logo
20 NİSAN 2024

ABD dünyanın gerillalığına soyundu

19.09.2006 00:00:00
Bush yönetimi, 11 Eylül sonrası ABD dış politikasının eksenindeki istikrar kavramını demokrasiyle değiştirdi. ABD, istikrar adına yıllarca desteklediği diktatörlüklere içi boş bir demokrasi götürmek için ayaklanma kışkırtıyor Genelde jandarma olgusu düzen ve istikrarı, gerilla ifadesi ise değişim ve ayaklanma olgularını çağrıştırır. 11 Eylül sonrasında ABD hükümetinin dünyanın jandarmalığını bıraktığını ve dünyanın gerillası gibi davranmaya meylettiğini düşünüyorum. 11 Eylül sonrasında, ABD dış politikasının ana ekseninde yer alan 'istikrar' kavramının yerine 'demokrasi' kavramı ikame edildi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD'nin, dünyanın gelişmekte olan bölgeleri ile ilişkisinin temelinde 'istikrar' kavramı vardı. Soğuk Savaş yıllarında ABD kendi etki alanı içinde gördüğü bu bölgelerde, Sovyetler Birliği'ni dengelemeye yönelik bir tutum içindeydi. Gelişmekte olan ülkelerde iktisadi anlamda kalkınmayı sağlayabilmek için öncelikle istikrarı sağlamak gerektiği görüşü Berlin Duvarı yıkılana kadar olan dönemde son derece yaygındı. İstikrarı sağlamak uğruna, Ortadoğu, Orta ve Güney Amerika'da neredeyse 'karşı-ayaklanma' (kontr-gerilla) eylemleri bile meşruiyet kazanmış, demokratikleşmeye yönelik sivil toplum hareketleri kösteklenmiş ve siyasal alan daraltılmıştı. Çünkü, 1980'li yıllarda iktisadi kalkınma ve istikrar arasında doğrudan ilişki kuran görüşler, Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlar tarafından da benimsenmiş ve bunlara gelişmekte olan ülkelere önerilen paket programlarda yer verilmişti. İthal ikameci sanayileşmeden ihracata yönelik sanayileşmeye geçebilmek için gelişmekte olan ülkelere yabancı sermaye girişi sağlanmalıydı ve yabancı sermayenin girişinin koşulu ise istikrardı. Bu bağlamda ağızlara sakız olan kavram 'istikrar' idi. Bu istikrar arayışı, İkinci Dünya Savaşı sonrasında sosyal bilim disiplinlerinin hemen hemen hepsini etkisi altına alan 'gelişme çalışmaları'nın (Development Studies) evrilmesine koşutluk etti. Gelişme çalışmaları ile devlet-merkezli sosyal bilimler yaygınlaşmaya yüz tuttu. İkinci Dünya Savaşı öncesinde etkili olan 'medeniyet' odaklı çalışmaların yerini devlet-eksenli araştırmalar almaya başladı. ABD ve sosyal bilimler İkinci Dünya Savaşı öncesinde, sosyal bilimlerde, Avrupa ağırlıklı çalışmalar egemenken, araştırmaların ekseninde genellikle Avrupa medeniyetinin neden daha fazla ilerlemiş olduğu sorusu yer alıyordu. İkinci Düya Savaşı sonrası dünya, ABD'nin gerek uluslararası ilişkilerde gerekse de sosyal bilimlerde öne çıkması temelinde şekillendi. Ünlü Fransız sosyolog Alaine Touraine'in ifadesiyle bu dönemde, 'Avrupa düşüncesi Amerikanlaşmaya yüz tuttu'. Avrupa düşüncesi Amerikanlaşırken, sosyal bilimlerde ABD dış politikasına koşut bir istikrar arayışı öne çıkmaya başladı. Örneğin, 1960'larda, ABD'de ortaya çıkan ve Camelot adı verilen araştırma projesini yürüten sosyal bilimcilerin amaçları ABD dış politikasının amaçları ile açıkça örtüşüyordu: Yunanistan, Küba, Filipinler, Dominik Cumhuriyeti ve Vietnam'da sosyal hareketlilik ve değişim amaçlayan güçleri saptamak ve bunları engellemek. Bu engelleme eylemlerini gerçekleştiren karşı ayaklanmacı güçlere kontr-gerilla adı veriliyordu. Kısacası değişim isteyen ayaklanma (gerilla) güçleri karşısında konumlanacak karşı ayaklanma güçlerini destekleyen ABD dış politikası sosyal bilimlerde de etkili oldu. 'Demokrasi'nin içi boşaldı 1980'lere gelindiğinde ABD dış politikası ve gelişme çalışmaları arasındaki ilişkiler ortaya serilmeye başladı. Bu çalışmaları yürüten başlıca akademisyenlerin resmi dış politika kurumları ile ilişkileri ve araştırma fonlarının kaynakları didiklendi. Berlin Duvarı yıkılıp Sovyetler Birliği parçalandıktan sonra ise, 1993 yılında, gelişme çalışmalarının en ünlü temsilcilerinden birisi olan Samuel Huntington, sosyal bilimlerde 'medeniyet' eksenli analizlere dönüşün habercisi olan ünlü 'medeniyetler çatışması' tezini dile getirdi. Bu tezi dile getirenin Huntington olması oldukça ironik idi. Çünkü Huntington, uzun yıllar istikrar temelli, değişim karşıtı gelişme çalışmalarına öncülük etmişti. Kurumsallaşmanın toplumsal hareketliliğin gerisinde kaldığı dönemlerde ortaya çıkacağını öngördüğü 'siyasal