Örneğin, geliri 50 bin YTL olan bir esnaftan, devletin alacağı vergi miktarı % 40'dan 20 bin YTL'dir, diye düşünelim. Tezimizde ortaya koyduğumuz üzere, bu verginin alınmayacağını kabul edersek; sözkonusu 50 bin YTL, piyasalarda kalacak ve dar gelirli kesimin elinde olan bu para tüketime kanalize edilecektir.
Türkiye piyasaları şartlarında bir yıl içerisinde para 16 kez el değiştirmektedir. Bu da, yılda 50 bin YTL'lik paranın 800 bin YTL'lik bir tüketime, dolayısıyla bir üretim artışına sebep olması demektir. Ortalama yüzde 30 kâr marjı ile paranın ticarette dolaştığını düşündüğümüzde; 800 bin YTL'lik üretim artışı, ortalama 240 bin YTL'lik bir gelir oluşumuna imkân verecektir. Devletin bundan alacak olduğu vergi ise 96 bin YTL'dir. Yani dar gelirliden vergi almadığı için 20 bin YTL'lik bir vergi kaybı olduğu zannedilen devlet, gerçekte üreten kesimden 96 bin YTL'lik yeni vergi kazancı ile hem kaybını telafi etmiş, hem de fazlası ile kâra geçmiş olmaktadır.
Bu örnekte açıkça görüldüğü üzere Milli Ekonomi Modeli'nin söz konusu vergi anlayışı ile; aynı anda hem devlet, daha fazla vergi geliri elde etmiş, hem vergiden muaf tutulmak suretiyle tüketici kesim güçlendirilmiş hem de üreticinin en ciddi meselesi olan "malına pazar ve müşteri" bulunmuş olmaktadır. Özetlersek, 100 bin YTL'nin altında geliri olandan vergi alınmaması, tüketici kesimin bu vergi miktarınca gelirinin artmasına ve tüketim imkânlarının genişlemesine vesiledir. Bu sayede tüketici, pazarda ihtiyaçlarını almaya yönelecek, böylece pazarda daha çok malı satılan üretici de üretimini arttıracaktır. Daha çok kazanan üreticiden de daha çok vergi alınacaktır. Sosyal Devlet'in dar gelirli kesimden vergi almaması, meydana gelen gelir dağılımındaki dengesizliği de ortadan kaldıracaktır. Bu bağlamda bir önemli adım da şudur: Dolaylı vergilere son verilerek doğrudan vergilendirme uygulamasına gidilecektir. Böylece vergide adalet de sağlanacaktır. Ayrıca ikili vergi sistemi de devre dışı kalacaktır. Çünkü para ile para kazanma yerine, üretimle ve ticaretle para kazanma modelini hayata geçiren Milli Devlet, ikili vergi sistemine de son verecektir. "Gerçek kayıtdışı" diye nitelenebilecek "off shore ülkelerde sanal olarak konumlanmış global şirketlerin vergi kaçırması"na imkan tanıyan mevzuatlarda da değişikliğe gidilecektir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER
Prof. Dr. Sabden Orazalı / Kazakistan Bilim Adamları Kurul BaşkanıBu tezle müreffeh bir ülke oluşturmak mümkünGloballeşme sonucu kazanan kim? Hakikatte kazanan gelişmiş ülkeler ve onların fertleridir ve aslan payını Amerika kazanmaktadır. G7 ülkeleri uluslararası kuruluşların siyasetini belirlemektedirler. Globalleşme sürecinde Türk devletleri, geri kalmış diğer ülkeler, bu sürece nasıl karşı koyabilirler? Büyüyen ve gittikçe hazımsızlaşan bu süreçle kendi iktisatlarımız ne derecede rekabet edebilirler? İşte bu noktada elimizde bir tez var. Milli ekonomi modeli tezi ve bu tezin sosyal devlet anlayışı: Ülkelerin gerektiğinde her türlü mal ve hizmeti üretebilme gücüne sahip olmasının, kendi içlerinde dengeli ticareti geliştirebilmelerinin, iç ve dış harcamalarını borçlanmadan temin edebilmelerinin yollarına yapılan saptamaları burada görüyoruz. Burada, ülkelerin ve milletlerin kalkınmasının ve ekonomik bağımsızlığının ayakta tutabilmelerinin, globalleşmenin kötü etkilerinden kurtulabilmelerinin yolları anlatılmaktadır. Bu sayede öncelikle devletin kendisi ayağa kalkacak ve sonrasında bu durum sosyal devlet anlayışıyla vatandaşa yansıyacaktır. Dengeli, müreffeh ve gelişmiş, dünya ile rekabet edebilen bir ülke oluşturmak mümkün olabilecektir.