2000 yılı nüfus sayımına göre Türkiye'nin toplam nüfusu, 67.803.927 iken; köyde yaşayanların sayısı 23.797.653'tür. Eğer üretici o yıl elde ettiği üründen istediği geliri elde ederse, bu o yöredeki esnafa alışveriş olarak yansıyacaktır.
Ayrıca tarım kesiminin desteklenmesi tarım ve tarıma dayalı sanayinin de gelişmesine imkan sağlayacağı için büyük bir istihdam sahası ortaya çıkacaktır. Bugün tarım kesiminin satın alma gücünde yaşanan ciddi orandaki azalma sadece bu kesimi değil toplumun bütün kesimlerini etkilemektedir. Hükümetin yapacağı transfer harcamalarında meydana gelecek artış sadece emekli memurları memnun etmeyecek, aynı zamanda piyasada eksik olan talebin tamamlanmasını da sağlayacaktır. Tabii ki bu kamu harcamalarındaki artış Milli Ekonomi Modeli'nin ortaya koyduğu belli kurallar ve parasal oranlar çerçevesinde olacaktır. Bir diğer konu da sahiplenme meselesidir. Daha çocuk yaşta iken ortaya çıkan bir duygu da sahiplenme duygusudur. Özel mülkiyet insanın doğasına uygun olup Milli Ekonomi Modeli'nin unsurları arasında yer alır. Aksini kabul eden Marksist anlayışlar bu konuda insanın doğasına aykırı davranmışlardır.
MEM'in insana bakışı farklıdırBurada yapılması gereken ne komünizm gibi bir insanın doğasında doğduğu günden beri var olan sahiplenme gibi duyguları reddetmek, ne de insanı topluma faydasız bir kulvarda tutmaktır. Milli Ekonomi Modeli insanı, taşıdığı en temel duygularla kabul etmekte ve bu duygulardan kaynaklanan tercihlerini hem kendi, hem de toplum yararına kanalize etmektedir. Yine, bir önemli konu da insanların ekonomik olaylar karşısında tercihlerinin her zaman rasyonel olamayacağı noktasıdır. Çünkü insanın davranışlarına yön veren aklı değil, taşıdığı duygularıdır. Mesela, sağlığımıza zararlı olduğunu bildiğimiz halde, sigara, alkol veya bağımlılık yapan maddelerin kullanımından vazgeçemeyiz. Veya fiyatı daha ucuz olsa bile domuz etinin Müslüman bir toplumda satılamayacağının, insanların hiçbir karşılık beklemeden bir başkasına bulunacağı yardımın mantıksal değil, duygusal ve ahlâkî bir izahı vardır. Hem bireyler, hem de bireylerden oluşan toplumlar olaylara yaklaşırken akılları ile değil taşıdıkları duygular ile yaklaşırlar. Duygular ile gösterilen yaklaşımlar bazen gerçeklerle örtüşebilir, bazen de tam tersi olabilir. Ayrıca insanların kabiliyetleri farklı farklıdır. İnsanları aynı dişlinin bir parçası olarak görmek mümkün değildir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER:Prof.Dr. jyri KADAK / Talin Üniversitesi, Estonyaİnsan merkezli modelSon dönemde Sosyal adalet kavramını ekonomi biliminde nerdeyse yitirdik. Şu an Milli Ekonomi Modeli'nin bize sunduğu bu fırsat, bu kavramı tekrar hayat geçirmek, hatta tartışmak için tam bir fırsattır. Yer altı kaynaklarının, hatta insan emeğinin rahatça sömürüldüğü ve bunun gelişmiş ve önde gelen ülkelerde sınırsızca yapıldığı bir dünyayla karşı karşıyayız. Şu an dünyada kâr ve sermayenin, savunmasız fakir insanları ve onlara ait yer altı kaynaklarını sömürmesinin önünde her hangi engel yok. Devlet de bunu yapamıyor. Neticede bize devlet olarak, elinin kolunun bağlı olduğu, vatandaşını uluslar arası sermaye ve sömürüye karşı savunamadığı bir sistem sunuluyor.Prof. Dr. Haydar Baş'ın kitabında dikkat çektiği üzere, bugüne kadarki sistemler, insanı arka plana iten ve insan merkezli bakmayan üretime odaklandığı için, tüketici olarak da ekonomik faaliyetlerde son derece önemli bir fonksiyonu yerine getiren insanı da ikinci plana iten bir anlayışın neticelerini yaşıyoruz. İnsan nerdeyse dünyada önemsiz bir varlık noktasına kadar itilmek durumuna gelmişti bu modelin sunulmasından önce.Bildiğiniz gibi 2025 yılına kadar içecek su kaynaklarının, kullanılabilir su kaynaklarının ve besinin önemli ölçüde bir sıkıntı, bir kriz geleceğini hesaplıyorlar.
