Duyduk duymadık demeyin!
Diyanet FETÖ'nün şifresini çözmüş. Hem de dini şifresini. Bu ne hız yarabbi gözlerim yaşardı doğrusu. Açıklamayı Başkan Mehmet Görmez yaptı. Görmez sanıyorduk ama meğersem o da görmüş FETÖ'yü. Şaka bir yana kendisine öğleden sonra günaydın demek istiyorum. Bu bana Yeşilçam filmlerindeki cinayet işlendikten sonra polisin olay yerine geldiği sahneleri hatırlattı.
* * *
Neymiş efendim, şifre çözmüşler. Şimdi isterseniz biraz da biz şifre çözelim ve bakalım Mehmet Görmez FETÖ gerçeğini gerçekten görmüş mü yoksa görmemiş mi?
Öncelikle şunu ifade edelim eğer bu konuda samimi olmuş olsaydı 1997 yılından buyana FETÖ'nün dini ve milli bütünlüğümüzü tahrip eden ihanet şifrelerini tek tek çözen Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak verirdi. Eğer Haydar hocanın bu konudaki kitaplarını, köşe yazılarını, konuşmalarını takip etseydi bugün şifre peşine düşmesine de gerek kalmayacaktı.
* * *
Aslına bakarsanız Diyanet olarak çözdükleri bir şey de yok. Eğer gerçekten FETÖ'nün şifresini çözmüş olsalardı dinlerarası diyalog ihanetini camilerden defederlerdi. Eğer gerçekten FETÖ'nün şifresini çözmüş olsalardı FETÖ'nün fikir babası Said-i Nursi'ye güzellemeler yapmazlardı.
Eğer gerçekten FETÖ'nün şifresini çözmüş olsalardı dinlerarası diyalogun cilalanmış hali olan Medeniyetler İttifakı Projesi'nin bugün halen devletin resmi politikası olmasına itiraz ederlerdi.
Bilmeyenler için ifade edelim ki bugün Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu'nun iki resmi görevinden biri Medeniyetler İttifakı Projesi'nin yürütülmesi.
Bu durum hem hükümetin hem de Diyanet'in FETÖ ile mücadele konusunda samimiyet derecesini ortaya koyan açık bir delili değil mi?
* * *
Neyse biz yeniden bay başkana dönelim. Sizi önce 2009 yılına ardından da 2013 yılına götüreceğim. Başkan Görmez Kanal 7'de katıldığı bir programda Kazakistan eski Diyanet İşleri Başkanının 2009 yılında Orta Asya'daki FETÖ okullarıyla ilgili kendisine şunları söylediğini ifade etti; "Bu coğrafyada, bu okullarda okuyan çocuklarda ben 3 sorun görüyorum. Bir, aile bağları yok oluyor. İki, millet bağı yok oluyor. Üç, ümmet bağı yok."
Evet? Çok güzel, çok yerinde tespitler ve uyarılar.
Peki bu sözlerin Görmez üzerinde ne etkisi oldu acaba?
El cevap; sıfır!
Görmez'in bu sözlere rağmen de gerçeği görmediğinin kanıtı kendisinin 2013 yılında FETÖ elebaşına yazdığı mektup.
İHA tarafından internetten yayınlanan ve altında imzası olan mektupta Görmez, FETÖ elebaşına şöyle sesleniyor;
"Ehl'i hadisin naçiz bir talebesi olarak bir grup genç âlimle birlikte, Resul-i Ekrem'in nübüvvet işkâtından iktibas ile cem', tebvib ve tasnif ederek şerhettiğimiz 'Hadislerle İslam ? Hadislerin hadislerle yorumu' eserini şahsım da dahil çağımız İslam nesillerinde büyük emekleri olan zât-ı âlilerinin yüksek ıttılâlına tankidâtına arz etmekten şerefyab olduğumu ifade eder, sıhhat, âfiyet, uzun ömürler niyazıyla, selam, hürmet ve muhabbetlerimi takdim ederim."
