Avrupa Birliği 2004 İlerleme Raporu'na göre, "Euro'nun çıkarlarının korunması" ifadesi yer almaktadır. Yabancı paranın çıkarlarını iç piyasada korumaya yönelik bir iktisat modeli hem yerli parayı, hem yerli kalkınma modellerini bitirecek; hem de ülke ekonomisinin, çıkarları korunan yabancı para sahibi devletlerin kontrolüne geçmesine imkan tanıyacaktır.
TL'ye itibar kazandırmayı hedeflediğini söyleyen iktidar partisinin Euro'nun çıkarlarını koruyarak bunu yapamayacağı açıkça ortadadır.Bir ülkenin parasının çıkarı, o ülkenin bir bütün olarak ekonomisinin çıkarlarını ifade eder. Hükümetlerin vazifeleri kendi ülkelerinin ve de kendi paralarının çıkarlarını korumaktır."IMF ve Dünya Bankası ile sürdürülen yapısal reformların sürdürülmesi"AB ile IMF ve Dünya Bankası, görünüşte birbirlerinden bağımsız olmalarına rağmen; daha önce de ifade ettiğimiz üzere AB süreci, IMF ve Dünya Bankası'nın da desteği ile global sermaye sahipleri ve ABD'nin ülkemiz üzerindeki hedeflerini elde etmesine hizmet etmektedir. Bu yüzden, IMF ve Dünya Bankası ile ilişkiler sözde katılım süreci ile alakalı olmamasına rağmen, AB'nin böyle bir talepte bulunması son derece normaldir.AB'nin resmi rapor ve kararlarının yanı sıra, Türk hükümetlerinin çıkarttığı uyum yasaları ele alındığında, AB'nin ne olduğuna dair temel tespitleri daha da çoğaltmak mümkün dür. Bu bağlamda şu gerçeklerin de altını çizmek kaçınılmazdır.* AB, milli egemenliğin yabancılara devredilmesidir. Anayasamıza göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. AB üyeliği durumunda millete ait olan bu egemenlik, artık milletin seçtiği vekilleri aracılığı ile kullanılamayacaktır. TBMM, sadece AB parlamentosunun aldığı kararları yasalaştıran bir kurum haline gelecektir. 17 Aralık 2004 tarihli raporda ayrıca AB, AİHM kararlarına da tam olarak uyulmasını maddeleştirmiştir.
AB, Fırat ve Dicle'ye göz dikti* Yine 2004 yılındaki İlerleme raporuna göre, Fırat ve Dicle suları ile bölgedeki barajların AB yönetimine devredilmesi istenmektedir. Bu, ülkemiz topraklarında parçalanmanın önünü açacağı gibi, devlet iradesinin de AB'ye teslim edilmesidir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER
Prof. Dr. Ömer EYERCİO?LU / Gaziantep ÜniversitesiBu tez, Anayasa'mızdaki "sosyal devlet" ifadesinin somut karşılığıdırTarih boyunca ortaya çıkan devletler, o devleti meydana getiren temel unsur olan milletlerin kültür ve medeniyetlerinin ortaya koyduğu kurallar çerçevesinde şekillenmişlerdir. Bu nedenle devlet tarifi, milletler için farklılıklar göstermekte; milletlerin bir bütün olarak sosyal olaylara, ekonomiye, hukuka, idareye, siyasete, çevreye, topyekün insana ve onunla alakalı olgulara bakış açısını ortaya koymaktadır. Sosyal devlet anlayışı ise bugün hemen hemen bütün devletlerin anayasalarında yer alan temel hükümlerden birisidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'miz de anayasamızda demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlanmaktadır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal Devlet-Milli Devlet eserindeki tezi, anayasamızda tarif edilen "Sosyal Hukuk Devleti" nin hayata geçirilmesi projesidir. Prof. Dr. Haydar Baş bu eserinde, devletin vazifesini tarif ederken; devletin insanların doğuştan gelen haklarını yaşatmak ve korumakla mükellef olduğunu, bu nedenle devletin sosyal sorumluluk taşıdığını savunmaktadır. Bundan dolayı, sosyal devlet olmak devletin vatandaşlarına karşı bir ikramı değil, varlığının gereğidir.
