"Gözünüzü kara toprak doyursun" sözünü hatırlayanınız vardır. Tam 14 yıl önce söylenmişti bu söz. Kim tarafından? AKP'nin ilk tarım bakanı tarafından. Kime söylenmişti? Köylüye. Niçin? Buğday fiyatları alım fiyatından şikâyetçi oldukları için. Et bölümüne geleceğim?
Aradan 14 yıl geçti. Okuyabilenler için AKP'nin tarım ve hayvancılık mantığı bu cümlede saklıydı ve geldiğimiz noktada bu ispatlandı.
Kimin gözünü toprak doyurdu bilmem ama toprak, köylüyü doyurmadığı için vatandaş, toprağını terk etti. Tabi bu terk edişte suçlu ne topraktı, ne de köylü?
Çünkü tarım alanında kendi kendine yetebilen dünyanın 7 ülkesinden biri olan Türkiye, 2004'te AB'ye tam üyelik için attığı imza karşılığında ekim alanlarını, canlı hayvan sayısını AB'nin emri doğrultusunda azalttı.
Haliyle geldiğimiz noktada buğdaydan, samana, hazır etten kurbanlığa kadar tarım ve hayvancılıkta ithalat ülkesi olduk.
Oysa geçen 15 yılda dört tarım ve hayvancılık bakanı değişmiş, hepsi tozpembe tablolar çizmişti.
Hatta AKP'nin ikinci tarım bakanına (Mehdi Eker), Fransa Hükümeti tarafından 'Tarım Alanında Şövalye Liyakat Nişanı' (Chevalier dans l-Ordre du Merite Agricole) verilmişti.
Bu nişan ki, 129 yıllık tarihinde ilk kez bir Türk bakana veriliyordu. Bu tabloya göre böyle bir nişana layık görülen bakanın ülkesindeki tarım ve hayvancılığın şaha kalkmış olması lazımdır.
Ama gerçeklere bakınca bırak şaha kalkmayı, tarım ve hayvancılık sürünüyor. Ama nişan?
Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerine göre; Türkiye, 2010-2012 yılları arasında Fransa'dan 250 milyon dolar tutarında canlı hayvan ve et ithalatı yapmış.
Bugün Türkiye gündeminde canlı hayvan, hazır et ithalatı var. Önceki üç tarım ve hayvancılık bakanı gibi bugünkü bakan da, "Amacımız milletimizin doya doya et yemesidir" diyor.
Arka plana bakıyoruz, çiftçiler, besiciler, ziraat odaları bir isyan halinde; hazır etin hayvancılığı bitireceğini ifade ediyorlar.
Herkese günaydın!
2009'da başlamıştı et ve canlı hayvan ithalatı. Avustralya, ABD, Brezilya, Macaristan, Estonya, Litvanya, Letonya, Fransa, Avusturya, Slovakya, İsveç, Çek Cumhuriyeti ve şimdi de Sırplardan besmelesiz et ithal ediyoruz.
"Karnınızı et doyursun" bölümüne gelecek olursak! 2003 yılında etin kilosu 6 TL civarındaydı.
Fransız nişanı alan Mehdi Eker göreve geldiğinde et fiyatları 8 TL olmuş ve aynen bugünkü gibi vatandaş et fiyatlarının pahalılığından şikâyetçiydi. Mehdi Eker her çıktığı sahnede, et fiyatlarını düşüreceklerini, vatandaşın ete doyacağını ifade ediyordu.
Vatandaşı doyuramadan gitti. Ama fiyatlar artışa doymuyordu. Mehdi Eker'in 8 TL'den devraldığı et fiyatları, Faruk Çelik'e koltuğu devrederken 23 TL olmuştu. 18 ay kadar bu koltukta oturan Faruk Çelik de köylüye pembe tablo ve gülücüklü mesajlar veriyordu.
Koltuğu devrederken et fiyatları 40 TL idi. Ve Fıkıbaba koltuğa oturdu. Müthiş bir halkçılık duruşu sergiliyordu. Hatta selefini bile zan altında bırakacak açıklamalar yaptı ve talanın, hak yemenin önüne geçeceğini ifade etti. En bildik cümlesi ise "Artık vatandaşımız doya doya et yiyebilecek" oldu.