* * *
Madem FETÖ'ye yazılan mektuptan bahsettik şimdi bir mektup da Prof. Dr. Haydar Baş'tan aktaralım. O da Gülen'e bir mektup yazdı. Ne zaman biliyor musunuz, 1998 yılında yani Görmez'in övgülerle dolu mektubundan tam 15 yıl önce. Gülen, Rabbinin aciz kulu sıfatıyla Vatikan'a gidip Papa'nın elini, eteğini öperek dinlerarası diyalog misyonunun bir parçası olma görevini üstlenince Haydar hoca kağıdı kalemi eline aldı ve gittiği yolun yol olmadığını belirterek ilahi hakikatleri yüzüne çarptı.
İşte 6 Şubat 1998 tarihli mektuptan birkaç tarihi satır;
1- Bir müddet evvel basına yansıyan bir beyanatınızda başörtüsüne "teferruat" demişsiniz. Çok iyi bilirsiniz ki tesettür, başörtüsü bir vecibedir, farzdır. Neden Allah'ın emirlerini tartışma konusu yapmaya sebep oluyoruz? Bu bir mecburiyet midir? Mecburiyet ise nereden kaynaklanmaktadır?
2- Günümüzde Kur'an-ı Kerim'i tahrif planları yapan çevreler ve bunların avukatlığına soyunan İslam muhalifleri var. Bu kadar vahim dalâlet, sapıklık ve tezat içinde yüzenlere TV kanalınızda zehirli fikirlerini yayma fırsatı veriyorsunuz.
3- Müşahede ettiğimiz daha büyük bir yanlış ise, Hıristiyan din öncüleriyle yakınlıklar kurulması. Hâlbuki küfür olan Hıristiyanlık ile yegâne hakkın kendisi olan İslam'ın hiçbir ortak yanı yoktur. Bilindiği gibi itikadî konular son derece büyük bir önemi haizdir. Küçük bir açı farkı, vahim neticeler doğurabilir. Sizden sadır olan küçük bir açı farkı, topluma genişleyerek yansır.
4- Haçlı taassubunun doğurduğu kin, tarih boyunca hızından hiçbir şey kaybetmeden yaşatılmaktadır. Son günlerde manevi ve dini değerler üzerinde çıkarılan tartışmalar sebepsiz değildir. Bu, uluslararası organizeli bir güç tarafından planlanmakta, bu hususta yerli uşaklar kullanılmaktadır. İyi bilelim ki hedef, sadece dinimiz değil, devletimiz ve hatta vatanımızdır.
5- Siz, ne bir siyasi lidersiniz, ne de İslam namına seçilmiş bir temsilcisiniz. Her iki halde de böyle badirelere düşmenin anlamı yoktur. Nitekim biz, devlet ve millet kucaklaşmasıyla milli bütünlüğü temine çalışıyor, mevzuat ve hukukun üstünlüğünü hayata geçirmeye gayret ediyoruz.
* * *
Evet.. Durum bu!
FETÖ şifresi 1998 yılında hatta daha öncesinde Prof. Dr. Haydar Baş tarafından çözüldü. Maalesef yıllarca bu görülmediği için TSK çözüldü, Emniyet çözüldü, Yargı çözüldü, Eğitim çözüldü kısaca Türkiye çözüldü ve nihayetinde karşımıza 15 Temmuz ihaneti çıktı.
Saygılar?
Diyanet FETÖ'nün şifresini çözmüş. Hem de dini şifresini. Bu ne hız yarabbi gözlerim yaşardı doğrusu. Açıklamayı Başkan Mehmet Görmez yaptı. Görmez sanıyorduk ama meğersem o da görmüş FETÖ'yü. Şaka bir yana kendisine öğleden sonra günaydın demek istiyorum. Bu bana Yeşilçam filmlerindeki cinayet işlendikten sonra polisin olay yerine geldiği sahneleri hatırlattı.
