2015 yılı siyaseten, iktisaden ve aynı zamanda içtimai ve diplomatik olarak kayıp bir yıl oldu. Bir gazeteci olarak dinlediklerim, okuduklarım bunda toplumun her kesiminin ittifak ettiğini gösteriyor. Bu kadar farklı alanlarda yaşanılan olaylar maalesef 2015 yılını Cumhuriyet tarihimizin en karanlık, en feci yılı olarak kayıtlara geçmesine yol açtı. Halkımızın yeni yıldan tek bir dileği var: Huzur. Maalesef insanımızın mal emniyeti kalmadı. Paradan, puldan, çektiği açlıktan, yokluktan, mahrumiyetlerden vazgeçmiş; canının derdine düşmüş durumda.
Öte yandan 2015 yılının en temel özelliğinin dostluğumuzu pekiştirmemiz, ilerletmemiz gereken ülkelerle düşman olduğumuz bir yıl olmasıdır. Önce Rusya, ardından Irak ve İran ile zıt kutuplara düştük. Buna karşılık öteden beri Türkiye'nin bölünüp parçalanması istikametinde planlar yapan realitede aramıza mesafe koymamız gereken ABD, İsrail ve AB ile iyice can ciğer kuzu sarması olduk.
Bu tablo Türkiye'nin diplomasi sahasında çöktüğünü haykırmaktadır.
İçeriye baktığımız zaman 2015; 1991-1992-1993 ve 1994 yılları dışında en fazla askerimizi ve polisimizi vatanın bağrına uğurladığımız yıl oldu. 1 Ocak itibariyle 20 Temmuz'dan bu yana 166 gün içinde benim kayıtlarıma göre (zira resmi rakamlar açıklanmıyor artık) 215 askerimizin ve polisimizin ocağına ateş düştü.
Burada bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Kırsal kesimlerdeki çatışmalar artık şehir merkezlerine taşındı. Bu bitmeyen savaş demektir. Buna en çarpıcı örnek Beyrut'tur. Beyrut, 1976 yılında bu ateşin içine düştü, zaman zaman ateşin alevleri sönse de kalan közler kolayca tutuşup bugünlere kadar geldi. İçine düştüğü şiddet sarmalından, gerginlikten, huzursuzluktan, hizmetsizlikten bir türlü kurtulamıyor. Bir benzer vaka bir zamanlar İslam dünyasının en güzel şehirlerinden biri olan Halep'tir. Artık Halep harap... Maalesef Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) başkenti olarak bizlere takdim edilen Diyarbakır da aynı yolda ilerliyor. Türkiye'nin eşbaşkanlığını üstlendiği BOP, İslam dünyasının insanlarını da, medeniyetini de yutuyor; Büyük İsrail'e zemin hazırlıyor.
2015 yılı ekonomide de tüm temel verilerin tepetaklak olduğu bir yıl oldu. İşsizlik, enflasyon arttıkça arttı. İhracat yılın 11 ayında hep düşüp durdu. Türkiye İhracatçılar Meclisi, Aralık 2015 ihracat rakamlarını 4 Ocak'ta açıklayacak. Eminim veriler yine negatif gelecek. Yolsuzluk ve yoksulluk vakayı adiyeden oldu.
Sosyal alanda ise feci bir tabloyu geride bırakıyoruz. 2014 yılında 130 binden fazla aile dağılmıştı. TÜİK 2015 yılı resmi rakamlarını henüz açıklamadı ama Yeni Mesaj gazetesinin yaptığı bir araştırmaya göre bu sene 145 bine yakın çift boşandı. Evlilikler azalırken, boşanmalar katlanarak artıyor. Artan cinayet, gasp, hırsızlık vakaları Türkiye'nin mal ve can emniyetinin olmadığı bir ülkeye doğru gittiğini gözler önüne seriyor.
2016 yılına gelince, "ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" der Ziya Paşa... 2015 yılında bu manzarayı 78 milyonluk Türkiye'ye armağan edenlerin 2016 yılında bizlere güzel bir ülke sunmasını beklemek safdillik olur. Zaten 2015 yılını bitirmek üzere olduğumuz şu saatlerde gündeme gelen yeni anayasa da Prof. Dr. Haydar Baş'ın 1 Kasım seçimlerinden hemen sonra ifade buyurdukları "Türkiye zifirî karanlık bir döneme girmiştir" realitesini dışa vurmaktadır. Atalarımız "gelen gideni aratır" demişler.
Endişemiz şudur ki 2016 yılı her alanda 2015 yılını mumla arayacağımız bir olacaktır. Çünkü ülke yönetimi teslim edilenlerin bizleri karanlıktan aydınlığa çıkaracak bir projeleri yoktur. Diplomaside de yok, iç politikada da yok, ekonomide de yok, sosyal meselelerde de yok. Çözümü olan 14 yıldan bu yana gerek yurtiçinde, gerekse yurtdışında her platformda tezlerini ortaya koyan, dünya genelinde çok sayıda devlet ricaline ve ilim ehline kabul ettiren Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosudur. Bugünlerde her kesimin yana yakıla aradığı huzurun adresi de bu kadrodur. Umarım 2016 yılı Türk milletinin ayıktığı bir yıl olur. Ayıkmamız da gerekiyor.
