Soğuk Savaş sonrası dünyada "geriye kalan tek süper güç" olarak anılan ABD, yoksulluğa karşı 40 yıl önce resmen açtığı savaşı kazanamadı. ABD'nin resmi verilerine göre, dünyanın en büyük ekonomisinde yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamaya çalışan insan sayısı 37 milyonu buluyor. Üstelik, resmi istatistiklerin gerçek duruma göre daha iyimser bir tablo çizdiği kaydediliyor. Yoksulluğun ABD için "kronik" bir sorun halini aldığını vurgulayan uzmanlar, son yıllarda toplam nüfus içindeki yoksulların sayıca ve oran olarak artış gösterdiğine dikkat çekiyorlar. Eski başkanlardan Lyndon Johnson'ın 1964 yılında ABD nüfusunun yüzde 19'unun yoksulluk sınırının altında yaşadığına işaret ederek, yoksulluğa karşı savaş ilan ettiğini belirten uzmanlar, bir diğer başkan Ronald Reagan'ın 1988 yılında gelinen durumu "Federal hükümet yoksulluğa karşı savaş açtı ve yoksulluk kazandı" şeklinde özetlediğini hatırlatıyorlar. Yoksullukla mücadelede resmen alınan mesafenin bugün de Reagan döneminden farklı olmadığını bildiren uzmanlar, "yoksulluğa karşı resmi savaş" ile geçen 40 yılın sonunda geçen yıl, resmi rakamlara göre, yoksulların genel nüfusa oranının ancak yüzde 12.7'ye çekilebildiğini söylüyorlar. "Amerikalılar kendi kendilerine yalan söylüyorlar" diyen Duke Üniversitesi profesörlerinden David Brady, yoksullukla mücadelede bir mesafe kaydedildiği izlenimini uyandırmak için resmi istatistiklerin çarpıtıldığını iddia ediyor.
Süper gücün sefalet manzarası!.. Güneydoğu eyaletlerini geçen ay vuran Katrina kasırgasının ABD'nin dışarıya karşı göstermekten pek hoşlanmadığı iç sefalet manzaralarının dünyanın gözleri önüne serilmesine yol açtığı vurgulanıyor. Gözlemciler, Katrina'dan sonra ortaya çıkan görüntülerin, Bangladeş, Somali, Angola gibi en yoksul 3. Dünya ülkelerini hatırlatan insan manzaraları gösterdiğine dikkat çekiyorlar. New Orleans'ta dilenen insanların görüntülerinin 3. dünya ülkelerini hatırlattığını belirten uzmanlar, kasırganın ABD'nin ırk ayrımcılığı sorununu çözmekten ne kadar uzak olduğunu da ortaya koyduğunu ifade ediyorlar. New Orleans'ta ölenlerin ezici çoğunluğunu siyahların oluşturduğuna dikkat çeken gözlemciler, bu durumun, 1964 yılında ırk ayrımcılığına hukuken son verilen Amerika'da hukuki ayrımcılığın yerini ekonomik ayrımcılığa bıraktığının işareti olarak değerlendiriyorlar.