Hatırlarsanız, Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardan beri, BOP'un ve Barzani hareketinin bir İsrail projesi olduğunu ifade ederek, eğer ayıkmazlarsa, bölge insanlarının özellikle de Kürt kardeşlerimizin, Filistinlilerin kaderini yaşayacakları uyarısını yapıyor.
Dilerseniz, Filistinlililerin kaderini yaşamak nedir, Filistinli kardeşlerimiz neler yaşadı yerimiz yettiğince ifade etmeye çalışalım. İsrail'in, kendisine direnenlere kurulduğundan bu yana neler yaptığını ifade etmeden önce, Yahudi olmayıp da İsrail vatandaşı olanlara yaptıklarını, açıklanan raporlarla ortaya koyalım.
En günceliyle başlayalım; birkaç gün önce Birleşmiş Milletler'i (BM) karıştıran bir İsrail raporu sunuldu. Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCWA) tarafından yayımlanan rapor, İsrail'in insanlığa karşı suç işlediğini, tüm Filistinlilere yönelik ırk ayrımcılığı yaptığını ve uluslararası hukuka aykırı politikalar uyguladığını ifade ediyordu.
Raporda, İsrail'in Filistin halkına karşı uyguladığı sistematik "ırk ayrımcılığı" delillerle ispatlanıyordu, bu uygulamalara açık ve net bir şekilde tüm ayrıntıları ile yer veriliyordu.
Peki, sonuç ne oldu? Yine bildik bir şekilde raporu hazırlayanlara büyük baskılar yapıldı, Komisyonun Genel Sekreteri Rima Halef istifa etti ve de rapor geri çekildi.
İsrail BM'nin 5 daimi üyesinden biri değil ama BM'de hepsinden daha etkin, kimse hesap dahi soramıyor. İsrail, bırakın yaptığı zulümlerin hesabını vermeyi, raporda da ifade edildiği şekliyle, ırkçı politikalarının uluslar arası alanda bilinmesini dahi engelliyor.
8,5 milyon nüfuslu İsrail'in 1 milyon 700 bin kişisi Müslüman, Hıristiyan, Dürzi gibi farklı dinlerden olan Araplardan oluşuyor. İsrail bunların mal sahibi olmalarına müsaade etmediği gibi, ellerindekini de almak için her türlü baskı ve zulmü uyguluyor.
İsrail, kanunlarla hangi ülkeden gelirse gelsin Yahudi kökenli olanları hemen İsrail vatandaşı yapıyor ve her türlü haktan onları istifade ettiriyor ama zaten esikeden beri o topraklarda yaşayan bu Araplara hiçbir hakkı teslim etmediği gibi var olan haklarını da gaspediyor. İsrail, işgal ettiği topraklarda bulunan Filistinlilere bir taraftan ruhsat vermezken, diğer taraftan da ruhsatsız olduğu gerekçesiyle binalarını evlerini yıkıp, onları sokağa atıyor.
İsrail vatandaşı olsalar da Filistinlileri bu coğrafyadan uzaklaştırmak için her türlü baskıyı ortaya koyuyor. Bu baskı ve zulümler İsrail şemsiyesi altında yaşamaya razı olanlara uygulayan İsrail, direnenlere ise acımasızca yok etmek kastıyla saldırıyor.
Bunun örnekleri çok ama bazılarını aktaralım:
1948 Naser Al-Din Katliamı: Tüm kasaba haritadan silindi, sadece 40 Filistinli hayatını kurtarabildi. 1948 Tantura Baskını: İsrail'in yaptığı en büyük katliamlardan biridir. İsrail'li tarihçi Teddy Katz bu baskını "Kesinlikle en büyük katliamlardan birisi" diye tanımlıyor.
1948 Dahmas Camii Katliamı: İsrail Savunma Bakanı Moshe Dayan, Filistinlilere camide toplanmaları koşuluyla güvende olacaklarını anons etti. Camiye sığınan Filistinliler burada toplu olarak katledildi, katledilenlerin sayısı 450'yi geçti.
1948 Houla Katliamı: İsrailli askerler 85 kişiyi zorla bir eve doldurup evi ateşe verdi.
1948 Salha Katliamı: Kasaba halkı zorla camiye doldurulduktan sonra, tek bir kişi bile sağ kalmayıncaya kadar halkın üzerine ateş edildi.
1948 Deir Yassin Baskını: Kasaba halkı İsrail askerleri tarafından acımasızca katledildi. Baskın esnasında hamile kadınların karınları yarılarak bebekleri dışarı çıkarıldı, kurbanların organları parçalandı, çocuklar öldürülesiye dövüldü, bayanlar tecavüze uğradı, 52 çocuk annelerinin gözü önünde öldürüldü, daha sonra başları kesildi ve 60'tan fazla kadının da vücutları parçalandı.
