12 gün önce, 10 Kasım günü, Genel Başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş'ın İstanbul'daki evinin önünde, yani BTP camiası olarak "evimizin önünde" fail-i malum bir saldırı gerçekleşti ama bu kadar gün geçmesine rağmen hala bu malum failler bulunamadı, ya da bulunmadı.
Bu olay 1980 öncesi yaşanan fail-i meçhul olayları hatırlatıyor, bir farkla bu olayda failler malum.
Öncelikle bu menfur saldırının tetikçilerini, bu tetikçilerin arkasındaki azmettiricileri, bu kirli senaryoyu planlayanları, destekleyenleri lanetliyorum.
Cenab-ı Hak inşallah tez zamanda bunların hukuk önünde hak ettikleri cezayı almalarını ve de aldıkları bu ceza ile de ibret-i alem olmalarını nasip eder.
Bu vesile ile yeniden Genel Başkanımıza, ailesine ve de tüm BTP camiasına geçmiş olsun diyorum. Ayrıca bu menfur saldırıda ağır yaralanan Cavit ağabeyimize ve de Mustafa kardeşimize de acilen şifaya kavuşmalarını niyaz ediyorum.
O gün bugündür böyle bir yazı yazmak istememe rağmen hukuki süreç işletildiği için yazmadım ama tam 12 gün geçmesine rağmen malum failler hala yakalanmadığı, adaletin önüne çıkartılmadığı için böyle bir yazı yazmanın gereğine inandım.
Saldırı fail-i malum, çünkü olay anında ellerinde bıçak ve pala bulunanlar, bunlarla ellerinde en ufak bir silah bulunmayan kardeşlerimize "profesyonelce" saldıranlar belli?
Olay anında ellerinde bıçak ve pala varken bizzat emniyet yetkililerine gösterildi ve sonrasında da teşhis edildi.
Bu saldırganlar, olay anında emniyet güçlerinin önünde bu fiili gerçekleştirdi, üstelik emniyet mensupları, "dağılın, biz buradayız, artık güvendesiniz" güvencesini verdikten sonra? Aklıma Bosna savaşında Birleşmiş Milletler askerlerinin kontrolünde olan Serebrenitza katliamı gelmiyor değil. Onlar da Bosnalılara garanti vermişlerdi ama Sırpların zulmüne göz yumdular.
Ne hikmetse, eli bıçaklı, palalı ve kana bulaşmış malum failler serbest bırakılırken, onları teşhis eden masum müştekiler "şüpheli" sıfatıyla gözaltına alındı. Ve o gün bugündür, saldırganlar malum olmasına hala yakalanamadı.
Peki, güvenlik güçlerimiz istese bu bırakılan failleri yakalayamaz mıydı? Neticede silahsız insanlara bıçakla, palayla saldırdılar ve bu fiili öldürmek kastıyla yaptılar. Bu tür durumlarda en azından yakalanıp mahkeme kararına kadar içerde tutulmaları gerekiyordu.
Hatırlıyorum, yıllar önce bir arkadaşımın amcasının oğlunun İstanbul'da bisikleti çalınmıştı. Amcası, emniyette tanıdığını devreye sokarak bu bisikleti 2 gün sonra Yalova'da buldurdu. Üstelik o yıllarda mobese kameraları da yoktu.
O günün imkansızlıklarıyla bir bisiklet bile 2 gün içinde bulunuyorsa, teşhis edilmiş malum failler 12 gündür hala elini kolunu sallayarak nasıl dolaşabiliyor?
Hukukçu değilim ama bir gazeteci olarak bu olaya baktığımda, malum saldırganların emniyet güçleri önünde göz göre göre ölümüne saldırmaları, gösterildiği halde tutuklanmamaları, teşhis edilmelerine rağmen 12 gündür yakalanmamaları saldırganların arkasında bir kamu gücü olduğunu gösteriyor.
Ayrıca Sayın Kılıçdaroğlu dışında Genel Başkanımıza geçmiş olsun diyen hiçbir genel başkanın, siyasetçinin olmaması; kedilerin ağaçta mahsur kalmasının bile haberini yapan medya basın organlarının, Türkiye'de tüm illerde teşkilatı olan birkaç partiden biri olan Bağımsız Türkiye Partisi'nin Genel Başkanı'nın evine yapılan böyle kanlı bir saldırıyı görmezden gelmeleri sizce de manidar değil mi?
Zan altında kalmamak için herkes görevini acilen yerine getirmeli?
