Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, seçildiği günden beri her yerde eşsiz görünüyor. Önce 30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri, Cumhurbaşkanı tek başına geldi. Ardından askerin verdiği resepsiyon, Gül yine eşsiz. Haydi onlar askeri törenlerdi, kimileri "kadınların zaten işi yok" diyebilir. Ama Gül, Köşk'te iki davet verdi. Bu davetler seçilmesi şerefine idi. Yanında yine eşi yok. Zaten Çankaya'dan sızan bilgilere göre de Abdullah Gül, belli olmayan bir süre için eşini yanında taşımayacak.Peki neden?Kim neyi kanıtlamak istiyor ya da ne yapılmak isteniyor?
Çok belli ki Türk halkı, türbanlı bir kadının Türkiye Cumhuriyeti'nin en tepesinde oturmasından asla rahatsız değil. Önce bunu oylarıyla gösterdi zaten. Ardından Konda'nın yaptığı araştırmaya göre bu oy oranı daha da arttı. Onun da ötesinde yine yapılan araştırmalar Türk halkının yüzde 80'den fazlasının böyle bir manzaradan hoşnut olduğunu ortaya koydu.O halde sorun, Cumhurbaşkanı'nın eşinin başının türbanlı olmasına askerin tepki göstermesi. Yaygın inanışa göre Cumhurbaşkanı da bu tepkinin artmaması için eşini saklıyor. Öyle yapmasa da eşini her yere göğsünü gere gere götürse ne olur?Hiçbir şey. Bunu şunun için söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, başkomutanı olduğu askerden korkmaz. En azından asker buna izin vermez. Ayrıca zaten AKP iktidarı askerden korkmadığını kanıtladı. Bu nedenle Cumhurbaşkanı'nın askerden korktuğunu söylemek asla doğru olamaz. Olsa olsa Gül şimdilik bir nezaket gösteriyordur, o kadar.Benim bu konudaki görüşüm farklı. Cumhurbaşkanı'nın askerden korkmayacağı böylesine kesinken Hayrünisa Hanım'ın ortada görünmeyişinin nedeni dış dünyanın tepkisinden duyulan endişedir. Özellikle Avrupa ülkelerinin, başı türbanlı bir First Lady'ye şaşırarak ve biraz da gülerek bakacağı düşünülüyor olabilir. Bunu da şuradan söylüyorum, gerek Abdullah Gül gerekse Tayyip Erdoğan, Avrupa ülkelerine yaptıkları gezilerde eşlerini pek yanlarında götürmediler. Yani orada bir çekince var demek ki.Herhalde Cumhurbaşkanı Gül de bunu düşünüyordur.İşin laiklikle alakası olduğunu düşünmek bana göre yanlış. Hayrünnisa Hanım'ın ortada olmayışını buna bağlamak sadece Türkiye'de gerginlik yaratır. Bu nedenle "eşsiz" tartışmasının bir an önce bitirilmesi gerekir ki Türkiye gerçekten normale dönsün.Burada da en büyük görev Cumhurbaşkanı Gül'e düşüyor. Hem dedikoduları önlemek hem de bunun yarattığı gerginliği bir an önce bitirmek için eşini mutlaka ortaya çıkarmalıdır.Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, eşini saklama lüksüne sahip değildir.Çarşamba akşamı çok sevdiğimiz dostlarımız Ünal-Ahu Aysan'ın davetindeydik. İstanbul'un tanınmış 500 kadar isminin katıldığı davette her şey mükemmeldi. İstanbul Boğazı'nın en güzel yerinde, en sıcak yaz günlerini bile aratacak sıcaklıkta herkes çok keyifli bir gece geçirdi. Gece boyu büyük çoğunluğunu tanıdığım davetlilerden Business Channel'ın henüz bir haftalık yayınından övgüyle söz edildiğini duymaktan da açıkçası çok keyif aldım.Davet sırasında masalar arasında dolaşırken çok ünlü iş adamlarımızdan birinin yanında eşinin olmadığını görünce "hayrola karını bırakmış gelmişsin" diye takıldım. Ünlü iş adamı da "nereden çıkardın, karımı hiç yanımdan ayırmam ki, o benim kalbimde" cevabını verdi. Ben de "Bunu mutlaka yazacağım, demek ki beyaz yalanların en yenisi bu" diye takıldım. İsteyenler bu yeni klişeyi kullanabilir. İngiliz dergisi The Economist dünyanın en iyi yaşanılan kentlerini sıralamış. İstanbul bu sıralamada ancak 104'üncü olmuş. Listenin başında Kanada'nın Vancouver kenti var. Sonra Avustralya'dan Melbourne geliyor. Avusturya'nın başkenti Viyana ise üçüncü sırada. İlk 10 içinde 3 Avustralya, 3 Kanada kenti bulunuyor. Diğer 4'ü ise Avusturya, Finlandiya, Danimarka ve İsveç'in kentleri. Görüldüğü gibi ilk 10'da ne New York, ne Paris, ne Roma, ne Las Vegas var. Çünkü dergi, ekonomi dergisi olunca, halkın yaşam düzeyi, ekonominin iyiliği ve modern teknolojinin nimetleri kriter olrak alınmış.Can Ataklı
