Küreselleşmenin, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerdeki ilk etkisi, "ulus devletin artık gereksiz olduğu" fikrini yaymasıdır.
Çünkü ulus Devletler, kendisini var eden değerlerini muhafaza ederse ve kaynaklarını kendi kullanmaya karar verirse; bu, globalizmin sonu demektir. Zira globalizmin asıl hedefi, dünyadaki kaynakların ve her türlü imkânın küresel güçlere teslim edilmesidir.
Globalizm amaca ulaşmak için her yolu denerÖte yandan globalizmin kurallarından biri de, kendi istekleriyle sisteme boyun eğmeyen ülkeler için, savaşa kadar giden zorlamalara başvurulmasıdır. Bush 20 Eylül 2001'de "eğer bizden değilseniz bize karşısınız" demişti. Bu Bush mantığa göre, kuralları değiştirmek ya da oyundan çekilmek isteyen milletler ciddi cezalara çaptırılır. Nitekim bu bir gerçektir; bunun yakın zamandaki en somut örneği, Yugoslavya, Irak, Nikaragua ve benzerleridir. Çünkü küreselci mantık, "bizim çıkarlarımıza uyum göstermeyen bizim dışımızdadır, bizim dışımızda olan herkes bize karşıdır" esasına dayanır. Böyle bir ayırımcılık üzerine kurulan politik dil, barışı değil savaşı onaylar.
Silahlı kuvvetler, milli birliğin en önemli unsurlarındandırBu sebeple, küreselleşmenin karşısında direnmek isteyen devletler için Silahlı kuvvetlerin önemi daha da fazladır. Hukuk tanımayan bu globalleşme mantığının karşısında devletler ancak, ülkesini masa başında küresel güçlere teslim etmeyecek dikkatli devlet adamları ve bunun yanında caydırıcı bir silah gücüne sahip ordusu ile durabilirler. Savunma gücü, aynı zamanda milli beraberliği sağlayan ve milli direnci ayakta tutan en önemli unsurlardandır.
Bugün sadece haklı olmak yeterli değildirBugün dünyada hukukun üstünlüğünden ziyade "güçlünün üstünlüğü" söz konusudur. Devletlerin sadece haklı olmaları haklarını korumaları için yeterli değil; aynı zamanda güçlü bir orduya sahip olmaları da haklarını korumaları için gereklidir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Mehmet E. PALAMUT / Uludağ Üniversitesi Hukuk FakültesiDevlet-Millet kaynaşmasının önündeki engelleri kaldıracakEkonomi, insan ihtiyaçlarına yanıt arama sanatı ve bilimidir. Bu bilim dalı, Prof. Dr. Haydar Baş tarafından kaleme alınan ve 2005 yılında yayımlanan "Millî Ekonomi Modeli" adlı yapıtla, içerisinde hâlihazırda bulunduğumuz sosyo ekonomik konum, değişik yönlerden eleştirilerek ulusal bir boyut kazandırılmış, üretimden dolaşıma, değişimden tüketime varıncaya dek değişik görüş ve yaklaşımlarla zenginleştirilmiş ve hattâ bununla ilgili bazı yerleşik kanaat ve düşünceleri sarsmıştır. Kanımca, bu ekonomik modelin üzerine kurgulandığı ayaklardan biri (Devlet boyutu) eksik idi. Şimdi görüyoruz ki, Sayın Baş, Millî Ekonomi Modeli'nin aksak ayağını tamamlamış görünüyor: "Millî" karakteri ağırlıklı olarak vurgulanan Sosyal Devlet. Şüphesiz "Vatandaşlık Maaşı" projesi sosyal devlet anlayışının ve tarihten gelen "Türk yurdunda (?) fakirlik suç sayılsın!..." genel esprisinin bir devamı mahiyetinde ve Türk vatandaşı niteliği taşımanın bir onuru olacaktır. Buna göre, "Ev hanımı, işçi, memur, yaşlı ve sakat gibi tüketim yapan her vatandaşa" bağlanacak belli bir maaş, kuşkusuz o bireyi taltif edecek ve diğer taraftan da "Devletin bekasını temin etme" gibi hayatî işlevinin yanında, "Devlet-millet kaynaşmasının" önündeki engelleri kaldıracaktır.