1956 Han Yunus Katliamı: Han Yunus'taki mülteci kampına saldıran İsrail askerleri, 275 kişinin ellerini arkadan bağlayarak büyük bir katliama imza attı.
1994 Halil İbrahim Cami Katliamı: İsrail askerleri namaza durmuş Filistinlilere arkadan hain ve kalleşçe saldırdı, 67'sini katledip 300'ünü de yaraladı.
2002 Cenin Katliamı: İsrail tanklarıyla kuşatılan Cenin mülteci kampının üzerine önce helikopterlerden ölüm kusuldu, ardından kampa giren buldozerler evleri yerle bir etti, erkekler bilinmeyen yerlere götürüldü. Katliamda hayatını kaybedenlerin sayısı net olmamakla beraber 1300 olarak kaydedildi.
2008 Gazze Saldırısı: İsrail askerleri 60'tan fazla Apaçi, F-16 ve diğer savaş uçaklarıyla Gazze'ye bomba yağdırdı. Aralarında kundaktaki bebeklerin de bulunduğu 1417 Filistinli katledildi, 7000'den fazla Filistinli yaralandı. 4100 ev, 35 cami, 120 hükümet binası ve BM'ye ait 3 bina yerle bir edildi. Ayrıca üniversiteler, okullar ve hastaneler de füze saldırısına uğradı.
Bizler Türk milleti olarak 31 Mayıs 2010 tarihinde Mavi Marmara baskınıyla İsrail'in zulmüne, hukuku nasıl ayaklar altına aldığına, 9 insanımızı kaybederek bilfiil şahit olduk ama Filistinli kardeşlerimiz 69 yıldır İsrail zulmünün her çeşidini yaşıyorlar.
Prof. Dr. Baş, BOP kapsamında bulunan 22 İslam ülkesinde de hedeflenenin, Irak'ta ve Suriye'de temelleri atıldığı gibi, büyük İsrail devleti ve de ABD'ye vatan açma projesi olarak ifade etmektedir. Yani hedefte olan Türkiye'nin de içinde bulunduğu 22 İslam ülkesinde bulunan insanlar; ABD'nin Amerika kıtasında yaptığı yerli katliamının, İsrail'in Filistin coğrafyasında yaptığı katliam ve zulmün aynısına maruz kalacaklar. Bizden uyarması?
Dilerseniz, Filistinlililerin kaderini yaşamak nedir, Filistinli kardeşlerimiz neler yaşadı yerimiz yettiğince ifade etmeye çalışalım. İsrail'in, kendisine direnenlere kurulduğundan bu yana neler yaptığını ifade etmeden önce, Yahudi olmayıp da İsrail vatandaşı olanlara yaptıklarını, açıklanan raporlarla ortaya koyalım.
En günceliyle başlayalım; birkaç gün önce Birleşmiş Milletler'i (BM) karıştıran bir İsrail raporu sunuldu. Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCWA) tarafından yayımlanan rapor, İsrail'in insanlığa karşı suç işlediğini, tüm Filistinlilere yönelik ırk ayrımcılığı yaptığını ve uluslararası hukuka aykırı politikalar uyguladığını ifade ediyordu.
Raporda, İsrail'in Filistin halkına karşı uyguladığı sistematik "ırk ayrımcılığı" delillerle ispatlanıyordu, bu uygulamalara açık ve net bir şekilde tüm ayrıntıları ile yer veriliyordu.
Peki, sonuç ne oldu? Yine bildik bir şekilde raporu hazırlayanlara büyük baskılar yapıldı, Komisyonun Genel Sekreteri Rima Halef istifa etti ve de rapor geri çekildi.
İsrail BM'nin 5 daimi üyesinden biri değil ama BM'de hepsinden daha etkin, kimse hesap dahi soramıyor. İsrail, bırakın yaptığı zulümlerin hesabını vermeyi, raporda da ifade edildiği şekliyle, ırkçı politikalarının uluslar arası alanda bilinmesini dahi engelliyor.
8,5 milyon nüfuslu İsrail'in 1 milyon 700 bin kişisi Müslüman, Hıristiyan, Dürzi gibi farklı dinlerden olan Araplardan oluşuyor. İsrail bunların mal sahibi olmalarına müsaade etmediği gibi, ellerindekini de almak için her türlü baskı ve zulmü uyguluyor.