Bu olay kirli bir provokasyondu ve amacı da Haydar Hoca ve adamları terörist algısı oluşturmaktı ama bunda muvaffak olamadılar, senaryo ellerinde patladı.
Her zaman ifade ediyoruz, Genel Başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş;
Birliğin ve beraberliğin tek adresidir.
Devlet-millet, asker-sivil birlikteliğini sürekli gündemde tutan tek kişidir.
Milliyetçi ama kafatasçı olmayan; ulusalcı ama mandacı olmayan; dindar ama dini siyasetine alet etmeyen tek siyasi liderdir. Gerçek milliyetçi, gerçek ulusalcı, gerçek dindar lider odur.
Dünya çapında bir ekonomik modeli olan, bu modelin projelerinden 4 milyar insanın BRICS kapsamında istifade ettiği, Trump'ın bile son seçimlerde projelerini kullandığı, çözümün adresi olan tek kişidir.
Her konuda yıllar öncesinden söyledikleri bir bir çıkan tek kişidir.
Ülkemiz ve milletimiz üzerinde oynanan tüm kirli senaryoları deşifre eden, birilerinin işgal ve bölme planlarını bozan tek kişidir.
Cumhuriyetimizi bize emanet bırakan ulu önder Atatürk'ü gerçek manada bizlere tanıtan tek kişidir.
Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'tir diyen ve bunun tezini yazan tek kişidir.
Kısaca, Prof. Dr. Baş, vatan demektir, millet demektir, Atatürk demektir, birlik ve beraberlik, Ehl-i Beyt demektir, iman demektir, Türk-Kürt, Alevi-Sünni kardeşliği demektir, Müslüman Türk medeniyeti demektir, tüm dünyaya adaleti doya doya yaşatacak kainat devlet bir Türkiye demektir.
Prof. Dr. Baş'a yönelik bu saldırıların gerçek failleri, bu ülkede birlik ve beraberlik istemeyenlerdir, ecnebiler adına iş görenlerdir, Sayın Baş'ın milleti adına verdiği kutsal mücadeleyi çekemeyenlerdir, bu ülkeyi işgal etmek isteyenlere taşeronluk yapanlardır?
Allah böylelerinin bütün kirli planlarını kendi başlarına def ü ref eylesin.
Derin bir uykuda olan milletimizi de acilen uyandırsın ve gerçek lideriyle buluştursun.
Bu olay 1980 öncesi yaşanan fail-i meçhul olayları hatırlatıyor, bir farkla bu olayda failler malum.
Öncelikle bu menfur saldırının tetikçilerini, bu tetikçilerin arkasındaki azmettiricileri, bu kirli senaryoyu planlayanları, destekleyenleri lanetliyorum.
Cenab-ı Hak inşallah tez zamanda bunların hukuk önünde hak ettikleri cezayı almalarını ve de aldıkları bu ceza ile de ibret-i alem olmalarını nasip eder.
Bu vesile ile yeniden Genel Başkanımıza, ailesine ve de tüm BTP camiasına geçmiş olsun diyorum. Ayrıca bu menfur saldırıda ağır yaralanan Cavit ağabeyimize ve de Mustafa kardeşimize de acilen şifaya kavuşmalarını niyaz ediyorum.
O gün bugündür böyle bir yazı yazmak istememe rağmen hukuki süreç işletildiği için yazmadım ama tam 12 gün geçmesine rağmen malum failler hala yakalanmadığı, adaletin önüne çıkartılmadığı için böyle bir yazı yazmanın gereğine inandım.
Saldırı fail-i malum, çünkü olay anında ellerinde bıçak ve pala bulunanlar, bunlarla ellerinde en ufak bir silah bulunmayan kardeşlerimize "profesyonelce" saldıranlar belli?
Olay anında ellerinde bıçak ve pala varken bizzat emniyet yetkililerine gösterildi ve sonrasında da teşhis edildi.
Bu saldırganlar, olay anında emniyet güçlerinin önünde bu fiili gerçekleştirdi, üstelik emniyet mensupları, "dağılın, biz buradayız, artık güvendesiniz" güvencesini verdikten sonra? Aklıma Bosna savaşında Birleşmiş Milletler askerlerinin kontrolünde olan Serebrenitza katliamı gelmiyor değil. Onlar da Bosnalılara garanti vermişlerdi ama Sırpların zulmüne göz yumdular.