çürüme' nosyonu ve askerlerin ilerleme ve istikrarla olan olumlu ilişkisine yaptığı vurgu, istikrar odaklı çalışmaların belki de en önemlilerinden biriydi. Medeniyetler çatışması tezi, ABD'nin gelişmekte olan ülkelerde istikrara yönelik ilgisinin eskisi kadar yoğun olmadığının; bir anlamda da bu ülkelerden boşanmasının ilanı gibiydi. Artık bu ülkeleri etkisi altına alma olasılığı olan büyük rakip, Sovyetler Birliği, parçalanmıştı. Huntington'ın Ortadoğu ile ilgili yeni tespitleri İslam ağırlıklı idi. ABD'nin 'istikrar' dayatması yerini kültürlerarası kopuşa yapılan vurguya bırakmaya başladı. Huntington istikrar saplantısını terk ederken, Müslüman toplumları dönüştürmenin olanaksızlığından da dem vuruyor ve neredeyse Batı medeniyetleriyle Müslüman dünya arasındaki boşanmayı ilan ediyordu. ABD'nin Ortadoğu'ya yönelik dış politikası, 11 Eylül sonrasında demokratikleşme söylemine doğru evrilirken, ara dönemde (yani 1990'larda) Huntington'ın medeniyetler çatışması tezinden fazlasıyla beslendi ve Müslüman kültürlerle şiddetli geçimsizlik düşüncesinin temelleri bu yıllarda atıldı. 11 Eylül sonrasında ise, ABD'nin karşısındaki yeni düşman artık çokuluslu bir olgu olan 'Müslüman terör' olarak tanımlandı. Hatta 11 Eylül'ün hemen ertesinde dili sürçen Başkan Bush, yeni 'Haçlı seferleri'nden söz etti. Amerikalı sosyal bilimciler, öncelikle terörün neden kendilerini vurduğu üzerinde kafa patlatmaya başladılar. Böylelikle, yıllarca istikrar uğruna destek verdikleri diktatörlüklerin, askeri rejimlerin eleştirisini yapmaya başladılar. Özellikle ABD'nin Ortadoğu'da istikrar uğruna baskıcı rejimlere verdiği desteğin, bölge halklarının gözünde Amerikan karşıtlığına yol açtığı tespitleri yapıldı. Bunun sonucunda ABD dış politikası ciddi bir biçimde vites değiştirdi ve 'demokratikleşme' teması öne çıkmaya başladı. 2003 yılına gelindiğinde Bush hükümeti Büyük Ortadoğu ya da daha sonraki adıyla Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi'ni dillendirmeye başlamıştı. Kısacası ABD, Ortadoğu'da karşı ayaklanma yerine, değişim yanlılığının tellallığını yapmaya başladı. Bush hükümetinin ve onun danışmanı neo-konların demokrasi odaklı konuşmaları demokrasi kuramındaki bütün referans noktalarını altüst etti. Bu durumda 11 Eylül sonrasında sosyal bilimlerde demokratikleşme temasına vurgu yapılacağı çıkarsamasını yapmak mantıksız olmaz. Zaten şimdiden içi boşaltılmış bir demokrasi olgusunun önlenemez yükselişi ile karşı karşıyayız. Bütün bu gelişmeler ABD hükümetinin değişim sözcülüğü adı altında, Birleşmiş Milletler'i kale almadan savaş çığırtkanlığı yapmasını getirdi. Artık istikrar için karşı ayaklanmaya destek vermek yerine, demokratikleşme için bizzat ayaklanmayı kışkırtan bir ABD var. Adeta ABD dünya jandarması yerine dünya gerillası oldu. İstikrarın yerini değişim ve demokratikleşme aldı. Değişim savaş yolu ile tetiklenmeye çalışıldığı için de, hemen her yerde seçkinler içinde askeri seçkinlerin siyasal seçkinler üzerindeki nüfuzu arttı. ABD hükümetinin 11 Eylül sonrası demokrasi tellallığı, demokrasi kavramını bir anlamda piçleştirdi, içinin boşalmasına neden oldu. Savaş ve demokrasi birlikte anılmaya başlandı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında istikrar kavramını diline dolayan ABD hükümetleri, 11 Eylül sonrasında değişim ve demokrasi kavramlarını ağızlarına sakız ettiler. Demokrasi tanımı içinde yer alan tüm taşlar yerinden oynadı. 11 Eylül sonrasında değişim ve demokrasi iktidar sahiplerinin, istikrar ise kitlelerin diline düştü. Adı istikrar ile bütünleşen muktedirler değişimci ve demokrat, ayaklanmaya meyilli olan kitleler ise istikrar yanlısı ve değişim karşıtı oldu. ABD'nin gerilla gibi davrandığı bir dünyada ayaklanmanın ve değişimin demokratikleşme ile sonuçlanacağı da şüphe götürür bir hal aldı.Ayşe Kadıoğlu/ Radikal
Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz
Beşiktaş 5 maç sonra kazandı
Galibiyet Serdar Topraktepe yönetiminde geldi
Geçen yılki yatırım tutarı 3.7 milyar dolar
5 yılda 11.2 milyar dolarlık yatırım yaptı
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz
Beşiktaş 5 maç sonra kazandı
Galibiyet Serdar Topraktepe yönetiminde geldi
Geçen yılki yatırım tutarı 3.7 milyar dolar
5 yılda 11.2 milyar dolarlık yatırım yaptı
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk

Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı

Tokat'ta incelemelerde bulunan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu, "Şu ana kadar alınan 500 ihbardan 50 yapı incelendi, 5 yıkık, 15 de ağır hasarlı yapı tespit edildi" dedi.
19.04.2024 16:34:00
İhlas Haber Ajansı
Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı
Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu, Tokat'ta 5.6 büyüklüğündeki depremin merkez üssü olan Sulusaray ilçesinde incelemelerde bulundu.

Tokat Valisi Numan Hatipoğlu, Bakan Yardımcısı Tuzcuoğlu'na deprem hasarı hakkında bilgi verdi. İlçe hükümet konağı önünde gazetecilere açıklama yapan Tuzcuoğlu, "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız olarak da Sayın Bakanımız Mehmet Özhaseki beyin hemen talimatlarıyla biz de kendi bakanlığımızın çalışmaları açısından her türlü önlemi, tedbiri ve gayreti ortaya koyduk. Arkadaşlarımızı çok hızlı bir şekilde bölgeye sevk ettik. Gerek çevre illerden buraya transfer ettiğimiz teknik arkadaşlarla, gerekse bakanlık merkezinden buraya yönlendirdiğimiz teknik ekiplerimize, hasar tespit ekiplerimizle birlikte gerek Yozgat ve Tokat'ta çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu anda 20 ekip 50 teknik personelle birlikte bu çalışmalarımız yürüyor, ihtiyaç halinde yine Sayın Valimizin, yine AFAD'ımızın koordinasyonunda teknik ekip sayılarımızı arttırabiliriz. Birkaç gün içerisinde de inşallah bu bölgedeki tüm hasar tespitlerini de tamamlamayı düşünüyoruz" dedi.

"Ağır hasar 99 öncesi yapılan binalarda"

Tuzcuoğlu yaptıkları incelemede depremde ağır hasar alan binaların 1999 yılı öncesi yapılan binalar olduğuna dikkat çekerek, "Gerek Tokat'ta gerek Yozgat'ta baktığımız zaman ağırlıklı olarak hasar gören yapıların yine 1999 öncesi binalar olduğunu tespit ediyoruz. Bunların çoğunluklu olarak 40-50 yıl öncesine ait kerpiç yapılar, yığma yapılar, mühendislik ve fen hizmetlerinden yoksun olan yapılmış olan binalar olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla ülkemiz bir deprem bölgesidir. Gerek kuzeyden geçen fay hatları, gerek Doğu Anadolu ve güneyden geçen fay hatları, gerekse Ege ile Ege'deki fay hatlarını göz önüne aldığınız zaman ülkemizin tamamı çok önemli bir deprem bölgesi oluyor. Himalayalar'dan Alp'lere kadar uzanan bu hat içerisinde bizim ülkemiz depremsellik açısından, risk açısından beşinci ülke konumunda. Öyle olunca muhakkak suretle biz yapılarımızı sağlam, sıkı ve mühendislik hizmetleri çerçevesinde inşa etmek zorundayız. Depremden çok fazla bir şey olmayabilir. Ama yapılarımız eğer ona dayanaklı değilse o zaman maalesef istenmeyen tablolarla karşı karşıya kalıyoruz" diye konuştu.

