Ekonomilerde pazarın büyümesi, yani tüketimin artması toplumdaki fertlerin gelirlerini dengeli bir şekilde artırmaktan geçmektedir. Bu manada en temel ihtiyaçlarını bile alamayan dar gelirli insanların desteklenmesi, sadece gelir dağılımındaki dengesizliği gidermemekte, tüketim artışına sebep olduğu için sürekli büyümeye de imkan tanımaktadır.
Hiçbir dönemde bütün insanların gelirleri birbirine eşit olmamıştır, zaten ideal olan da bu değildir. Gelir düzeyi yüksek olan bireylerin yanında daha düşük gelire sahip bireylerin toplumdaki varlığı yaşanan bir gerçektir. Önemli olan bireylerin gelirleri arasında toplumsal dokuyu zedeleyecek bir uçurumun oluşmamasıdır. Ancak mevcut ekonomi modellerinin yanlış uygulamaları açlık sınırının altında yaşamaya çalışan bireylerle şatafatlı bir tüketim çılgınlığı içinde olan bireylerin iç içe olduğu çarpık bir toplum modeli meydana getirmiştir. Yanlış olan budur.
Toplumun geniş bir kesiminin gıda, giyim, konut, sağlık, ulaşım, eğitim gibi temel ihtiyaçlarının gelir dağılımındaki bozukluk sebebiyle karşılanmaması, gelirin büyük bir kısmının mutlu bir azınlık tarafından türlü şekillerle elde edilmesi, ekonomik bir sorun teşkil etmesinin yanında sosyal tahribatlara yol açmaktadır.
Örneğin Türkiye'de 2003 yılı itibari ile nüfusun en yoksul % 10 kesimi gelirin % 1.9'unu alırken; en zengin % 10'un aldığı pay, % 34.6'ya kadar çıkmaktadır. Bu tabloya göre en zengin ve en fakir % 10'luk dilimlerin gelirden aldığı paylar arasında 18 kat fark vardır.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
MİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLER:Prof. Dr. Ömer Saracoğlu İstanbul ÜniversitesiÇözüm Milli Ekonomi Modeli'ndedir
Bir ülkede uygulanan ekonomik modelin, halkın refah düzeyi ve o ülkenin her anlamda kalkınmasıyla çok yakından ilişkili olduğu bilinen bir gerçektir. Bu nedenle bir memlekette iktidara talip olanlar, iktidara geldiklerinde uygulayacakları ekonomik modellerin refah ve kalkınmayı en iyi şekilde sağlayacağını ileri sürerler. Ancak yeryüzündeki hemen bütün ülkelerde, bugüne kadar iktidara gelenlerin uyguladıkları kapitalist, liberal, ırkçı ve benzeri ekonomik modeller, küçük bir azınlığı mutlu edecek şekilde, kasten hileli veya yanlış uygulanmış ve bugün dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğunu açlık ve sefalet içine sürüklemiştir. Zenginleşen ve güçleşen mutlu azınlık ise, iktidarları kontrolleri altına alarak, yasaları, bilimi ve teknolojiyi kendilerini güvence altına alacak şekilde yorumlamış, yönlendirmiş ve kullanmışlardır. Bu problemlerin çözümü, ancak insani duyguları kendisine rehber alan bir Milli Ekonomi Modeli'nin ortaya koyacağı ilke ve kuralların harfiyen uygulanması ile mümkün olabilir. İşte böyle bir model, bugün "Milli Ekonomi Modeli" adlı eserle, sayın Prof. Dr. Haydar Baş tarafından ortaya konulmuştur.