Kalkınma gayreti içerisinde olan ülkelerin milli gelirleri son derece az olduğu gibi buna bağlı olarak da tasarruf miktarı o nispette azdır. Tasarrufları, ülkelerin kalkınmasında yeterli bir kaynak olarak görmek, fakir hane halklarının geliriyle fabrika kurmasını ümit etmek kadar anlamsızdır.
Tasarruflar faizle piyasadan çekilmektedirZaten az olan bu tasarruflar da faizle birlikte piyasadan çekildiği için üretimi devreye koyması gereken para tamamı ile devreden çıkmıştır. Bunun yerine bu bloke edilen para devlete satılarak devletler adeta haraca bağlanırcasına büyük bir borç batağının içerisine çekilmiştir.Özellikle 1970'li yıllardan sonra bu anlayışla yurt dışından faizli para alarak kalkınma yolunu seçen ülkeler, Global sermayeye trilyonlarca Dolar borçlu konuma gelmişlerdir. Yani kalkınmaya çalışıp ürettikçe batmışlardır.
Yabancı sermaye çözüm değildirEnflasyon bahsinde geniş olarak bu maliyetli parayı analiz edeceğiz. Ancak kesin olan şu ki yatırımlar için tasarrufları veya yabancı sermayeyi çözüm olarak görmek hele hele bunları maliyetli olarak kullanmak asla bir çözüm değildir. Aksine sürekli ve verimli üretimin önündeki en önemli engellerdir.Olması gereken, paranın tarifinde de ifade ettiğimiz gibi, paranın tahrik gücünden istifade ederek emisyon mukabili emeği devreye koyarak üretimi sağlamaktır.
Devlet herkese sermaye desteği sağlamalıdırDevlet sıfır faizle proje mukabili isteyen herkese ama herkese sermaye desteği sağlamalıdır. Ayrıca faizlerin sıfırlanmış olması vatandaşın elindeki tasarrufların da belli ellerde bloke edilmesine değil, aksine piyasada dolaşarak hem üretimi, hem de tüketimi desteklemesine imkan verecektirBugün üretim belli ellerde tekelleşmiş durumdadır. Maliyetli paraya dahi herkes sahip olamamaktadır. Liberal anlayış her sahada serbestlikten bahsetmesine rağmen para bugün belli ellerde bulunmakta, üretim yapmak için sadece müteşebbis olmak yetmemektedir. Paranın tekelleşmesi, isteyen herkesin değil sadece parayı elinde bulunduranların müsaade ettiği kimselerin üretim yapmasına neden olmaktadır. Bu bireyler için böyle olduğu gibi kalkınmak isteyen ülkeler için de böyle olmuştur. Kendi emisyonu ile yatırım yapmak isteyen ülkelere liberalizm adına yasak getiren kalkınmış ülkeler böylelikle diğer ülkelerin kalkınmasını bilinçli olarak engellemektedir. Ayrıca onlara kendi paralarını satarak zaman içerisinde bu ülkeleri büyük bir borç batağının içine itmektedirler. Hemen akabinde bu borçlara mukabil bâkir yeraltı kaynakları borçlu ülkelerin elinden alacaklı olanlara geçmektedir.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
MİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLER:Doç. Dr. Elşad Semedzade / Azerbaycan Devlet İktisat Üniv.Binlerce yıllık bir medeniyetin yansımasıBugün beşeriyet düşünüyor, hangi yolu seçelim diye? O beşeriyet ki bazıları altın içinde yüzerken, bazılarıysa içmek için su bile bulamıyor. Dünyada zengin ülkelerle fakir ülkeler arasındaki farklar giderek artmakta, zenginler giderek zenginleşmekte, fakirler ise daha da fakirleşmekte...Bu bakımdan insanlık için çok önemli bir eserdir "Milli Ekonomi Modeli". Çözümü sistemleştiren ve insanlığa ilan eden şahıs Prof. Dr. Haydar Baş oldu. Büyük Rus bilim adami Çiolkovskiy dünyada artan nüfusun yaşam şartlarını iyileştirmek için uzay'a yöneldiyse, Prof. Dr. Haydar Baş dünya'yı işaret etti. Tükenmez enerjinin kaynağını Karadeniz'in dalgalarında ve işte bu Bakü Zirvesinde buldu. Maltus beşeriyetin ilerlemesini insanın ölümünde gördüyse, Prof. Dr. Baş onun yaşamında gördü. Düne kadar Maltus, Maltus diyen Avrupa, bugün doğu'nun artan nüfusu karşısında nüfusum azalıyor, artmıyor' diyor. Ev hanımlarına emeklilik maaşının bağlanması, servetten herkese pay verilmesi gibi fikirleri bir araya getiren müellif, "Milli Ekonomi Modeli" içinde kalbinin içinin temizliğini hissettiriyor. Aslında bu temizlik 300, 400 yıllık bir tarihin pınarından değil, binlerce yıllık tarihi olan medeniyet şelalesinden akan saflıktır.
