Vural, TOBB ve EUROCHAMBRES'in ortaklaşa düzenlediği Türk Oda Geliştirme Programı Konferansı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin AB'ye üye olamayacağını iddia edenlerin, bu toplantıları izlemeleri halinde Türkiye ile AB arasındaki entegrasyonun ne ölçüde sağlam temellere oturduğunu görme fırsatı bulacaklarını söyledi.
Vural, AB'ye üyeliğin bir sivil toplum projesi olduğunu vurgulayarak, Türkiye ile AB ilişkilerinin bugün önemli bir kavşak noktasında bulunduğunu bildirdi. 12 Aralık'taki Kopenhag Zirvesi'nin Türkiye-AB ilişkileri açısından önemli bir test niteliği taşıyacağını dile getiren Vural, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sadece ilişkileri test etmeyecek, aynı zamanda AB'nin gerçekten Türkiye'ye önyargılı davranıp davranmadığını tespit edecek. Biz inanıyoruz ki 12 Aralık'ta Türkiye-AB ilişkilerinin daha da ilerletilmesi ve yeni perspektifimizin daha da güçlendirilmesi yolundaolumlu bir sonuç çıkacak. Bu sonucun çıkması, tesadüflere değil çalışmaya bağlıdır."
AB'ye üyelik sürecinde ön koşul olan siyasi kriterlere uyum açısından Türkiye'nin hiçbir sorununun bulunmadığını ifade eden Vural,"Elbette Türkiye'nin de eksiklikleri var. Ama bu eksikliklerin giderilmesi konusunda çok güçlü bir irade ve arzu da bulunmakta" diyekonuştu.
Vural, son 3 yılık döneme bakıldığında, özellikle 18 ayda kapsamlıbir değişim yaşandığını, başta Anayasa olmak üzere yapılan değişikliklerin Türkiye'de bireysel hak ve özgürlüklerin alanını genişlettiğini, Türkiye'nin hukuk devleti olduğu olgusunu güçlendirdiğini ve demokrasiye yeni bir anlam verildiğini söyledi.
Vural, Türk hükümetinin reformların daha iyi uygulanmasını sağlamak, bireysel hak ve özgürlüklerin alanını daha da genişletmek üzere bir çalışma içerisine girdiğini, birkaç gün sonra bu hazırlıkların TBMM'ye sunulacağını bildirdi. Volkan Vural, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu yapılanlarla Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşılamak iradesi her anlamı ile gösterilmiş olacak. Dolayısıyla biz Kopenhag'da üyelik müzakerelerinin başlamasını isterken, bir haklılık içindeyiz. Yaptığımız girişimler kimseye yaranmak için değil, tamamen Türkiye'nin kendi içinden kaynaklanan, Türkiye'nin kendi arzusunu yansıtan bir çalışmadır. Bu hakkımızı da Avrupalı liderlere anlatmak görevimiz. Şu anda Türkiye bunu yapmakta.
Mesele sadece siyasi kriterlerin yerine getirilmesinden ibaret değil, böyle olsaydı işimiz çok kolay olurdu. Önemli olan ekonomik kriterlere uyum. Özellikle AB müktesebatının çeşitli başlıklar altındatoplanan bir kurallar dizisine uyumdur. Türkiye'yi gerçek anlamda çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak olan atılımlar burada yatmakta."
Vural, AB'ye üyeliğin bir sivil toplum projesi olduğunu vurgulayarak, Türkiye ile AB ilişkilerinin bugün önemli bir kavşak noktasında bulunduğunu bildirdi. 12 Aralık'taki Kopenhag Zirvesi'nin Türkiye-AB ilişkileri açısından önemli bir test niteliği taşıyacağını dile getiren Vural, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sadece ilişkileri test etmeyecek, aynı zamanda AB'nin gerçekten Türkiye'ye önyargılı davranıp davranmadığını tespit edecek. Biz inanıyoruz ki 12 Aralık'ta Türkiye-AB ilişkilerinin daha da ilerletilmesi ve yeni perspektifimizin daha da güçlendirilmesi yolundaolumlu bir sonuç çıkacak. Bu sonucun çıkması, tesadüflere değil çalışmaya bağlıdır."
AB'ye üyelik sürecinde ön koşul olan siyasi kriterlere uyum açısından Türkiye'nin hiçbir sorununun bulunmadığını ifade eden Vural,"Elbette Türkiye'nin de eksiklikleri var. Ama bu eksikliklerin giderilmesi konusunda çok güçlü bir irade ve arzu da bulunmakta" diyekonuştu.
Vural, son 3 yılık döneme bakıldığında, özellikle 18 ayda kapsamlıbir değişim yaşandığını, başta Anayasa olmak üzere yapılan değişikliklerin Türkiye'de bireysel hak ve özgürlüklerin alanını genişlettiğini, Türkiye'nin hukuk devleti olduğu olgusunu güçlendirdiğini ve demokrasiye yeni bir anlam verildiğini söyledi.
Vural, Türk hükümetinin reformların daha iyi uygulanmasını sağlamak, bireysel hak ve özgürlüklerin alanını daha da genişletmek üzere bir çalışma içerisine girdiğini, birkaç gün sonra bu hazırlıkların TBMM'ye sunulacağını bildirdi. Volkan Vural, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu yapılanlarla Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşılamak iradesi her anlamı ile gösterilmiş olacak. Dolayısıyla biz Kopenhag'da üyelik müzakerelerinin başlamasını isterken, bir haklılık içindeyiz. Yaptığımız girişimler kimseye yaranmak için değil, tamamen Türkiye'nin kendi içinden kaynaklanan, Türkiye'nin kendi arzusunu yansıtan bir çalışmadır. Bu hakkımızı da Avrupalı liderlere anlatmak görevimiz. Şu anda Türkiye bunu yapmakta.
Mesele sadece siyasi kriterlerin yerine getirilmesinden ibaret değil, böyle olsaydı işimiz çok kolay olurdu. Önemli olan ekonomik kriterlere uyum. Özellikle AB müktesebatının çeşitli başlıklar altındatoplanan bir kurallar dizisine uyumdur. Türkiye'yi gerçek anlamda çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak olan atılımlar burada yatmakta."