Ferasetin tamamı imamlara verilmiştir
"Allah-u Teala biz imamlara, bütün müminlere verdiği ferasetin tamamını vermiştir. Ayette belirtildiği gibi ilk düşünenler Resûlullah (s.a.a), sonra, Ali (a.s) daha sonra Hasan ve Hüseyin (a.s) ve Hüseyin (a.s)'ın soyundan kıyamete kadar gelecek olan diğer imamlardır"
30.08.2017 00:00:00
Temim bin Abdullah bin Temimî Kureyşi (r.a), Hasan bin Cahim'den şöyle naklediyor:
Bir gün Halife Memun'un toplantısına gittim. Ali bin Mûsa Rıza (a.s) da yanındaydı. Muhtelif fırkaların kelam âlimleri (mütekellimler) ve fakihleri oradaydılar. Onlardan biri hazrete şöyle bir soru sordu: "Ey Allah Resûlü'nün oğlu, imamet iddiasında bulunanların imameti hangi yolla ispatlanır?"
İmam (a.s): "Nass ve delil ile ispatlanır."
Aynı şahıs: "Öyleyse delilleri nelerdir?"
İmam (a.s): "İmametin delili, onun ilminde ve duasının kabul olmasındadır."
Aynı şahıs: "Sizin olacak şeylerle ilgili haber vermenizin sırrı nededir?"
İmam (a.s): "Resûlullah (s.a.a)'den bize intikal eden ilim sayesindedir."
Aynı şahıs: "Halkın kalbinde olan şeylerden haber vermenizin sırrı nededir?
İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Acaba Resûlullah (s.a.a)'in şöyle buyurduğu size ulaşmadı mı: Müminin ferasetinden korkunuz, zira o Allah'ın nuruyla bakar."
Aynı şahıs: "Evet, Resûlullah (s.a.a) öyle buyurmuştur." İmam (a.s): "Feraseti olmayan mümin düşünülemez. İlim, görüş, idrak ve imanının miktarı kadarıyla Allah'ın nurundan istifade eder ve etrafa onunla bakar. Allah-u Teala biz imamlara, bütün müminlere verdiği ferasetin tamamını vermiştir. Nitekim, Allah-u Teala kitabında şöyle buyuruyor: 'Şüphe yok ki bunda düşünenlere ibretler vardır.' (Hicr/75).
İşte ilk düşünenler Resûlullah (s.a.a) sonra Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s) daha sonra Hasan ve Hüseyin (a.s) ve Hüseyin (a.s)'ın soyundan kıyamete kadar gelecek olan diğer imamlardır."
İmam bunları söyleyince Memun, İmam'a dönerek, "Ey Ebu'l-Hasan, Allah'ın siz Ehl-i Beyt'e vermiş olduğu şeylerden bahset" dedi.
İmam (a.s) buyurdu ki: "Allah-u Teala bizleri kendi tarafından mukaddes ve tertemiz olan bir ruhla teyit etti ki bu, bir melek değildir ve yine geçmiştekilerden hiçbirisiyle beraber değildi. Yalnız Resûlullah (s.a.a) ile biz imamlarla beraberdir ki onlara yardım ve hidayette bulunuyor, o bizimle Allah arasında uzanmış bir nur bağıdır."
Memun: "Ey Ebul Hasan, bana bir grubun sizler hakkında guluv edeceğini (haddi aşacağını) söylediler."
İmam (a.s) şöyle cevap verdi: "Mûsa bin Câfer (a.s) babası Câfer bin Muhammed (a.s)'dan, o babası Muhammed bin Ali (a.s)'dan, o da babası Ali bin Hüseyin (a.s)'dan, o da babası Hüseyin bin Ali (a.s)'dan, o da babası Ali bin Ebu Talib (a.s)'dan Peygamber (s.a.a)'in şöyle buyurduğunu naklediyor: Beni hakkım olan makamdan yukarı çıkarmayınız, zira Allah-u Teala beni resul ve peygamber olarak seçmeden önce kendisine kul olarak karar verdi ve Allah-u Teala şöyle buyuruyor: 'Hiç bir insana yakışmaz ki Allah ona kitap, hüküm ve peygamberlik versin de sonra o, insanlara, Allah'ı bırakın da bana kul olun, desin. Ancak öğretmekte ve okumakta olduğunuz kitaba uyup rabbani olun der. Meleklerle peygamberleri Allah tanıyın diye de emretmez. Artık siz Müslüman olduktan sonra küfrü emreder mi size?' (Âl-i İmran/79-80)." (bu bahis devam edecek?)
