İktidarıyla muhalefeti ile bitmeyen bir hayal olan AB sevdası, Türkiye'ye, taviz üzerine taviz verdirmeye devam ediyor. Şu an iktidarda olan AKP, AB'ye girme hülyası sebebi ile çıkardıkları İslam inancına aykırı kanunları ile gerçek manada inançlı insanları derinden yaralamıştır. Resûlullah Efendimizin (s.a.a), "Öyle bir zaman gelecek ki kişi Müslüman olarak sabahlayacak fakat akşam kâfir olarak evine dönecektir" diye buyurmaktadır.
Öyle bir fitnenin içine girdiğimizi görmekteyiz ki bunu, kendini Müslüman zanneden insanların İslam inancına aykırı olan birçok ihaneti savunmasından anlamak mümkündür. Kendi desteklediği siyasi partinin ya da cemaat ve topluluğun yaptıkları icraatleri anlamsız duygularla savunmak, meseleyi İslam ve itikat terazisi ile tartmamak elbette vahim sonuçlar doğuracaktır.
İnsanın, ebedi hayatını ilgilendiren konularda vurdumduymaz tavır takınması en basit ifade ile aptalcadır. İnsanımızı iman dairesinden çıkarıp haçlı rıhtımına demir atma amaçlı olan AB hayali, sanki Müslüman Türk insanının nihai hedefi imişçesine yapılan kirli pazarlıklar ballandırıla ballandırıla anlatılmaktadır. Haçlı batının engel olarak koyduğu konular "fasıl" adı verilen aldatmacalarla ülkemizi yöneten idarecilere ev ödevi görevini görmektedir.
Heyhat ki, biz Müslüman Türk Milleti'ne hiçbir kazanımı olmayan ve olmayacak olan bu fasıl fiyaskosu, bizden çok şeyleri daha alıp götürme amacı gütmektedir. En son "vize muafiyeti alma tarihi"ni kazanım olarak gösteren siyasi irade, ülkemizi sığınmacı kampına döndürme gerçeğini halkımızdan gizlemektedir. Böyle giderse yakın gelecekte dünyanın çeşitli ülkelerindeki insanlarla yakın komşu olma olasılığımız oldukça fazladır.
Tabii bu yapılan ihanetlere bir de İngiliz kökenli hoca kılıklılar fetva vermezseler olmaz elbette. Ensar-muhacir muhabbeti yapan bu İngiliz ajanları her ne ise sırça köşklerinde ya da korunaklı saraylarında ensar vazifesini yerine getiriyorlar. Muhacir denilen insanlar ise aidiyet duygusundan uzak, elin kâfirinden medet bekleyen, vatanını her ne pahasına olursa olsun savuma anlayışından uzak, çoluk çocuk demeden gelecek korkusu ile yollara düşmüş muhacir topluluğu. Elbette bu insanlar içinde istisnalar mevcuttur. Biz genel tabloya bakarak böyle bir kanıya vardığımızı söyleyebiliriz.
Ülkemizde farklı farklı insanların elini kolunu sallayarak gezmesi çok yakındır. Kaos diye tabir edebileceğimiz bir tablo ile karşılaşmak istemiyorsak toplumsal olarak bilinçlenmeli, her milletin kendi vatan toprağına sahip çıkma duygusunu kendilerine anlatmalıyız.
İş işten geçmeden "fasıl" safsatalarını elimizin tersi ile itip kendimize gelmemiz gerekir. Aslında her ülke insanı Milli Ekonomi Modeli'ni öğrenmeli, kendi ülkesinde uygulama yoluna giden yöneticilere destek vermelidir. Zira günümüzün tek alternatifi, insanlığın kurtuluşu demek olan model budur. Israrla gizlenmesinin nedeni ise; kirli oyunları sonlandıracak, insana insanca yaşamak hakkı verecek olan bu modelin insanlığa sunulmuş bir hazin olmasıdır. Ne mutlu sahip çıkanlara?
Öyle bir fitnenin içine girdiğimizi görmekteyiz ki bunu, kendini Müslüman zanneden insanların İslam inancına aykırı olan birçok ihaneti savunmasından anlamak mümkündür. Kendi desteklediği siyasi partinin ya da cemaat ve topluluğun yaptıkları icraatleri anlamsız duygularla savunmak, meseleyi İslam ve itikat terazisi ile tartmamak elbette vahim sonuçlar doğuracaktır.
İnsanın, ebedi hayatını ilgilendiren konularda vurdumduymaz tavır takınması en basit ifade ile aptalcadır. İnsanımızı iman dairesinden çıkarıp haçlı rıhtımına demir atma amaçlı olan AB hayali, sanki Müslüman Türk insanının nihai hedefi imişçesine yapılan kirli pazarlıklar ballandırıla ballandırıla anlatılmaktadır. Haçlı batının engel olarak koyduğu konular "fasıl" adı verilen aldatmacalarla ülkemizi yöneten idarecilere ev ödevi görevini görmektedir.
Heyhat ki, biz Müslüman Türk Milleti'ne hiçbir kazanımı olmayan ve olmayacak olan bu fasıl fiyaskosu, bizden çok şeyleri daha alıp götürme amacı gütmektedir. En son "vize muafiyeti alma tarihi"ni kazanım olarak gösteren siyasi irade, ülkemizi sığınmacı kampına döndürme gerçeğini halkımızdan gizlemektedir. Böyle giderse yakın gelecekte dünyanın çeşitli ülkelerindeki insanlarla yakın komşu olma olasılığımız oldukça fazladır.
Tabii bu yapılan ihanetlere bir de İngiliz kökenli hoca kılıklılar fetva vermezseler olmaz elbette. Ensar-muhacir muhabbeti yapan bu İngiliz ajanları her ne ise sırça köşklerinde ya da korunaklı saraylarında ensar vazifesini yerine getiriyorlar. Muhacir denilen insanlar ise aidiyet duygusundan uzak, elin kâfirinden medet bekleyen, vatanını her ne pahasına olursa olsun savuma anlayışından uzak, çoluk çocuk demeden gelecek korkusu ile yollara düşmüş muhacir topluluğu. Elbette bu insanlar içinde istisnalar mevcuttur. Biz genel tabloya bakarak böyle bir kanıya vardığımızı söyleyebiliriz.
Ülkemizde farklı farklı insanların elini kolunu sallayarak gezmesi çok yakındır. Kaos diye tabir edebileceğimiz bir tablo ile karşılaşmak istemiyorsak toplumsal olarak bilinçlenmeli, her milletin kendi vatan toprağına sahip çıkma duygusunu kendilerine anlatmalıyız.
İş işten geçmeden "fasıl" safsatalarını elimizin tersi ile itip kendimize gelmemiz gerekir. Aslında her ülke insanı Milli Ekonomi Modeli'ni öğrenmeli, kendi ülkesinde uygulama yoluna giden yöneticilere destek vermelidir. Zira günümüzün tek alternatifi, insanlığın kurtuluşu demek olan model budur. Israrla gizlenmesinin nedeni ise; kirli oyunları sonlandıracak, insana insanca yaşamak hakkı verecek olan bu modelin insanlığa sunulmuş bir hazin olmasıdır. Ne mutlu sahip çıkanlara?
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018