Ne hikmetse, eli bıçaklı, palalı ve kana bulaşmış malum failler serbest bırakılırken, onları teşhis eden masum müştekiler "şüpheli" sıfatıyla gözaltına alındı. Ve o gün bugündür, saldırganlar malum olmasına hala yakalanamadı.
Peki, güvenlik güçlerimiz istese bu bırakılan failleri yakalayamaz mıydı? Neticede silahsız insanlara bıçakla, palayla saldırdılar ve bu fiili öldürmek kastıyla yaptılar. Bu tür durumlarda en azından yakalanıp mahkeme kararına kadar içerde tutulmaları gerekiyordu.
Hatırlıyorum, yıllar önce bir arkadaşımın amcasının oğlunun İstanbul'da bisikleti çalınmıştı. Amcası, emniyette tanıdığını devreye sokarak bu bisikleti 2 gün sonra Yalova'da buldurdu. Üstelik o yıllarda mobese kameraları da yoktu.
O günün imkansızlıklarıyla bir bisiklet bile 2 gün içinde bulunuyorsa, teşhis edilmiş malum failler 12 gündür hala elini kolunu sallayarak nasıl dolaşabiliyor?
Hukukçu değilim ama bir gazeteci olarak bu olaya baktığımda, malum saldırganların emniyet güçleri önünde göz göre göre ölümüne saldırmaları, gösterildiği halde tutuklanmamaları, teşhis edilmelerine rağmen 12 gündür yakalanmamaları saldırganların arkasında bir kamu gücü olduğunu gösteriyor.
Ayrıca Sayın Kılıçdaroğlu dışında Genel Başkanımıza geçmiş olsun diyen hiçbir genel başkanın, siyasetçinin olmaması; kedilerin ağaçta mahsur kalmasının bile haberini yapan medya basın organlarının, Türkiye'de tüm illerde teşkilatı olan birkaç partiden biri olan Bağımsız Türkiye Partisi'nin Genel Başkanı'nın evine yapılan böyle kanlı bir saldırıyı görmezden gelmeleri sizce de manidar değil mi?
Zan altında kalmamak için herkes görevini acilen yerine getirmeli?
Bu olay kirli bir provokasyondu ve amacı da Haydar Hoca ve adamları terörist algısı oluşturmaktı ama bunda muvaffak olamadılar, senaryo ellerinde patladı.
Her zaman ifade ediyoruz, Genel Başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş;
Birliğin ve beraberliğin tek adresidir.
Devlet-millet, asker-sivil birlikteliğini sürekli gündemde tutan tek kişidir.
Milliyetçi ama kafatasçı olmayan; ulusalcı ama mandacı olmayan; dindar ama dini siyasetine alet etmeyen tek siyasi liderdir. Gerçek milliyetçi, gerçek ulusalcı, gerçek dindar lider odur.
Dünya çapında bir ekonomik modeli olan, bu modelin projelerinden 4 milyar insanın BRICS kapsamında istifade ettiği, Trump'ın bile son seçimlerde projelerini kullandığı, çözümün adresi olan tek kişidir.
Her konuda yıllar öncesinden söyledikleri bir bir çıkan tek kişidir.
Ülkemiz ve milletimiz üzerinde oynanan tüm kirli senaryoları deşifre eden, birilerinin işgal ve bölme planlarını bozan tek kişidir.
Cumhuriyetimizi bize emanet bırakan ulu önder Atatürk'ü gerçek manada bizlere tanıtan tek kişidir.
Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'tir diyen ve bunun tezini yazan tek kişidir.
Kısaca, Prof. Dr. Baş, vatan demektir, millet demektir, Atatürk demektir, birlik ve beraberlik, Ehl-i Beyt demektir, iman demektir, Türk-Kürt, Alevi-Sünni kardeşliği demektir, Müslüman Türk medeniyeti demektir, tüm dünyaya adaleti doya doya yaşatacak kainat devlet bir Türkiye demektir.
Prof. Dr. Baş'a yönelik bu saldırıların gerçek failleri, bu ülkede birlik ve beraberlik istemeyenlerdir, ecnebiler adına iş görenlerdir, Sayın Baş'ın milleti adına verdiği kutsal mücadeleyi çekemeyenlerdir, bu ülkeyi işgal etmek isteyenlere taşeronluk yapanlardır?
Allah böylelerinin bütün kirli planlarını kendi başlarına def ü ref eylesin.
Derin bir uykuda olan milletimizi de acilen uyandırsın ve gerçek lideriyle buluştursun.
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024