TİSK'ten yapılan yazılı açıklamada, ILO verilerinin, kriz yaşanmadığı taktirde, Türkiye'de çalışma hayatının ücretliler açısından istikrarlı olduğuna işaret ettiği belirtildi.
Açıklamada, ILO'nun World of Work (Ağustos 2001) araştırmasında, hem işçiler ve devlet memurları toplamı (ücretliler) kapsamında hem de sadece sanayi işçileri kapsamında ülkeler itibariyle ortalama kıdem yılının kıyaslandığı, buna göre, Türkiye için devlet memurlarına ve organize sektördeki özel kesim ve kamu kesimi işçilerine ait ortalamaların, TİSK tarafından mevcut istatistikler kullanılarak dahil edildiği ifade edildi.
Açıklamada, Türkiye'de 1998-1999 döneminde, ortalama kıdem süresinin, özel sektör işçilerinde 8.4 yıl, kamu işçilerinde 12.7 yıl,devlet memurlarında ise 14 yıl olarak belirlendiği kaydedilerek, organize kesimde çalışan özel sektör işçilerinin ortalama kıdeminin, 1985'te 7.1 yıl iken, 2000'de 8.4 yıla çıktığı belirtildi.
Açıklamada, sonuçlara göre Türkiye'de 12.1 yıl olan ücretlilerin ortalama kıdeminin, İtalya ve Yunanistan hariç, tüm gelişmiş ülkelerden yüksek olduğu ifade edildi. Sanayi işçileri kapsamında ise Türkiye'de ortalama kıdem süresinin 10.6 yıl olduğuna işaret edilen açıklamada, Türkiye'nin, bu süre ile ABD, İngiltere, İrlanda, Danimarka ve diğer 7 gelişmiş ülkenin üzerinde yer aldığı belirtildi. Açıklamada, bunun, bir başka anlatımla, Türk işçisinin, kıyaslama yapılan pek çok gelişmiş ülke işçilerine göre, aynı işyerinde çok daha uzun yıllar boyunca çalıştığı ileri sürülerek, şunlar kaydedildi:
"Ancak ortalama kıdem yılının yüksekliği, çalışanlar, ekonomi ve toplum için çoğu zaman olumlu anlam içermiyor.
Örneğin ABD, İngiltere, İrlanda, Danimarka, Hollanda gibi girişimciliğe ve istihdam artışına çok önem veren, çalışma mevzuatının esnek ve yeni istihdam modellerinin yaygınlaşmış olduğu, çalışanların daha iyi iş fırsatlarını değerlendirmek için daha çabuk iş değiştirdiği ülkelerde, ortalama kıdem yılı nispeten düşük düzeyde.
Dolayısıyla rakamlar, dünyanın en katı çalışma mevzuatının yürürlükte bulunduğu ülkemizde, bu faktörün hem ekonominin dinamizmini hem de çalışanların istihdam ve gelir menfaatlerini engellediğini ifade ediyor.