Ekonomi yönetiminden edinilen bilgiye göre, 2004-2006 yıllarını kapsayan ve 3 yıl boyunca Dünya Bankası'nın Türkiye'ye yapacağı yardımı belirleyen Ülke Yardım Stratejisi (CAS) görüşmeleri, bu ay sonuna kadar belli bir aşamaya gelmiş olacak. Söz konusu strateji kapsamında krediler, genel bütçe kapsamında kullanılan ve bir takım reform şartlarına bağlanan program kredileri ile proje bazında verilen krediler şeklinde kullandırılıyor. Program kredileri, direkt bütçeye girdiği için dış borç gibi kullanılabilirken, reform olarak istenilenlerin de daha çok Acil Eylem Planı'nda zaten yer alan unsurlar olduğu belirtildi. Ekonomi yönetiminin, program kredilerini tercih ederken, Dünya Bankası'nın proje ve program kredilerinde oransal bir dengeyi korumaya çalıştığı ifade ediliyor.
Proje kredileri maliyetlerinin danışmanlık, yeni teknoloji transferi ve ihale koşullarını Dünya Bankası'nın belirlemesi gibi nedenlerle yükseldiğine işaret edilirken, bundan önce kullanılan bazı proje kredilerinin de Türk tarafı hazır olmadığı için verimli alanlarda kullanılamadığı vurgulanıyor.
Reel sektörde rahatlatılacak
Ekonomi yönetimi, bu nedenlerle proje kredilerine pek sıcak bakmazken, ortaya yeni bir yöntem koymaya hazırlanıyor. Bu tür kredilerin adının yine "proje kredisi'' olması, ancak bu şekilde kullanılmaması esasına dayanan bu yöntem, paranın Dünya Bankası'ndan proje kredisi olarak alınıp, Hazine garantisi ile özel sektöre kredi olarak kullandırılmasını içeriyor. Buna Dünya Bankası'nın da sıcak baktığını belirtilirken, bu krediler için belirli alanlar olduğunu, aktarılacak kaynağın "ihracat yapan firmaların desteklenmesi, kobi'ler için kredi garanti fonu oluşturulması, İller Bankası kanalıyla yerel yönetimlerin desteklenmesi'' alanlarında kullandırılabileceği ifade ediliyor. Yaklaşık 4.5 milyar dolar olarak öngörülen CAS çerçevesinde, 2.5 milyar dolarlık kısmın proje kredisi olduğuna işaret eden bürokratlar, görüşmelerde Dünya Bankası'nın ikna edilmesiyle reel sektöre kredi olarak aktarılabilecek 1 milyar dolarlık kısmın bile önemli bir destek yaratabileceğine dikkati çektiler.
Proje kredileri maliyetlerinin danışmanlık, yeni teknoloji transferi ve ihale koşullarını Dünya Bankası'nın belirlemesi gibi nedenlerle yükseldiğine işaret edilirken, bundan önce kullanılan bazı proje kredilerinin de Türk tarafı hazır olmadığı için verimli alanlarda kullanılamadığı vurgulanıyor.
Reel sektörde rahatlatılacak
Ekonomi yönetimi, bu nedenlerle proje kredilerine pek sıcak bakmazken, ortaya yeni bir yöntem koymaya hazırlanıyor. Bu tür kredilerin adının yine "proje kredisi'' olması, ancak bu şekilde kullanılmaması esasına dayanan bu yöntem, paranın Dünya Bankası'ndan proje kredisi olarak alınıp, Hazine garantisi ile özel sektöre kredi olarak kullandırılmasını içeriyor. Buna Dünya Bankası'nın da sıcak baktığını belirtilirken, bu krediler için belirli alanlar olduğunu, aktarılacak kaynağın "ihracat yapan firmaların desteklenmesi, kobi'ler için kredi garanti fonu oluşturulması, İller Bankası kanalıyla yerel yönetimlerin desteklenmesi'' alanlarında kullandırılabileceği ifade ediliyor. Yaklaşık 4.5 milyar dolar olarak öngörülen CAS çerçevesinde, 2.5 milyar dolarlık kısmın proje kredisi olduğuna işaret eden bürokratlar, görüşmelerde Dünya Bankası'nın ikna edilmesiyle reel sektöre kredi olarak aktarılabilecek 1 milyar dolarlık kısmın bile önemli bir destek yaratabileceğine dikkati çektiler.