"500 ihbar geldi, 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı"

Tuzcuoğlu, depremin ardından 500'e yakın ihbar alındığını ifade ederek şunları söyledi:

"Değerli arkadaşlar Tokat ilimizde bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalarda 500 ihbar aldık şu ana kadar. Bu ihbarların sayısı artabilir. Özellikle şu anda hemşehrilerimizin bir kısmı evlerine giremiyorlar. Bunlar giriş yapmaya başladıkları zaman muhtemeldir ki orada birtakım ihbarlar da alınacak. Bu ihbarların sayısı artabilecek ve biz de yapılan her türlü ihbara teknik ekiplerimizle beraber hemen gidip yerinde inceleme, araştırma ve neticelerimizi ortaya koyacağız. Şu ana kadar incelenen 50 yapıdan 5 tanesi yıkık görünüyor. Yine 15 tane ağır hasarlı yapı görünüyor. Az önce de bahsetmiş olduğum gibi bunların büyük çoğunluğu yine kerpiç işte yığma yapılar. Mühendislik hizmetinden yoksula yapılmış olan yapılar. Diğerlerini de yine en kısa sürede tamamlamış olacağız. Kamu binalarımızla alakalı bir hasar görünmüyor. Bu sevindirici bir şey. Aslında depremle alakalı bizi en çok teselli bulduran konu bir can kaybı olmaması."

Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması

Beypazarı Maden Suyu firması, ürün değerlerinin Avrupa Birliği mineralli su kriterlerine ve Türkiye Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik limitlerine uygun olduğunu belirterek, durumun Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre'de mevzuatın farklılığından kaynaklandığını açıkladı.
19.04.2024 14:17:00 / Güncelleme: 19.04.2024 14:39:00
İhlas Haber Ajansı
Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması
Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması
İsviçre Federal Gıda Güvenliği ve Veterinerlik Bürosu, Beypazarı Maden Suyu firmasının bazı ürünlerinden alınan numune sonrası "ürünlerde bor miktarının yüksek olduğu" gerekçesiyle teslim edilen ürünler hakkında satış durdurma kararının alınmasını istemişti.

Geçtiğimiz günlerde firma tarafından yapılan açıklamada ise sosyal medyada ürün hakkında atılan iddialar yalanlanmıştı.

Firma, tartışmalara konu olan iddialar hakkında talep edilen İsviçre kaynaklı analiz sonucunun taraflarına ulaştığını açıkladı.



Firma tarafından analiz kaynaklarına ilişkin yapılan yazılı açıklamada, "Maden suyumuzun değerleri Avrupa Birliği mineralli su kriterlerine ve Türkiye Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik limitlerine uygundur. Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre'de yaşanan bu durum Avrupa Birliği ve İsviçre mevzuatının farklılığından kaynaklanmaktadır. Doğal maden suyumuz, Sağlık Bakanlığı ve Ankara İl Sağlık Müdürlüğü denetiminde olup üretim sıklığı ile orantılı olarak düzenli bir şekilde denetlenip, analiz edilmektedir. Yer altında doğal olarak oluşan maden suyumuz tam 68 yıldır aynı kaynaktan, el değmeden şişelenmekte ve bütün ülkelere aynı içerikte ürün gönderilmektedir" ifadelerine yer verildi.

Dilan ve eşi Engin Polat'ın soruşturması şüphelilerine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye

İstanbul merkezli 6 ilde düzenlenen ve Dilan Polat ile eşi Engin Polat'ın da tutuklandığı soruşturma kapsamında, 16 şüphelinin "vergi usul kanuna muhalefet" suçundan tahliyesine karar verildi

19.04.2024 12:08:00 / Güncelleme: 19.04.2024 12:14:38
AA
Dilan ve eşi Engin Polat'ın soruşturması şüphelilerine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Dilan ve eşi Engin Polat'ın soruşturması şüphelilerine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, Engin Polat ve Dilan Polat'ın aralarında olduğu 16 şüpheli hakkında "Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi, Vergi Usul Kanunu ile Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi kanunlarına muhalefet" ile "suç örgütü kurma ve üye olma" suçlarından yürütülen soruşturma sürüyor.

