Okul açıldı açılacak, müfredat değişecek mi, sınav sistemi ne oldu derken Eylül 2017'de gündemde uzun bir süre kalmayı başaran konulardan biri eğitim oldu. Veliler, öğretmenler endişeli olsa da kimse biz öğrenciler tarafından olayların ne kadar korkunç, vahim gözüktüğünü anlayamaz.
İlk şok TEOG mağduru kardeşlerimize oldu. Sayın Cumhurbaşkanı ani bir kararla TEOG'u kaldırınca yaz tatilinde telaşla ve emekle hazırlanmış özel dersler, kurs merkezleri, öğretmenler... hepsi boşa gitti. Onlar şaşkınlık, merak ve hayal kırıklığıyla yeni sistemi beklerken biz, lise öğrencileri, olacaklardan bihaber okulumuza başladık.
Ders kitaplarımız dağıtılır dağıtılmaz incelediğim ilk kitap Din ve Ahlak Bilgisi kitabı oldu. Önceki yıllarda FETÖ bazında kelime-i şehadetin eksik verildiğine ve benzeri misyoner akımlara rastladığımız din kitaplarımızda bu yıl da dikkat çekici detaylar vardı. Ehl-i Beyt sevgisi adlı konuyu ele alan kitap Tathir ayetinden -yarım ağız da olsa- bahsetmiş ancak on ikinci ve kıyamete yakın geleceğine inanılan imamımızın adını İmam-ı Muhammed Mehdi yerine İmam-ı Hasan-el Askeri olarak varmiş. Şia'dan bahsederken İmam Hüseyin Efendimizin (a.s.) şehadetinden sonra ortaya çıktığını anlatmış ancak işin gerçeği şudur:
İmam Ali'ye bağlı olmanın asıl nedeni, İmam Ali'nin Ehl-i Beyt'ten olması ve Gadir-i Hum hutbesinde Peygamber Efendimizin (s.a.v.) onu nasb etmesidir. Hz. Ali'nin Şialarından bazılarının isimleri şöyledir; Selman-ı Farisi, Ebuzer Gıffari, Mikdad b. Esved, Ammar b. Yasir, Ebu Eyyub el-Ensari... (Kaynak: Prof. Dr. Haydar Baş, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt s.27). Umulur ki, daha doğru ve net bilgilerle Ehl-i Beyt sevgisi aşılanmaya ve mezheplerin birliğinden bahsedilmeye devam edilir.
Şimdi ise üniversiteye geçiş sisteminin değişikliği söz konusu? Akranlarım ve öğretmenlerim tahmin yürütüp tartışmaya devam ederken benim aklıma ilk gelen şey Prof. Dr. Haydar Baş'ın sınavsız üniversite projesi oldu. "Yapamaz" diyenler çok oldu ancak Milli Ekonomi Modeli devlete düşen bütün vazife ve erkleri birbirine bağlı çarklar misali rayına oturtmuş bir modeldir. Evet, mevcut sistemde yapılması mümkün olmayan bu proje köklü bir yönetim politikası değişikliğiyle yapılabilirdi. Bu da ancak Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli ile mümkün. Bizler taahhütnameli, noter tasdikli bu güzelim projeyi elimizin tersiyle ittik ama Prof. Dr. Haydar Baş kendinden emindi "ben bunu yaparım; yapamazsam al sana tasdik al sana taahhüt beni dava et" dedi. Biz dalga geçtik, kendi geleceğimizle oynadık.
Artık önümüze bakma zamanı geldi. MEM'i uygulayan Rusya'nın üniversite veya yüksek lisans mezun oranı %53,5 iken Türkiye'de %11. Peki niçin böyle? Öğrenci adına bir şey yapabilmek için önce öğrenciyi tanımak, bilmek, anlamak gerekir ve MEB maalesef bunu yapamadı ki sınav stresi nedeniyle intihar vakalarına rastladık.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın İcmal dergisinde bu ayki yazısından bir kesitle mevzuya açıklık getirelim: "...maksadınız insan denen varlığı mesut etmek, mutlu etmektir. Ama ne kadar çeşitli noktalardan ona yaklaşıp onu rahat ettirmeye çalışıyorsanız da umduğunuz neticeyi elde edemiyorsunuz. O halde çok ama çok mesele var. Fakat bütün bu meselelerin başında bir mesele var ki o da insan dediğimiz mukaddes ve muazzez varlığın meselesidir. Siz bu meseleyi ele alıp halletmedikten sonra ona bağlı, o insana bağlı kurumların, kuruluşların, olayların, eylemlerin ardını getirmeniz veya önüne geçmeniz veya onu mutlu etmeniz mümkün değildir." İnsan meselesinin halledildiği, MEM'in uygulandığı bir Türkiye için çözümün adresinde yani Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu etrafında birleşmemizi dilerim. Yalnızca eğitim yönünden değerlendirdiğimizde bile ona ne kadar ihtiyacımız olduğu anlaşılıyor.
İlk şok TEOG mağduru kardeşlerimize oldu. Sayın Cumhurbaşkanı ani bir kararla TEOG'u kaldırınca yaz tatilinde telaşla ve emekle hazırlanmış özel dersler, kurs merkezleri, öğretmenler... hepsi boşa gitti. Onlar şaşkınlık, merak ve hayal kırıklığıyla yeni sistemi beklerken biz, lise öğrencileri, olacaklardan bihaber okulumuza başladık.