Yiyebiliyor musunuz?
Yiyorsunuz, yiyorsunuz da neyi yiyorsunuz?
Aradan 14 yıl geçti. Okuyabilenler için AKP'nin tarım ve hayvancılık mantığı bu cümlede saklıydı ve geldiğimiz noktada bu ispatlandı.
Kimin gözünü toprak doyurdu bilmem ama toprak, köylüyü doyurmadığı için vatandaş, toprağını terk etti. Tabi bu terk edişte suçlu ne topraktı, ne de köylü?
Çünkü tarım alanında kendi kendine yetebilen dünyanın 7 ülkesinden biri olan Türkiye, 2004'te AB'ye tam üyelik için attığı imza karşılığında ekim alanlarını, canlı hayvan sayısını AB'nin emri doğrultusunda azalttı.
Haliyle geldiğimiz noktada buğdaydan, samana, hazır etten kurbanlığa kadar tarım ve hayvancılıkta ithalat ülkesi olduk.
Oysa geçen 15 yılda dört tarım ve hayvancılık bakanı değişmiş, hepsi tozpembe tablolar çizmişti.
Hatta AKP'nin ikinci tarım bakanına (Mehdi Eker), Fransa Hükümeti tarafından 'Tarım Alanında Şövalye Liyakat Nişanı' (Chevalier dans l-Ordre du Merite Agricole) verilmişti.
Bu nişan ki, 129 yıllık tarihinde ilk kez bir Türk bakana veriliyordu. Bu tabloya göre böyle bir nişana layık görülen bakanın ülkesindeki tarım ve hayvancılığın şaha kalkmış olması lazımdır.
Ama gerçeklere bakınca bırak şaha kalkmayı, tarım ve hayvancılık sürünüyor. Ama nişan?
Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerine göre; Türkiye, 2010-2012 yılları arasında Fransa'dan 250 milyon dolar tutarında canlı hayvan ve et ithalatı yapmış.
Bugün Türkiye gündeminde canlı hayvan, hazır et ithalatı var. Önceki üç tarım ve hayvancılık bakanı gibi bugünkü bakan da, "Amacımız milletimizin doya doya et yemesidir" diyor.
Arka plana bakıyoruz, çiftçiler, besiciler, ziraat odaları bir isyan halinde; hazır etin hayvancılığı bitireceğini ifade ediyorlar.
Herkese günaydın!
2009'da başlamıştı et ve canlı hayvan ithalatı. Avustralya, ABD, Brezilya, Macaristan, Estonya, Litvanya, Letonya, Fransa, Avusturya, Slovakya, İsveç, Çek Cumhuriyeti ve şimdi de Sırplardan besmelesiz et ithal ediyoruz.
"Karnınızı et doyursun" bölümüne gelecek olursak! 2003 yılında etin kilosu 6 TL civarındaydı.
Fransız nişanı alan Mehdi Eker göreve geldiğinde et fiyatları 8 TL olmuş ve aynen bugünkü gibi vatandaş et fiyatlarının pahalılığından şikâyetçiydi. Mehdi Eker her çıktığı sahnede, et fiyatlarını düşüreceklerini, vatandaşın ete doyacağını ifade ediyordu.
Vatandaşı doyuramadan gitti. Ama fiyatlar artışa doymuyordu. Mehdi Eker'in 8 TL'den devraldığı et fiyatları, Faruk Çelik'e koltuğu devrederken 23 TL olmuştu. 18 ay kadar bu koltukta oturan Faruk Çelik de köylüye pembe tablo ve gülücüklü mesajlar veriyordu.
Koltuğu devrederken et fiyatları 40 TL idi. Ve Fıkıbaba koltuğa oturdu. Müthiş bir halkçılık duruşu sergiliyordu. Hatta selefini bile zan altında bırakacak açıklamalar yaptı ve talanın, hak yemenin önüne geçeceğini ifade etti. En bildik cümlesi ise "Artık vatandaşımız doya doya et yiyebilecek" oldu.
Yiyebiliyor musunuz?
Yiyorsunuz, yiyorsunuz da neyi yiyorsunuz?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024