Ayrıca tarım kesiminin desteklenmesi tarım ve tarıma dayalı sanayinin de gelişmesine imkan sağlayacağı için büyük bir istihdam sahası ortaya çıkacaktır. Bugün tarım kesiminin satın alma gücünde yaşanan ciddi orandaki azalma sadece bu kesimi değil toplumun bütün kesimlerini etkilemektedir. Hükümetin yapacağı transfer harcamalarında meydana gelecek artış sadece emekli memurları memnun etmeyecek, aynı zamanda piyasada eksik olan talebin tamamlanmasını da sağlayacaktır. Tabii ki bu kamu harcamalarındaki artış Milli Ekonomi Modeli'nin ortaya koyduğu belli kurallar ve parasal oranlar çerçevesinde olacaktır. Bir diğer konu da sahiplenme meselesidir. Daha çocuk yaşta iken ortaya çıkan bir duygu da sahiplenme duygusudur. Özel mülkiyet insanın doğasına uygun olup Milli Ekonomi Modeli'nin unsurları arasında yer alır. Aksini kabul eden Marksist anlayışlar bu konuda insanın doğasına aykırı davranmışlardır.
MEM'in insana bakışı farklıdırBurada yapılması gereken ne komünizm gibi bir insanın doğasında doğduğu günden beri var olan sahiplenme gibi duyguları reddetmek, ne de insanı topluma faydasız bir kulvarda tutmaktır. Milli Ekonomi Modeli insanı, taşıdığı en temel duygularla kabul etmekte ve bu duygulardan kaynaklanan tercihlerini hem kendi, hem de toplum yararına kanalize etmektedir. Yine, bir önemli konu da insanların ekonomik olaylar karşısında tercihlerinin her zaman rasyonel olamayacağı noktasıdır. Çünkü insanın davranışlarına yön veren aklı değil, taşıdığı duygularıdır. Mesela, sağlığımıza zararlı olduğunu bildiğimiz halde, sigara, alkol veya bağımlılık yapan maddelerin kullanımından vazgeçemeyiz. Veya fiyatı daha ucuz olsa bile domuz etinin Müslüman bir toplumda satılamayacağının, insanların hiçbir karşılık beklemeden bir başkasına bulunacağı yardımın mantıksal değil, duygusal ve ahlâkî bir izahı vardır. Hem bireyler, hem de bireylerden oluşan toplumlar olaylara yaklaşırken akılları ile değil taşıdıkları duygular ile yaklaşırlar. Duygular ile gösterilen yaklaşımlar bazen gerçeklerle örtüşebilir, bazen de tam tersi olabilir. Ayrıca insanların kabiliyetleri farklı farklıdır. İnsanları aynı dişlinin bir parçası olarak görmek mümkün değildir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER:Prof.Dr. jyri KADAK / Talin Üniversitesi, Estonyaİnsan merkezli modelSon dönemde Sosyal adalet kavramını ekonomi biliminde nerdeyse yitirdik. Şu an Milli Ekonomi Modeli'nin bize sunduğu bu fırsat, bu kavramı tekrar hayat geçirmek, hatta tartışmak için tam bir fırsattır. Yer altı kaynaklarının, hatta insan emeğinin rahatça sömürüldüğü ve bunun gelişmiş ve önde gelen ülkelerde sınırsızca yapıldığı bir dünyayla karşı karşıyayız. Şu an dünyada kâr ve sermayenin, savunmasız fakir insanları ve onlara ait yer altı kaynaklarını sömürmesinin önünde her hangi engel yok. Devlet de bunu yapamıyor. Neticede bize devlet olarak, elinin kolunun bağlı olduğu, vatandaşını uluslar arası sermaye ve sömürüye karşı savunamadığı bir sistem sunuluyor.Prof. Dr. Haydar Baş'ın kitabında dikkat çektiği üzere, bugüne kadarki sistemler, insanı arka plana iten ve insan merkezli bakmayan üretime odaklandığı için, tüketici olarak da ekonomik faaliyetlerde son derece önemli bir fonksiyonu yerine getiren insanı da ikinci plana iten bir anlayışın neticelerini yaşıyoruz. İnsan nerdeyse dünyada önemsiz bir varlık noktasına kadar itilmek durumuna gelmişti bu modelin sunulmasından önce.Bildiğiniz gibi 2025 yılına kadar içecek su kaynaklarının, kullanılabilir su kaynaklarının ve besinin önemli ölçüde bir sıkıntı, bir kriz geleceğini hesaplıyorlar.