* * *
Neymiş efendim, şifre çözmüşler. Şimdi isterseniz biraz da biz şifre çözelim ve bakalım Mehmet Görmez FETÖ gerçeğini gerçekten görmüş mü yoksa görmemiş mi?
Öncelikle şunu ifade edelim eğer bu konuda samimi olmuş olsaydı 1997 yılından buyana FETÖ'nün dini ve milli bütünlüğümüzü tahrip eden ihanet şifrelerini tek tek çözen Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak verirdi. Eğer Haydar hocanın bu konudaki kitaplarını, köşe yazılarını, konuşmalarını takip etseydi bugün şifre peşine düşmesine de gerek kalmayacaktı.
* * *
Aslına bakarsanız Diyanet olarak çözdükleri bir şey de yok. Eğer gerçekten FETÖ'nün şifresini çözmüş olsalardı dinlerarası diyalog ihanetini camilerden defederlerdi. Eğer gerçekten FETÖ'nün şifresini çözmüş olsalardı FETÖ'nün fikir babası Said-i Nursi'ye güzellemeler yapmazlardı.
Eğer gerçekten FETÖ'nün şifresini çözmüş olsalardı dinlerarası diyalogun cilalanmış hali olan Medeniyetler İttifakı Projesi'nin bugün halen devletin resmi politikası olmasına itiraz ederlerdi.
Bilmeyenler için ifade edelim ki bugün Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu'nun iki resmi görevinden biri Medeniyetler İttifakı Projesi'nin yürütülmesi.
Bu durum hem hükümetin hem de Diyanet'in FETÖ ile mücadele konusunda samimiyet derecesini ortaya koyan açık bir delili değil mi?
* * *
Neyse biz yeniden bay başkana dönelim. Sizi önce 2009 yılına ardından da 2013 yılına götüreceğim. Başkan Görmez Kanal 7'de katıldığı bir programda Kazakistan eski Diyanet İşleri Başkanının 2009 yılında Orta Asya'daki FETÖ okullarıyla ilgili kendisine şunları söylediğini ifade etti; "Bu coğrafyada, bu okullarda okuyan çocuklarda ben 3 sorun görüyorum. Bir, aile bağları yok oluyor. İki, millet bağı yok oluyor. Üç, ümmet bağı yok."
Evet? Çok güzel, çok yerinde tespitler ve uyarılar.
Peki bu sözlerin Görmez üzerinde ne etkisi oldu acaba?
El cevap; sıfır!
Görmez'in bu sözlere rağmen de gerçeği görmediğinin kanıtı kendisinin 2013 yılında FETÖ elebaşına yazdığı mektup.
İHA tarafından internetten yayınlanan ve altında imzası olan mektupta Görmez, FETÖ elebaşına şöyle sesleniyor;
"Ehl'i hadisin naçiz bir talebesi olarak bir grup genç âlimle birlikte, Resul-i Ekrem'in nübüvvet işkâtından iktibas ile cem', tebvib ve tasnif ederek şerhettiğimiz 'Hadislerle İslam ? Hadislerin hadislerle yorumu' eserini şahsım da dahil çağımız İslam nesillerinde büyük emekleri olan zât-ı âlilerinin yüksek ıttılâlına tankidâtına arz etmekten şerefyab olduğumu ifade eder, sıhhat, âfiyet, uzun ömürler niyazıyla, selam, hürmet ve muhabbetlerimi takdim ederim."
* * *
Madem FETÖ'ye yazılan mektuptan bahsettik şimdi bir mektup da Prof. Dr. Haydar Baş'tan aktaralım. O da Gülen'e bir mektup yazdı. Ne zaman biliyor musunuz, 1998 yılında yani Görmez'in övgülerle dolu mektubundan tam 15 yıl önce. Gülen, Rabbinin aciz kulu sıfatıyla Vatikan'a gidip Papa'nın elini, eteğini öperek dinlerarası diyalog misyonunun bir parçası olma görevini üstlenince Haydar hoca kağıdı kalemi eline aldı ve gittiği yolun yol olmadığını belirterek ilahi hakikatleri yüzüne çarptı.