Soruşturma kapsamında, aylık tutukluluk incelemesi yapan sulh ceza hakimliği, 16 şüphelinin "vergi usul kanununa muhalefet" suçundan tahliyesine karar verdi.

Hakimlik, şüphelilerin "suç örgütü kurma ve üye olma", "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama" ve "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet" suçlarından ise tutukluluk hallerinin devamına hükmetti.

Ne olmuştu?

İstanbul merkezli 6 ilde 1 Kasım'da ve devamında düzenlenen operasyonlarda, Dilan Polat ve eşi Engin Polat'ın da aralarında bulunduğu 24 şüpheli gözaltına alınmıştı.

Soruşturma kapsamında daha önce şirketlerinde yapılan aramalarda dijital materyal ve defterlere el konulan Polat çiftinin de yer aldığı şüphelilerle ilgili MASAK ön inceleme raporu hazırlanmış, raporda tasfiye halindeki 3 firmadan aile bireylerine ait şirketlere sözde ticaret karşılığında sahte fatura kesilmesi yöntemiyle 200 milyon lira para girişi olduğu belirlenmişti.

Paranın yine aile bireylerine ait şirketler arasında transfer edildiği, son aşamada ise Engin Polat'ın sahibi olduğu Milda Gayrimenkul isimli firmada toplanarak gayrimenkul ve çok sayıda araç alındığının tespitinin ardından İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, şüphelilerin kimliklerini belirlemiş, İstanbul merkezli Ankara, Yalova, Ordu, Kırklareli ve Manisa'da 43 adrese eş zamanlı operasyon düzenlemişti.

Soruşturma kapsamında çalışmalarını sürdüren ekipler, Dilan ve Engin Polat'a ait bir medikal şirketin Ankara'da başka bir firmaya isim hakkını verdiğini, bu firmanın hesabındaki 1 milyon 800 bin liranın da ortakların kişisel hesaplarına aktarılmaya çalışıldığını tespit etmişti.

Dilan Polat, Engin Polat ve Sıla Doğu'nun da aralarında bulunduğu şüphelilerden 16'sı tutuklanmıştı.

Hakimlik, 27 şirkete kayyum atanmasına hükmetmişti.

Soruşturma kapsamında, Dilan Polat'ın 2019'da "şampiyonlar ligi" adıyla sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğrafta yer alan bazı kişiler kimlikleri tespit edilip soruşturmaya dahil edilmiş, savcılık, sosyal medya fenomeni olan bu kişiler hakkında yurt dışına çıkış yasağı getirilmesini talep etmişti.

Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliği, sosyal medya fenomenleri Eylül Öztürk Özkan, Feyzanur Başar, İleyda Topal, İlke Ela Göz, Kadir Yiğit, Mervenur Korkut, Muhammet Oğuz Başar, Murat Yiğit, Nurgül Yiğit, Tolunay Topal, Tuğba Demirhan, Yavuz Selim Korkut, Habip Özsefil, Huri Özsefil ve Özge Duman'a yurt dışına çıkış yasağı getirmişti. 

Mersin'de şafak operasyonu: 78 gözaltı

Mersin'de haklarında çeşitli suçlardan yakalama kararı bulunan şahıslara yönelik sabah saatlerinde gerçekleştirilen şafak operasyonunda 78 kişi gözaltına alındı
19.04.2024 11:20:00
İhlas Haber Ajansı
Mersin'de şafak operasyonu: 78 gözaltı
Mersin'de şafak operasyonu: 78 gözaltı
Mersin'de haklarında çeşitli suçlardan yakalama kararı bulunan şahıslara yönelik sabah saatlerinde gerçekleştirilen şafak operasyonunda 78 kişi gözaltına alındı.

İl Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, dolandırıcılık, yaralama, hakaret, hırsızlık ve tehdit gibi suçlardan haklarında yakalama kararı bulunan şahısların yakalanmasına yönelik Asayiş Şube Müdürlüğü Aranan Şahıslar Büro Amirliği koordinesinde operasyon düzenlendi. İl genelinde 30 adrese düzenlenen şafak operasyonunda 78 kişi yakalanarak gözaltına alındı.

Gözaltına alınan şahıslarla ilgili işlemlerin sürdüğü bildirildi.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.