OKAN EGESEL
Bir gün Halife Memun'un toplantısına gittim. Ali bin Mûsa Rıza (a.s) da yanındaydı. Muhtelif fırkaların kelam âlimleri (mütekellimler) ve fakihleri oradaydılar. Onlardan biri hazrete şöyle bir soru sordu: "Ey Allah Resûlü'nün oğlu, imamet iddiasında bulunanların imameti hangi yolla ispatlanır?"
İmam (a.s): "Nass ve delil ile ispatlanır."
Aynı şahıs: "Öyleyse delilleri nelerdir?"
İmam (a.s): "İmametin delili, onun ilminde ve duasının kabul olmasındadır."
Aynı şahıs: "Sizin olacak şeylerle ilgili haber vermenizin sırrı nededir?"
İmam (a.s): "Resûlullah (s.a.a)'den bize intikal eden ilim sayesindedir."
Aynı şahıs: "Halkın kalbinde olan şeylerden haber vermenizin sırrı nededir?
İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Acaba Resûlullah (s.a.a)'in şöyle buyurduğu size ulaşmadı mı: Müminin ferasetinden korkunuz, zira o Allah'ın nuruyla bakar."
Aynı şahıs: "Evet, Resûlullah (s.a.a) öyle buyurmuştur." İmam (a.s): "Feraseti olmayan mümin düşünülemez. İlim, görüş, idrak ve imanının miktarı kadarıyla Allah'ın nurundan istifade eder ve etrafa onunla bakar. Allah-u Teala biz imamlara, bütün müminlere verdiği ferasetin tamamını vermiştir. Nitekim, Allah-u Teala kitabında şöyle buyuruyor: 'Şüphe yok ki bunda düşünenlere ibretler vardır.' (Hicr/75).
İşte ilk düşünenler Resûlullah (s.a.a) sonra Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s) daha sonra Hasan ve Hüseyin (a.s) ve Hüseyin (a.s)'ın soyundan kıyamete kadar gelecek olan diğer imamlardır."
İmam bunları söyleyince Memun, İmam'a dönerek, "Ey Ebu'l-Hasan, Allah'ın siz Ehl-i Beyt'e vermiş olduğu şeylerden bahset" dedi.
İmam (a.s) buyurdu ki: "Allah-u Teala bizleri kendi tarafından mukaddes ve tertemiz olan bir ruhla teyit etti ki bu, bir melek değildir ve yine geçmiştekilerden hiçbirisiyle beraber değildi. Yalnız Resûlullah (s.a.a) ile biz imamlarla beraberdir ki onlara yardım ve hidayette bulunuyor, o bizimle Allah arasında uzanmış bir nur bağıdır."
Memun: "Ey Ebul Hasan, bana bir grubun sizler hakkında guluv edeceğini (haddi aşacağını) söylediler."
İmam (a.s) şöyle cevap verdi: "Mûsa bin Câfer (a.s) babası Câfer bin Muhammed (a.s)'dan, o babası Muhammed bin Ali (a.s)'dan, o da babası Ali bin Hüseyin (a.s)'dan, o da babası Hüseyin bin Ali (a.s)'dan, o da babası Ali bin Ebu Talib (a.s)'dan Peygamber (s.a.a)'in şöyle buyurduğunu naklediyor: Beni hakkım olan makamdan yukarı çıkarmayınız, zira Allah-u Teala beni resul ve peygamber olarak seçmeden önce kendisine kul olarak karar verdi ve Allah-u Teala şöyle buyuruyor: 'Hiç bir insana yakışmaz ki Allah ona kitap, hüküm ve peygamberlik versin de sonra o, insanlara, Allah'ı bırakın da bana kul olun, desin. Ancak öğretmekte ve okumakta olduğunuz kitaba uyup rabbani olun der. Meleklerle peygamberleri Allah tanıyın diye de emretmez. Artık siz Müslüman olduktan sonra küfrü emreder mi size?' (Âl-i İmran/79-80)." (bu bahis devam edecek?)
OKAN EGESEL