Çünkü ulus Devletler, kendisini var eden değerlerini muhafaza ederse ve kaynaklarını kendi kullanmaya karar verirse; bu, globalizmin sonu demektir. Zira globalizmin asıl hedefi, dünyadaki kaynakların ve her türlü imkânın küresel güçlere teslim edilmesidir.
Globalizm amaca ulaşmak için her yolu denerÖte yandan globalizmin kurallarından biri de, kendi istekleriyle sisteme boyun eğmeyen ülkeler için, savaşa kadar giden zorlamalara başvurulmasıdır. Bush 20 Eylül 2001'de "eğer bizden değilseniz bize karşısınız" demişti. Bu Bush mantığa göre, kuralları değiştirmek ya da oyundan çekilmek isteyen milletler ciddi cezalara çaptırılır. Nitekim bu bir gerçektir; bunun yakın zamandaki en somut örneği, Yugoslavya, Irak, Nikaragua ve benzerleridir. Çünkü küreselci mantık, "bizim çıkarlarımıza uyum göstermeyen bizim dışımızdadır, bizim dışımızda olan herkes bize karşıdır" esasına dayanır. Böyle bir ayırımcılık üzerine kurulan politik dil, barışı değil savaşı onaylar.
Silahlı kuvvetler, milli birliğin en önemli unsurlarındandırBu sebeple, küreselleşmenin karşısında direnmek isteyen devletler için Silahlı kuvvetlerin önemi daha da fazladır. Hukuk tanımayan bu globalleşme mantığının karşısında devletler ancak, ülkesini masa başında küresel güçlere teslim etmeyecek dikkatli devlet adamları ve bunun yanında caydırıcı bir silah gücüne sahip ordusu ile durabilirler. Savunma gücü, aynı zamanda milli beraberliği sağlayan ve milli direnci ayakta tutan en önemli unsurlardandır.
Bugün sadece haklı olmak yeterli değildirBugün dünyada hukukun üstünlüğünden ziyade "güçlünün üstünlüğü" söz konusudur. Devletlerin sadece haklı olmaları haklarını korumaları için yeterli değil; aynı zamanda güçlü bir orduya sahip olmaları da haklarını korumaları için gereklidir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Mehmet E. PALAMUT / Uludağ Üniversitesi Hukuk FakültesiDevlet-Millet kaynaşmasının önündeki engelleri kaldıracakEkonomi, insan ihtiyaçlarına yanıt arama sanatı ve bilimidir. Bu bilim dalı, Prof. Dr. Haydar Baş tarafından kaleme alınan ve 2005 yılında yayımlanan "Millî Ekonomi Modeli" adlı yapıtla, içerisinde hâlihazırda bulunduğumuz sosyo ekonomik konum, değişik yönlerden eleştirilerek ulusal bir boyut kazandırılmış, üretimden dolaşıma, değişimden tüketime varıncaya dek değişik görüş ve yaklaşımlarla zenginleştirilmiş ve hattâ bununla ilgili bazı yerleşik kanaat ve düşünceleri sarsmıştır. Kanımca, bu ekonomik modelin üzerine kurgulandığı ayaklardan biri (Devlet boyutu) eksik idi. Şimdi görüyoruz ki, Sayın Baş, Millî Ekonomi Modeli'nin aksak ayağını tamamlamış görünüyor: "Millî" karakteri ağırlıklı olarak vurgulanan Sosyal Devlet. Şüphesiz "Vatandaşlık Maaşı" projesi sosyal devlet anlayışının ve tarihten gelen "Türk yurdunda (?) fakirlik suç sayılsın!..." genel esprisinin bir devamı mahiyetinde ve Türk vatandaşı niteliği taşımanın bir onuru olacaktır. Buna göre, "Ev hanımı, işçi, memur, yaşlı ve sakat gibi tüketim yapan her vatandaşa" bağlanacak belli bir maaş, kuşkusuz o bireyi taltif edecek ve diğer taraftan da "Devletin bekasını temin etme" gibi hayatî işlevinin yanında, "Devlet-millet kaynaşmasının" önündeki engelleri kaldıracaktır.