TL'ye itibar kazandırmayı hedeflediğini söyleyen iktidar partisinin Euro'nun çıkarlarını koruyarak bunu yapamayacağı açıkça ortadadır.Bir ülkenin parasının çıkarı, o ülkenin bir bütün olarak ekonomisinin çıkarlarını ifade eder. Hükümetlerin vazifeleri kendi ülkelerinin ve de kendi paralarının çıkarlarını korumaktır."IMF ve Dünya Bankası ile sürdürülen yapısal reformların sürdürülmesi"AB ile IMF ve Dünya Bankası, görünüşte birbirlerinden bağımsız olmalarına rağmen; daha önce de ifade ettiğimiz üzere AB süreci, IMF ve Dünya Bankası'nın da desteği ile global sermaye sahipleri ve ABD'nin ülkemiz üzerindeki hedeflerini elde etmesine hizmet etmektedir. Bu yüzden, IMF ve Dünya Bankası ile ilişkiler sözde katılım süreci ile alakalı olmamasına rağmen, AB'nin böyle bir talepte bulunması son derece normaldir.AB'nin resmi rapor ve kararlarının yanı sıra, Türk hükümetlerinin çıkarttığı uyum yasaları ele alındığında, AB'nin ne olduğuna dair temel tespitleri daha da çoğaltmak mümkün dür. Bu bağlamda şu gerçeklerin de altını çizmek kaçınılmazdır.* AB, milli egemenliğin yabancılara devredilmesidir. Anayasamıza göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. AB üyeliği durumunda millete ait olan bu egemenlik, artık milletin seçtiği vekilleri aracılığı ile kullanılamayacaktır. TBMM, sadece AB parlamentosunun aldığı kararları yasalaştıran bir kurum haline gelecektir. 17 Aralık 2004 tarihli raporda ayrıca AB, AİHM kararlarına da tam olarak uyulmasını maddeleştirmiştir.
AB, Fırat ve Dicle'ye göz dikti* Yine 2004 yılındaki İlerleme raporuna göre, Fırat ve Dicle suları ile bölgedeki barajların AB yönetimine devredilmesi istenmektedir. Bu, ülkemiz topraklarında parçalanmanın önünü açacağı gibi, devlet iradesinin de AB'ye teslim edilmesidir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER
Prof. Dr. Ömer EYERCİO?LU / Gaziantep ÜniversitesiBu tez, Anayasa'mızdaki "sosyal devlet" ifadesinin somut karşılığıdırTarih boyunca ortaya çıkan devletler, o devleti meydana getiren temel unsur olan milletlerin kültür ve medeniyetlerinin ortaya koyduğu kurallar çerçevesinde şekillenmişlerdir. Bu nedenle devlet tarifi, milletler için farklılıklar göstermekte; milletlerin bir bütün olarak sosyal olaylara, ekonomiye, hukuka, idareye, siyasete, çevreye, topyekün insana ve onunla alakalı olgulara bakış açısını ortaya koymaktadır. Sosyal devlet anlayışı ise bugün hemen hemen bütün devletlerin anayasalarında yer alan temel hükümlerden birisidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'miz de anayasamızda demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlanmaktadır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal Devlet-Milli Devlet eserindeki tezi, anayasamızda tarif edilen "Sosyal Hukuk Devleti" nin hayata geçirilmesi projesidir. Prof. Dr. Haydar Baş bu eserinde, devletin vazifesini tarif ederken; devletin insanların doğuştan gelen haklarını yaşatmak ve korumakla mükellef olduğunu, bu nedenle devletin sosyal sorumluluk taşıdığını savunmaktadır. Bundan dolayı, sosyal devlet olmak devletin vatandaşlarına karşı bir ikramı değil, varlığının gereğidir.