Sektörler arasında dengeli olmayan bir büyüme kaydedildiğini, milli gelirdeki payı yüzde 25'lere kadar inen reel ücretlerin, yüzde 3.5 oranında gerilediğini, gizli işsizlerle birlikte işsizliğin yüzde 15'leri aştığını, bütün bunların sonucu olarak gelir dağılımının düzeltilemediğini savunan Özkul, şöyle konuştu: "Döviz kurundaki gerçekçi olmayan aşırı değer kaybı nedeniyle, ihracatçı pazar kaybetmemek için adeta cepten yemiştir. Ayrıca ara malı ithalatındaki artış, iç pazarda üretici konumundaki sanayi sektörlerini tehdit altına almıştır. Bütçe sosyal fonksiyonlarını büyük oranda kaybederek, adeta borç ödeme bütçesine dönüşmüştür. Ezilmiş dar kesimden vatandaş, bordro mahkumları, vergisini zamanında ödeyen ve reel ekonomiye ömür vererek, adeta harakiri yapar hale düşürülen sanayici, istikrar paketleri tarafından, moda tabirle başınailk çuval geçirilen kesimler olmaktadır. Türkiye, 100 birimlik verginin sadece 15 birimini toplayabilmekte, vergi kaçırma oranları yüzde 80'in üzerine çıkmış bulunmaktadır. Bu ekonomik koşullar altında, toplumsal barışın ikamesi ve sürdürülebilir bir büyüme trendinin yakalanması mümkün görünmemektedir."
Özkul, Türkiye'nin, "Hedef-2023" sloganıyla başlatılacak "Toplumsal Kalkınma Seferliği" programıyla dünyanın ilk 10 gelişmiş ülkesi arasına girmesinin amaçlanması gerektiğine değinerek, "Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi, ayrıcalıklı kesimlerin demokratikleşme ve liberalleşme sürecinde terk etmeleri gereken ayrıcalıklarını, terk etmeme niyetidir. Bu süreçte, devletin küçülmesi, yanlış siyaset tarzının ve sistemdeki bürokratik ağırlığın ortadan kaldırılması ile eşanlamlıdır. Her türlü riske rağmen bu konudaki kararlılık sürdürülmelidir" dedi.