Ders kitaplarımız dağıtılır dağıtılmaz incelediğim ilk kitap Din ve Ahlak Bilgisi kitabı oldu. Önceki yıllarda FETÖ bazında kelime-i şehadetin eksik verildiğine ve benzeri misyoner akımlara rastladığımız din kitaplarımızda bu yıl da dikkat çekici detaylar vardı. Ehl-i Beyt sevgisi adlı konuyu ele alan kitap Tathir ayetinden -yarım ağız da olsa- bahsetmiş ancak on ikinci ve kıyamete yakın geleceğine inanılan imamımızın adını İmam-ı Muhammed Mehdi yerine İmam-ı Hasan-el Askeri olarak varmiş. Şia'dan bahsederken İmam Hüseyin Efendimizin (a.s.) şehadetinden sonra ortaya çıktığını anlatmış ancak işin gerçeği şudur:
İmam Ali'ye bağlı olmanın asıl nedeni, İmam Ali'nin Ehl-i Beyt'ten olması ve Gadir-i Hum hutbesinde Peygamber Efendimizin (s.a.v.) onu nasb etmesidir. Hz. Ali'nin Şialarından bazılarının isimleri şöyledir; Selman-ı Farisi, Ebuzer Gıffari, Mikdad b. Esved, Ammar b. Yasir, Ebu Eyyub el-Ensari... (Kaynak: Prof. Dr. Haydar Baş, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt s.27). Umulur ki, daha doğru ve net bilgilerle Ehl-i Beyt sevgisi aşılanmaya ve mezheplerin birliğinden bahsedilmeye devam edilir.
Şimdi ise üniversiteye geçiş sisteminin değişikliği söz konusu? Akranlarım ve öğretmenlerim tahmin yürütüp tartışmaya devam ederken benim aklıma ilk gelen şey Prof. Dr. Haydar Baş'ın sınavsız üniversite projesi oldu. "Yapamaz" diyenler çok oldu ancak Milli Ekonomi Modeli devlete düşen bütün vazife ve erkleri birbirine bağlı çarklar misali rayına oturtmuş bir modeldir. Evet, mevcut sistemde yapılması mümkün olmayan bu proje köklü bir yönetim politikası değişikliğiyle yapılabilirdi. Bu da ancak Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli ile mümkün. Bizler taahhütnameli, noter tasdikli bu güzelim projeyi elimizin tersiyle ittik ama Prof. Dr. Haydar Baş kendinden emindi "ben bunu yaparım; yapamazsam al sana tasdik al sana taahhüt beni dava et" dedi. Biz dalga geçtik, kendi geleceğimizle oynadık.
Artık önümüze bakma zamanı geldi. MEM'i uygulayan Rusya'nın üniversite veya yüksek lisans mezun oranı %53,5 iken Türkiye'de %11. Peki niçin böyle? Öğrenci adına bir şey yapabilmek için önce öğrenciyi tanımak, bilmek, anlamak gerekir ve MEB maalesef bunu yapamadı ki sınav stresi nedeniyle intihar vakalarına rastladık.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın İcmal dergisinde bu ayki yazısından bir kesitle mevzuya açıklık getirelim: "...maksadınız insan denen varlığı mesut etmek, mutlu etmektir. Ama ne kadar çeşitli noktalardan ona yaklaşıp onu rahat ettirmeye çalışıyorsanız da umduğunuz neticeyi elde edemiyorsunuz. O halde çok ama çok mesele var. Fakat bütün bu meselelerin başında bir mesele var ki o da insan dediğimiz mukaddes ve muazzez varlığın meselesidir. Siz bu meseleyi ele alıp halletmedikten sonra ona bağlı, o insana bağlı kurumların, kuruluşların, olayların, eylemlerin ardını getirmeniz veya önüne geçmeniz veya onu mutlu etmeniz mümkün değildir." İnsan meselesinin halledildiği, MEM'in uygulandığı bir Türkiye için çözümün adresinde yani Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu etrafında birleşmemizi dilerim. Yalnızca eğitim yönünden değerlendirdiğimizde bile ona ne kadar ihtiyacımız olduğu anlaşılıyor.
Akda Kazancı / diğer yazıları
- Çareyi görmeyen millet / 15.03.2021
- Hoca Atatürk ve gül bahçesi / 11.11.2019
- Günümüzün başöğretmeni / 28.01.2019
- Hoca Atatürk’ü gizleyemezsiniz-II / 26.12.2018
- Hoca Atatürk’ü gizleyemezsiniz-I / 25.12.2018
- Öğrenciysen işin zor / 19.09.2018
- Atatürk'e neden iftira ediliyor? / 20.04.2018
- İnce hesaplar ve Türkiye / 04.04.2018
- Kadın nedir? / 19.01.2018
- Kudüs ve sorular / 12.12.2017
- Hoca Atatürk ve gül bahçesi / 11.11.2019
- Günümüzün başöğretmeni / 28.01.2019
- Hoca Atatürk’ü gizleyemezsiniz-II / 26.12.2018
- Hoca Atatürk’ü gizleyemezsiniz-I / 25.12.2018
- Öğrenciysen işin zor / 19.09.2018
- Atatürk'e neden iftira ediliyor? / 20.04.2018
- İnce hesaplar ve Türkiye / 04.04.2018
- Kadın nedir? / 19.01.2018
- Kudüs ve sorular / 12.12.2017