Ortalıkta neredeyse kabirdekileri uyandıracak kadar gürültü var ancak her nasılsa insanımız uyanmaya yanaşmıyor. Aksi takdirde Allah ömür ve istikamette istikrar bahşederse, bizler de yaklaşık 21 yıldan bu yana yaptığımız gibi 2016 yılı sonunda değerlendirmelerde bulunma imkânına haiz olursak maalesef yazacaklarımız bugün ifade ettiklerimizden çok daha acı olacaktır.
Öte yandan 2015 yılının en temel özelliğinin dostluğumuzu pekiştirmemiz, ilerletmemiz gereken ülkelerle düşman olduğumuz bir yıl olmasıdır. Önce Rusya, ardından Irak ve İran ile zıt kutuplara düştük. Buna karşılık öteden beri Türkiye'nin bölünüp parçalanması istikametinde planlar yapan realitede aramıza mesafe koymamız gereken ABD, İsrail ve AB ile iyice can ciğer kuzu sarması olduk.
Bu tablo Türkiye'nin diplomasi sahasında çöktüğünü haykırmaktadır.
İçeriye baktığımız zaman 2015; 1991-1992-1993 ve 1994 yılları dışında en fazla askerimizi ve polisimizi vatanın bağrına uğurladığımız yıl oldu. 1 Ocak itibariyle 20 Temmuz'dan bu yana 166 gün içinde benim kayıtlarıma göre (zira resmi rakamlar açıklanmıyor artık) 215 askerimizin ve polisimizin ocağına ateş düştü.
Burada bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Kırsal kesimlerdeki çatışmalar artık şehir merkezlerine taşındı. Bu bitmeyen savaş demektir. Buna en çarpıcı örnek Beyrut'tur. Beyrut, 1976 yılında bu ateşin içine düştü, zaman zaman ateşin alevleri sönse de kalan közler kolayca tutuşup bugünlere kadar geldi. İçine düştüğü şiddet sarmalından, gerginlikten, huzursuzluktan, hizmetsizlikten bir türlü kurtulamıyor. Bir benzer vaka bir zamanlar İslam dünyasının en güzel şehirlerinden biri olan Halep'tir. Artık Halep harap... Maalesef Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) başkenti olarak bizlere takdim edilen Diyarbakır da aynı yolda ilerliyor. Türkiye'nin eşbaşkanlığını üstlendiği BOP, İslam dünyasının insanlarını da, medeniyetini de yutuyor; Büyük İsrail'e zemin hazırlıyor.
2015 yılı ekonomide de tüm temel verilerin tepetaklak olduğu bir yıl oldu. İşsizlik, enflasyon arttıkça arttı. İhracat yılın 11 ayında hep düşüp durdu. Türkiye İhracatçılar Meclisi, Aralık 2015 ihracat rakamlarını 4 Ocak'ta açıklayacak. Eminim veriler yine negatif gelecek. Yolsuzluk ve yoksulluk vakayı adiyeden oldu.
Sosyal alanda ise feci bir tabloyu geride bırakıyoruz. 2014 yılında 130 binden fazla aile dağılmıştı. TÜİK 2015 yılı resmi rakamlarını henüz açıklamadı ama Yeni Mesaj gazetesinin yaptığı bir araştırmaya göre bu sene 145 bine yakın çift boşandı. Evlilikler azalırken, boşanmalar katlanarak artıyor. Artan cinayet, gasp, hırsızlık vakaları Türkiye'nin mal ve can emniyetinin olmadığı bir ülkeye doğru gittiğini gözler önüne seriyor.
2016 yılına gelince, "ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" der Ziya Paşa... 2015 yılında bu manzarayı 78 milyonluk Türkiye'ye armağan edenlerin 2016 yılında bizlere güzel bir ülke sunmasını beklemek safdillik olur. Zaten 2015 yılını bitirmek üzere olduğumuz şu saatlerde gündeme gelen yeni anayasa da Prof. Dr. Haydar Baş'ın 1 Kasım seçimlerinden hemen sonra ifade buyurdukları "Türkiye zifirî karanlık bir döneme girmiştir" realitesini dışa vurmaktadır. Atalarımız "gelen gideni aratır" demişler.
Endişemiz şudur ki 2016 yılı her alanda 2015 yılını mumla arayacağımız bir olacaktır. Çünkü ülke yönetimi teslim edilenlerin bizleri karanlıktan aydınlığa çıkaracak bir projeleri yoktur. Diplomaside de yok, iç politikada da yok, ekonomide de yok, sosyal meselelerde de yok. Çözümü olan 14 yıldan bu yana gerek yurtiçinde, gerekse yurtdışında her platformda tezlerini ortaya koyan, dünya genelinde çok sayıda devlet ricaline ve ilim ehline kabul ettiren Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosudur. Bugünlerde her kesimin yana yakıla aradığı huzurun adresi de bu kadrodur. Umarım 2016 yılı Türk milletinin ayıktığı bir yıl olur. Ayıkmamız da gerekiyor.
Ortalıkta neredeyse kabirdekileri uyandıracak kadar gürültü var ancak her nasılsa insanımız uyanmaya yanaşmıyor. Aksi takdirde Allah ömür ve istikamette istikrar bahşederse, bizler de yaklaşık 21 yıldan bu yana yaptığımız gibi 2016 yılı sonunda değerlendirmelerde bulunma imkânına haiz olursak maalesef yazacaklarımız bugün ifade ettiklerimizden çok daha acı olacaktır.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016