Fizik tefsirden, astronomi hadisten daha mı az önemlidir?

Elbette değildir, Müslüman bir toplum için tefsir ve hadis ilmi ne kadar önemli ise, ne kadar olmazsa olmaz ise, fizik, kimya, matematik, tarih, coğrafya ve astronomi ve diğerleri de o kadar önemlidir.
Aklı kullanmada, aklı kullanarak maddeyi tanımada ve ona şekil vermede, maddeye şekil vererek insanlığın istifadesine sunmada kullanılan ilimlere vakıf olmadan beş başı mamur bir tefsirden, dört dörtlük bir hadis çalışmasından söz edilebilir mi?
Fiziği, kimyayı, astronomiyi, matematiği önemsemeyen, kulak ardı eden, bu ilim dallarına burun kıvıran bir kafa yapısı zaten hiç bir zaman Kur'an'ı ve onu tebliğ eden son elçiyi asla tanımamış ve anlamamış demektir.
Yazık ki, yazıklar ki uzun asırlardan beri böyle bir kafa yapısı İslam âlemine musallat olmuş, Kur'an'ın ruhuna tamamen aykırı olan bu zihniyet bugünkü hazin sonu hazırlamıştır.
Müslümanlar iskân oldukları mekânlarda, vatan edindikleri coğrafyalarda yer altı ve yer üstü zenginlikler ile kuşatılmış oldukları halde, ilimsizlikten ve beceriksizliklerinden ötürü maddeye şekil verememişler ve sahip oldukları zenginlikleri küresel tefecilere maalesef kaptırmışlardır.
Fussilet suresinin sondan bir önceki ayetini asırlardır anlamadan okumanın, ama o ayetin işaret ettiği "ufuklardaki ve nefislerdeki" incelikleri okuyamamanın sancıları içinde kıvranıyoruz ve düşmanların canımıza okumalarını sadece seyrediyoruz:
"Biz zamanı geldiğinde insanlara, Kur'ân'ın Allah tarafından indirildiğini ve Allah'ın gücünü ortaya koyacak ayet ve delillerimizi, kâinâtın uçsuz bucaksız ufuklarında yani dış dünyada ve kendi öz benliklerinde yani iç dünyalarında onlara göstereceğiz ki, böylece Kur'ân'ın gerçekleri içeren bir kitap olduğu onlara besbelli olsun ve Allah'ın yüce kudretine herkes şahit olsun. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?" (Fussilet: 53).
Kainat kitabına dikkat çeken, kainat kitabını dikkatle okumaya teşvik eden bu ve benzeri ayetleri asırladır sadece seslendiren, ama anlayıp gereğini yerine getirmeyen Müslümanların bu gün bu ilimlerde uluslararası arenada ne isimleri ne de bir markaları var.
İnsan kitabına dikkat çeken, insan kitabını dikkatle okumaya teşvik eden bu ve daha onlarca ayet yeterince anlaşılmadığı ve gereği yapılmadığı için bu gün tıp ilminin bütün branşlarında başkalarının peşinden koşmak durumundayız.
Yer bilimlerine, uzay bilimlerine, hayvanatın ve nebatatın incelenmesine dikkat çeken, vurgu yapan Kur'an ayetlerini sadece seslendirmek asırlardan beri "okumak" zannedilmiş ve halen de bu kafa yapısı piyasada alıcı buluyor.
Ankebut Suresinin 49. ayetinin tarif ettiği alimlerden olmak için sadece Kur'an diline vâkıf olmak yeterli midir yoksa o dili anlamak işin başlangıcı mıdır:
"Hayır; Kuran, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde yerleşen apaçık ayetlerdir. Ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse, bile bile inkar etmez."
Bir soru ile bitirelim; herhangi bir dili öğretmek için devletten maaş alan bir öğretmen "şu gavurcanın başına bir besmele çekerek başlayalım" diyerek alay ediyorsa, Rum Suresinin 22. ayetini günde yüz defa seslendirse ne olur:
"O'nun alametlerinden biri de, göklerin ve yerin yaratılması, renklerinizin ve dillerinizin ayrı ayrı olmasıdır. Şüphesiz bunlarda gerçekten bilenler için, alınacak dersler vardır."