İsrail, kanunlarla hangi ülkeden gelirse gelsin Yahudi kökenli olanları hemen İsrail vatandaşı yapıyor ve her türlü haktan onları istifade ettiriyor ama zaten esikeden beri o topraklarda yaşayan bu Araplara hiçbir hakkı teslim etmediği gibi var olan haklarını da gaspediyor. İsrail, işgal ettiği topraklarda bulunan Filistinlilere bir taraftan ruhsat vermezken, diğer taraftan da ruhsatsız olduğu gerekçesiyle binalarını evlerini yıkıp, onları sokağa atıyor.
İsrail vatandaşı olsalar da Filistinlileri bu coğrafyadan uzaklaştırmak için her türlü baskıyı ortaya koyuyor. Bu baskı ve zulümler İsrail şemsiyesi altında yaşamaya razı olanlara uygulayan İsrail, direnenlere ise acımasızca yok etmek kastıyla saldırıyor.
Bunun örnekleri çok ama bazılarını aktaralım:
1948 Naser Al-Din Katliamı: Tüm kasaba haritadan silindi, sadece 40 Filistinli hayatını kurtarabildi. 1948 Tantura Baskını: İsrail'in yaptığı en büyük katliamlardan biridir. İsrail'li tarihçi Teddy Katz bu baskını "Kesinlikle en büyük katliamlardan birisi" diye tanımlıyor.
1948 Dahmas Camii Katliamı: İsrail Savunma Bakanı Moshe Dayan, Filistinlilere camide toplanmaları koşuluyla güvende olacaklarını anons etti. Camiye sığınan Filistinliler burada toplu olarak katledildi, katledilenlerin sayısı 450'yi geçti.
1948 Houla Katliamı: İsrailli askerler 85 kişiyi zorla bir eve doldurup evi ateşe verdi.
1948 Salha Katliamı: Kasaba halkı zorla camiye doldurulduktan sonra, tek bir kişi bile sağ kalmayıncaya kadar halkın üzerine ateş edildi.
1948 Deir Yassin Baskını: Kasaba halkı İsrail askerleri tarafından acımasızca katledildi. Baskın esnasında hamile kadınların karınları yarılarak bebekleri dışarı çıkarıldı, kurbanların organları parçalandı, çocuklar öldürülesiye dövüldü, bayanlar tecavüze uğradı, 52 çocuk annelerinin gözü önünde öldürüldü, daha sonra başları kesildi ve 60'tan fazla kadının da vücutları parçalandı.
1956 Han Yunus Katliamı: Han Yunus'taki mülteci kampına saldıran İsrail askerleri, 275 kişinin ellerini arkadan bağlayarak büyük bir katliama imza attı.
1994 Halil İbrahim Cami Katliamı: İsrail askerleri namaza durmuş Filistinlilere arkadan hain ve kalleşçe saldırdı, 67'sini katledip 300'ünü de yaraladı.
2002 Cenin Katliamı: İsrail tanklarıyla kuşatılan Cenin mülteci kampının üzerine önce helikopterlerden ölüm kusuldu, ardından kampa giren buldozerler evleri yerle bir etti, erkekler bilinmeyen yerlere götürüldü. Katliamda hayatını kaybedenlerin sayısı net olmamakla beraber 1300 olarak kaydedildi.
2008 Gazze Saldırısı: İsrail askerleri 60'tan fazla Apaçi, F-16 ve diğer savaş uçaklarıyla Gazze'ye bomba yağdırdı. Aralarında kundaktaki bebeklerin de bulunduğu 1417 Filistinli katledildi, 7000'den fazla Filistinli yaralandı. 4100 ev, 35 cami, 120 hükümet binası ve BM'ye ait 3 bina yerle bir edildi. Ayrıca üniversiteler, okullar ve hastaneler de füze saldırısına uğradı.
Bizler Türk milleti olarak 31 Mayıs 2010 tarihinde Mavi Marmara baskınıyla İsrail'in zulmüne, hukuku nasıl ayaklar altına aldığına, 9 insanımızı kaybederek bilfiil şahit olduk ama Filistinli kardeşlerimiz 69 yıldır İsrail zulmünün her çeşidini yaşıyorlar.
Prof. Dr. Baş, BOP kapsamında bulunan 22 İslam ülkesinde de hedeflenenin, Irak'ta ve Suriye'de temelleri atıldığı gibi, büyük İsrail devleti ve de ABD'ye vatan açma projesi olarak ifade etmektedir. Yani hedefte olan Türkiye'nin de içinde bulunduğu 22 İslam ülkesinde bulunan insanlar; ABD'nin Amerika kıtasında yaptığı yerli katliamının, İsrail'in Filistin coğrafyasında yaptığı katliam ve zulmün aynısına maruz kalacaklar. Bizden uyarması?
Murat Çabas / diğer yazıları
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024