İşte 6 Şubat 1998 tarihli mektuptan birkaç tarihi satır;
1- Bir müddet evvel basına yansıyan bir beyanatınızda başörtüsüne "teferruat" demişsiniz. Çok iyi bilirsiniz ki tesettür, başörtüsü bir vecibedir, farzdır. Neden Allah'ın emirlerini tartışma konusu yapmaya sebep oluyoruz? Bu bir mecburiyet midir? Mecburiyet ise nereden kaynaklanmaktadır?
2- Günümüzde Kur'an-ı Kerim'i tahrif planları yapan çevreler ve bunların avukatlığına soyunan İslam muhalifleri var. Bu kadar vahim dalâlet, sapıklık ve tezat içinde yüzenlere TV kanalınızda zehirli fikirlerini yayma fırsatı veriyorsunuz.
3- Müşahede ettiğimiz daha büyük bir yanlış ise, Hıristiyan din öncüleriyle yakınlıklar kurulması. Hâlbuki küfür olan Hıristiyanlık ile yegâne hakkın kendisi olan İslam'ın hiçbir ortak yanı yoktur. Bilindiği gibi itikadî konular son derece büyük bir önemi haizdir. Küçük bir açı farkı, vahim neticeler doğurabilir. Sizden sadır olan küçük bir açı farkı, topluma genişleyerek yansır.
4- Haçlı taassubunun doğurduğu kin, tarih boyunca hızından hiçbir şey kaybetmeden yaşatılmaktadır. Son günlerde manevi ve dini değerler üzerinde çıkarılan tartışmalar sebepsiz değildir. Bu, uluslararası organizeli bir güç tarafından planlanmakta, bu hususta yerli uşaklar kullanılmaktadır. İyi bilelim ki hedef, sadece dinimiz değil, devletimiz ve hatta vatanımızdır.
5- Siz, ne bir siyasi lidersiniz, ne de İslam namına seçilmiş bir temsilcisiniz. Her iki halde de böyle badirelere düşmenin anlamı yoktur. Nitekim biz, devlet ve millet kucaklaşmasıyla milli bütünlüğü temine çalışıyor, mevzuat ve hukukun üstünlüğünü hayata geçirmeye gayret ediyoruz.
* * *
Evet.. Durum bu!
FETÖ şifresi 1998 yılında hatta daha öncesinde Prof. Dr. Haydar Baş tarafından çözüldü. Maalesef yıllarca bu görülmediği için TSK çözüldü, Emniyet çözüldü, Yargı çözüldü, Eğitim çözüldü kısaca Türkiye çözüldü ve nihayetinde karşımıza 15 Temmuz ihaneti çıktı.
Saygılar?
Bayram Coşkun / diğer yazıları
- Rest çekerken verilen tavizlerin söylenmesi / 26.09.2022
- ABD ve AB açlıktan kırılıyor! / 23.09.2022
- Kandırıldık / 19.09.2022
- Gariban Türk’e Survivor gibi memleket / 16.09.2022
- Klasik AKP dış politikası / 12.09.2022
- Akıl tutulması / 05.09.2022
- İslam dünyası! / 18.05.2021
- İftar / 07.05.2021
- Çöküş / 03.05.2021
- Tam kapanma dediysek, mesela yani / 30.04.2021
- ABD ve AB açlıktan kırılıyor! / 23.09.2022
- Kandırıldık / 19.09.2022
- Gariban Türk’e Survivor gibi memleket / 16.09.2022
- Klasik AKP dış politikası / 12.09.2022
- Akıl tutulması / 05.09.2022
- İslam dünyası! / 18.05.2021
- İftar / 07.05.2021
- Çöküş / 03.05.2021
- Tam kapanma dediysek, mesela yani / 30.04.2021