Çok belli ki Türk halkı, türbanlı bir kadının Türkiye Cumhuriyeti'nin en tepesinde oturmasından asla rahatsız değil. Önce bunu oylarıyla gösterdi zaten. Ardından Konda'nın yaptığı araştırmaya göre bu oy oranı daha da arttı. Onun da ötesinde yine yapılan araştırmalar Türk halkının yüzde 80'den fazlasının böyle bir manzaradan hoşnut olduğunu ortaya koydu.O halde sorun, Cumhurbaşkanı'nın eşinin başının türbanlı olmasına askerin tepki göstermesi. Yaygın inanışa göre Cumhurbaşkanı da bu tepkinin artmaması için eşini saklıyor. Öyle yapmasa da eşini her yere göğsünü gere gere götürse ne olur?Hiçbir şey. Bunu şunun için söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, başkomutanı olduğu askerden korkmaz. En azından asker buna izin vermez. Ayrıca zaten AKP iktidarı askerden korkmadığını kanıtladı. Bu nedenle Cumhurbaşkanı'nın askerden korktuğunu söylemek asla doğru olamaz. Olsa olsa Gül şimdilik bir nezaket gösteriyordur, o kadar.Benim bu konudaki görüşüm farklı. Cumhurbaşkanı'nın askerden korkmayacağı böylesine kesinken Hayrünisa Hanım'ın ortada görünmeyişinin nedeni dış dünyanın tepkisinden duyulan endişedir. Özellikle Avrupa ülkelerinin, başı türbanlı bir First Lady'ye şaşırarak ve biraz da gülerek bakacağı düşünülüyor olabilir. Bunu da şuradan söylüyorum, gerek Abdullah Gül gerekse Tayyip Erdoğan, Avrupa ülkelerine yaptıkları gezilerde eşlerini pek yanlarında götürmediler. Yani orada bir çekince var demek ki.Herhalde Cumhurbaşkanı Gül de bunu düşünüyordur.İşin laiklikle alakası olduğunu düşünmek bana göre yanlış. Hayrünnisa Hanım'ın ortada olmayışını buna bağlamak sadece Türkiye'de gerginlik yaratır. Bu nedenle "eşsiz" tartışmasının bir an önce bitirilmesi gerekir ki Türkiye gerçekten normale dönsün.Burada da en büyük görev Cumhurbaşkanı Gül'e düşüyor. Hem dedikoduları önlemek hem de bunun yarattığı gerginliği bir an önce bitirmek için eşini mutlaka ortaya çıkarmalıdır.Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, eşini saklama lüksüne sahip değildir.Çarşamba akşamı çok sevdiğimiz dostlarımız Ünal-Ahu Aysan'ın davetindeydik. İstanbul'un tanınmış 500 kadar isminin katıldığı davette her şey mükemmeldi. İstanbul Boğazı'nın en güzel yerinde, en sıcak yaz günlerini bile aratacak sıcaklıkta herkes çok keyifli bir gece geçirdi. Gece boyu büyük çoğunluğunu tanıdığım davetlilerden Business Channel'ın henüz bir haftalık yayınından övgüyle söz edildiğini duymaktan da açıkçası çok keyif aldım.Davet sırasında masalar arasında dolaşırken çok ünlü iş adamlarımızdan birinin yanında eşinin olmadığını görünce "hayrola karını bırakmış gelmişsin" diye takıldım. Ünlü iş adamı da "nereden çıkardın, karımı hiç yanımdan ayırmam ki, o benim kalbimde" cevabını verdi. Ben de "Bunu mutlaka yazacağım, demek ki beyaz yalanların en yenisi bu" diye takıldım. İsteyenler bu yeni klişeyi kullanabilir. İngiliz dergisi The Economist dünyanın en iyi yaşanılan kentlerini sıralamış. İstanbul bu sıralamada ancak 104'üncü olmuş. Listenin başında Kanada'nın Vancouver kenti var. Sonra Avustralya'dan Melbourne geliyor. Avusturya'nın başkenti Viyana ise üçüncü sırada. İlk 10 içinde 3 Avustralya, 3 Kanada kenti bulunuyor. Diğer 4'ü ise Avusturya, Finlandiya, Danimarka ve İsveç'in kentleri. Görüldüğü gibi ilk 10'da ne New York, ne Paris, ne Roma, ne Las Vegas var. Çünkü dergi, ekonomi dergisi olunca, halkın yaşam düzeyi, ekonominin iyiliği ve modern teknolojinin nimetleri kriter olrak alınmış.Can Ataklı