yılların sonunda özerk bölgelerdeki yaşayanların yüzde sekseninden fazlası yoksulluk sınırının altındaydı. Örneğin, Uygurlar arasındaki işsizlik oranının yüzde 30 dolayında olduğu tahmin ediliyor. Din özgürlüğünü kısıtlayıcı girişimler de özellikle Tibet ve Doğu Türkistan bölgelerinde gerilimi iyice tırmandırıyor. Uzman Gardner Bovingdon, bu huzursuzluğun en önemli nedeninin Han şovenizmi olduğunu savunuyor. Bovingdon, şunları söyledi: "Han kökenli Çinlilerin Uygurları ve diğer tüm azınlıkları küçük gördüğü çok açık. Uygurların kendilerini küçük görmeye zorlanması da bir tür ayrımcılık sayılır. Uygurlardan ayrıca, eşit vatandaşlar gibi muamele görmek istiyorlarsa, çoğunluğun dilini ve kültürünü benimsemeleri de talep ediliyor."
Dalay Lama, Çin'in baskıcı tutumuna karşı koymaya çalışan Tibet'in simgesi olarak görülüyor. Tibetliler, Çin'deki 55 etnik azınlıktan yalnızca biri. Çin'deki etnik azınlıkların otoriteye karşı mücadelesinin son örneği ise Doğu Türkistan'daki Urumçi kentinde Han Çinlileriyle Uygurlar arasında yaşanan çatışmalardı. Bu olaylarda resmi rakamlara göre 197 kişi hayatını yitirdi. Dünya Uygur Kongresi Lideri Rabia Kadir'e göre, 10 bin Uygur Türk'ünden haber alınamıyor. Çin'in Tibetlilere ve Uygurlara yönelik tutumu insan hakları savunucularının Çin'e yönelik eleştirilerinin de temelini oluşturuyor. Bu tüm dünyaca tanınan azınlık gruplarının yanı sıra, Çin'de 53 ayrı etnik azınlık grup daha yaşıyor. Bu etnik gruplardan en büyüğü 16 milyon nüfuslu Zuhanglar, en küçüğü ise sayıları 3 bini geçmeyen ve Tibet'te yaşayan Luobalar. Azınlıkların yaşadığı bölgeler, ülke coğrafyasının üçte ikisini kaplıyor. Bu bölgeler genelde hem ham madde bakımından zengin, hem de sınıra yakın olmaları nedeniyle stratejik öneme sahip.
Anayasa değişikliği ve Bölgesel Etnik Özerklik YasasıBugün Çin'de 5 büyük, 100'den fazla da küçük özerk bölge var. 80'li yıllarda, yapılan anayasa değişikliği ve 1984 yılında çıkarılan 'Bölgesel Etnik Özerklik Yasası' ile azınlıkların hakları büyük oranda genişletildi. Uygurlar üzerine araştırmalar yapan Amerikalı Gardner Bovingdon, Çin'de azınlıklara o dönemde tanınan hakları şöyle sıralıyor: "Anayasa ve 1984 yılında çıkarılan Özerklik Yasası, azınlıklara anadillerini kullanma ve geliştirme hakkı tanıdı. Azınlık mensuplarının, yerel yönetimlerde üst düzey makamlara gelebilmesi, azınlıkların kendi örf ve adetlerini koruması gibi haklar da bu değişiklik kapsamında yer alıyordu. Ayrıca, din özgürlüğü de? Özerk bölgelerin yönetimlerine, ulusal yasaları gözden geçirme, değiştirme hatta yerel koşullara ve geleneklere uygun olmaması halinde bu yasaları reddetme hakkı tanındı."
Haklar uygulamaya yansımadıBu hakların uygulanmadığını belirten Alman Würzburg Üniversitesi Sinoloji Bölümü'nden Björn Alpermann ise "Özerk bölgelere verilen özerklik hakları kağıt üzerinde kaldı. Bu hakların çoğu uygulamaya yansımadı. Bunun en önemli nedenlerinden biri Komünist Parti'nin siyasi hayatı çok ciddi şekilde kontrol etmesi" şeklinde konuşuyor.
Azınlıklar küçük görülüyorÇin'de Komünist Parti müdahaleci olabiliyor, çünkü tek partili bir rejimin hüküm sürdüğü Çin'de devlet ile Komünist Parti aynı anlama geliyor. Komünist Parti'nin yetkileri anayasayı bile aşıyor. Parti hükümet kararlarını geçersiz kılabiliyor. Çin'de azınlık mensupları valiliğe kadar yükselebiliyor ancak son sözü söyleyen hep Han kökenli bir Çinli parti üyesi oluyor. Ayrıca, azınlıklar Çin hükümetinin kendi özerk bölgelerine göçü teşvik etmesine de ses çıkaramıyor. Bölgede yabancı sayısının artması, azınlıkların doğal kaynakların istismar edilmesine seyirci kalmasına ve ekonomik kazançtan yararlanamamasına neden oluyor. 1990'lı yılların sonunda özerk bölgelerdeki yaşayanların yüzde sekseninden fazlası yoksulluk sınırının altındaydı. Örneğin, Uygurlar arasındaki işsizlik oranının yüzde 30 dolayında olduğu tahmin ediliyor. Din özgürlüğünü kısıtlayıcı girişimler de özellikle Tibet ve Doğu Türkistan bölgelerinde gerilimi iyice tırmandırıyor. Uzman Gardner Bovingdon, bu huzursuzluğun en önemli nedeninin Han şovenizmi olduğunu savunuyor. Bovingdon, şunları söyledi: "Han kökenli Çinlilerin Uygurları ve diğer tüm azınlıkları küçük gördüğü çok açık. Uygurların kendilerini küçük görmeye zorlanması da bir tür ayrımcılık sayılır. Uygurlardan ayrıca, eşit vatandaşlar gibi muamele görmek istiyorlarsa, çoğunluğun dilini ve kültürünü benimsemeleri de talep ediliyor."