Tasarruflar faizle piyasadan çekilmektedirZaten az olan bu tasarruflar da faizle birlikte piyasadan çekildiği için üretimi devreye koyması gereken para tamamı ile devreden çıkmıştır. Bunun yerine bu bloke edilen para devlete satılarak devletler adeta haraca bağlanırcasına büyük bir borç batağının içerisine çekilmiştir.Özellikle 1970'li yıllardan sonra bu anlayışla yurt dışından faizli para alarak kalkınma yolunu seçen ülkeler, Global sermayeye trilyonlarca Dolar borçlu konuma gelmişlerdir. Yani kalkınmaya çalışıp ürettikçe batmışlardır.
Yabancı sermaye çözüm değildirEnflasyon bahsinde geniş olarak bu maliyetli parayı analiz edeceğiz. Ancak kesin olan şu ki yatırımlar için tasarrufları veya yabancı sermayeyi çözüm olarak görmek hele hele bunları maliyetli olarak kullanmak asla bir çözüm değildir. Aksine sürekli ve verimli üretimin önündeki en önemli engellerdir.Olması gereken, paranın tarifinde de ifade ettiğimiz gibi, paranın tahrik gücünden istifade ederek emisyon mukabili emeği devreye koyarak üretimi sağlamaktır.
Devlet herkese sermaye desteği sağlamalıdırDevlet sıfır faizle proje mukabili isteyen herkese ama herkese sermaye desteği sağlamalıdır. Ayrıca faizlerin sıfırlanmış olması vatandaşın elindeki tasarrufların da belli ellerde bloke edilmesine değil, aksine piyasada dolaşarak hem üretimi, hem de tüketimi desteklemesine imkan verecektirBugün üretim belli ellerde tekelleşmiş durumdadır. Maliyetli paraya dahi herkes sahip olamamaktadır. Liberal anlayış her sahada serbestlikten bahsetmesine rağmen para bugün belli ellerde bulunmakta, üretim yapmak için sadece müteşebbis olmak yetmemektedir. Paranın tekelleşmesi, isteyen herkesin değil sadece parayı elinde bulunduranların müsaade ettiği kimselerin üretim yapmasına neden olmaktadır. Bu bireyler için böyle olduğu gibi kalkınmak isteyen ülkeler için de böyle olmuştur. Kendi emisyonu ile yatırım yapmak isteyen ülkelere liberalizm adına yasak getiren kalkınmış ülkeler böylelikle diğer ülkelerin kalkınmasını bilinçli olarak engellemektedir. Ayrıca onlara kendi paralarını satarak zaman içerisinde bu ülkeleri büyük bir borç batağının içine itmektedirler. Hemen akabinde bu borçlara mukabil bâkir yeraltı kaynakları borçlu ülkelerin elinden alacaklı olanlara geçmektedir.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
MİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLER:Doç. Dr. Elşad Semedzade / Azerbaycan Devlet İktisat Üniv.Binlerce yıllık bir medeniyetin yansımasıBugün beşeriyet düşünüyor, hangi yolu seçelim diye? O beşeriyet ki bazıları altın içinde yüzerken, bazılarıysa içmek için su bile bulamıyor. Dünyada zengin ülkelerle fakir ülkeler arasındaki farklar giderek artmakta, zenginler giderek zenginleşmekte, fakirler ise daha da fakirleşmekte...Bu bakımdan insanlık için çok önemli bir eserdir "Milli Ekonomi Modeli". Çözümü sistemleştiren ve insanlığa ilan eden şahıs Prof. Dr. Haydar Baş oldu. Büyük Rus bilim adami Çiolkovskiy dünyada artan nüfusun yaşam şartlarını iyileştirmek için uzay'a yöneldiyse, Prof. Dr. Haydar Baş dünya'yı işaret etti. Tükenmez enerjinin kaynağını Karadeniz'in dalgalarında ve işte bu Bakü Zirvesinde buldu. Maltus beşeriyetin ilerlemesini insanın ölümünde gördüyse, Prof. Dr. Baş onun yaşamında gördü. Düne kadar Maltus, Maltus diyen Avrupa, bugün doğu'nun artan nüfusu karşısında nüfusum azalıyor, artmıyor' diyor. Ev hanımlarına emeklilik maaşının bağlanması, servetten herkese pay verilmesi gibi fikirleri bir araya getiren müellif, "Milli Ekonomi Modeli" içinde kalbinin içinin temizliğini hissettiriyor. Aslında bu temizlik 300, 400 yıllık bir tarihin pınarından değil, binlerce yıllık tarihi olan medeniyet şelalesinden akan saflıktır.