Destekleme fiyatlarının olması şarttır. Şu ana kadar bu uygulamalar kısmen az bir miktar yapılmış ama bunun finansmanı faizle alınan para ile karşılanmıştır. Bu ve benzeri uygulamalar, ülkelerin borç batağına girmesine sebeb olmuştur. Tarım kesiminin finansmanı, ürün mukabili emisyonla karşılanmalıdır.Üretim ile emisyon arasındaki denge oranlarına uyulduğu taktirde hem hızlı bir büyüme yakalanacak ama buna mukabil ne ülke borçlandırılacak ne de talep enflasyonu ile karşılaşılacaktır.Net hasılanın tarım kesiminde yüksek olması devlete daha rahat sübvanse etme hakkı verecektir. Bir diğer konu da arazi ve yer meselesidir. Öncelikle tarım, maden ve sanayi arazileri tespit edilmelidir. Ülkemizde en verimli topraklarda sanayi üretimi yapıldığını görüyoruz. Bu son derece yanlıştır. Akabinde dar bölge sanayi kalkınma modeli hayata geçirilmelidir. Yani kırsal alan denilen yerlerde, köylerin yanında sanayi tesisleri oluşturulmalı, hammadde ve nakliye durumları tespit edilerek belli sanayi bölgeleri şehirlerin dışında ve ülkenin her yerinde devreye konulmalıdır. Nüfus göçünün doğudan batıya doğru veya kırsal alandan şehre doğru yaşanmasının sebebi bu bölgelerdeki insanımızın kendisine iş imkanı bulamamasıdır. Halbuki dar bölge kalkınma modeli ile bu göçün önüne geçilebileceği gibi, işçilik maliyetleri ve nakliye giderleri çok daha ucuz kalacak üretici için rekabet imkanları da artacaktır.Bu modelde pazarlama problemi de olmaz. Küçük çaplı atölye ve KOBİ'ler çevredeki ihtiyaca göre yönlendirilir. Böylece pazarın ihtiyacı da yerinden karşılanır.Dar Bölge Yaygın Kalkınma Modeli'nin önemli bir özelliği de; sanayiinin yaygınlaştırılması ile milletin topyekûn bir atılım hamlesine başlaması ve her bölgenin devreye girmesi ile üretimin ve sermayenin tabana yayılmasıdır. Ayrıca ülkemizde âtıl duran birçok arazi çok rahatlıkla halkın kullanımına açılabilir. İsterse devlete veya bireylere ait olsun hiç kimsenin, sahip olduğu bir araziyi boş tutmasının ekonomiye bir katkısı olmayacaktır. Öyleyse âtıl duran yerler için daha yüksek bir vergi uygulaması ile her yerin üretime kâtılması teşvik edilmelidir.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
MİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLERProf.Dr. Victor Volkonsky Rusya Bilimler Akademisi:Bu modelle, hem devlet, hem de toplum yükselecekProf. Dr. Haydar Baş'ın modeli ekseninde şu ana tespit önemli: ekonomik sorunlarla uğraşan insanlar aslında neyle uğraştıklarının ve yaptıklarının pek farkında değilller. Benim görüşümce, ekonomi konusunda mevcut ana teoriler, yani bilinen teoriler günümüzün şartlarında ihtiyaçlarımıza cevap vermekten çok uzaktır. Çünkü çoğu, gerçekleri yansıtmaktan uzaktır. İsimleri neo-klasik olsun, neo-liberal olsun; bu durum pek fazla değişmiyor. Tekelci kısıtlamalar ve müdahaleler, bugün hemen hemen ekonominin bütün dallarında baskındır ve süper kârlarla ödüllendirilir. Dünya kapitalist çevreler ve bunların şirketleri, kendi ekonomik güçlerini kullanarak devlete istediklerini dikte etme şansına sahiptirler. Globalleşme sürecinde bir devletin ayakta kalma yarışı vardır. Daha doğrusu çok büyük şirketler, devletlerle bir güç yarışına girerler. Sayın Haydar Baş'la burada da tam olarak bir görüş birliği içerisindeyim ki, milli devlet, gücünü sadece finanstan değil, kendi halkının birikiminden, hem kültürel birikiminden alarak güçlü olur. Bu konuda net teoriler ortaya konulması gerektiğini dikkat çeken sayın Prof. Dr. Haydar Baş'la tam olarak fikir birliği içerisindeyim. Milli Ekonomi Modeli ile milli devletin kazanacağı yönünde artık önemli bir ümidim var. Ve tek kutuplu globalleşmiş ve finans dünyasına teslim olmuş bir dünyadan gerçek milli devletlere ve insanın kıymet bulduğu bir dünyaya geçişi yaşayacağımıza dair artık ümitlerim var, sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli sayesinde.