Rauf Denktaş henüz hükümet kurma görevini bile tevdi edemeden, karşısında ABD Özel Temsilcisi Thomas Weston'u bulduRauf Denktaş henüz hükümet kurma görevini bile tevdi edemeden, karşısında ABD Özel Temsilcisi Thomas Weston'u buldu. Görüşme sonrasında yapılan açıklamalara bakılırsa, çözüm konusunda mutabakata varılmış. Özel temsilci bunu olumlu ve sonuca giden bir gelişme olarak yorumluyor. Devamı da var... Eğer Weston'a rağmen ortaya bir çözüm çıkmazsa, Başkan Bush'un Ocak ayında bizzat devreye gireceği, Rum ve Türk liderleri Washington'da ağırlayacağı! İfade ediliyor. Ortada çok can sıkıcı bir durum var. Washington'un Kıbrıs'a ilgisi, niçin böylesine abartılı bir şekilde ortaya çıkıyor? AB zaten boğazına kadar bu işin içine girmişken ve de eğer mesele Annan belgesinin kabulü ise Brüksel, bunu fazlasıyla içselleştirmişken ABD neyin sıkıntısını yaşıyor? Özellikle Bush'un devreye gireceğinin açıklanması onun adına önemli bir risk değil mi? Çünkü geçmişte pek çok ABD başkanı bu işe soyundu ve hepsi de başarısızlıkla sonuçlandı. Her halde Başkan Bush'a bu geçmişi hatırlatan bir danışmanı vardır. Buna rağmen Bush kendisini ortaya koyuyorsa bunun her halde özel bir anlamı vardır ve biz de şimdi bu konuda iki önemli bilgiyi dikkatlerinize sunacağız.1- ABD Kıbrıs'ı Ortadoğu için üs olarak görüyor:Kıbrıs Rum kesiminde yayınlanan Kipros Simena gazetesi, ABD'nin İspanya'daki Maron Hava Üssünü Kıbrıs'a taşıyarak, bu üssün Kıbrıs'taki İngiliz üsleriyle birleştirileceğini yazdı. Hatta gazete, Pentagon'un Limasol'daki Ağratur üssü ile Magosa bölgesindeki Dikelya İngiliz üslerini de ele geçirdiğini iddia etti. İspanya'daki üssün Kıbrıs'a nakledilmesi konusu aynı gazeteye göre "çok gizli" ibaresiyle Türkiye, Yunanistan ve İsrail'e de bildirilmiş.
ABD için büyük önemi haiz bu bölgede denetimi tamamen elinde tutmak isteyen Washington; kara, hava ve deniz birliklerini de her an saldırıya hazır durumda bulunduracakmış!
Gazetenin iddiası bire bir gerçekleri yansıtıyor.
Marc Grosmann'ın son Ankara ziyaretinde İncirlik de dahil, Kıbrıs'ı içine alan bir paketin Ankara'nın önüne konulduğunu biliyoruz.
Washington bölgede sıcak asker bulundurma konusunda son derece kararlı. Hatta son tezkereler sürecinde 1 Mart öncesinde imzalanan mutabakat muhtırasında Türkiye, Kuzey Kıbrıs'ın Irak savaşı için kullanımını da Amerikalılara sağlamıştı.
Weston şimdi köşeye sıkışan Lefkoşa ve Ankara'dan işte bu hayati çıkarına "evet" demesini istiyor. Weston'un "çözüm için anlaştık" dediği proje aslında Kofi Annan Planı değil, ABD'nin Kıbrıs'ta üsler açması ve adayı kontrolü altına alması meselesi...
2- ABD petrol ve doğalgazın peşinde.
Bülent Ecevit, Başbakanlık koltuğunu Abdullah Gül'e devrederken üç nasihatte bulunmuştu. O üç nasihatten sonuncusu şuydu;
"Karpaz'ı kimseye vermeyin."
Ecevit'in Karpaz hassasiyetini biz o günlerde Kıbrıs coğrafyası içindeki stratejik önemine bağlamıştık. Ancak gerçekler şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Meğer Karpaz, Kıbrıs'ın bir petrol ve doğalgaz üssü olma önemini taşıyormuş!
Kıbrıs Suriye arasında bir petrol ve doğalgaz yatağı bulunduğunu zaten Serdar Denktaş bizzat açıkladı. Bilindiği gibi ülkeler arasında sorunlu bölgelerde, uluslararası anlaşmalara göre petrol ve doğalgaz aranamıyor.
Görünen o ki Bush'un özel temsilcisi Weston, petrol ve doğalgaz deyince ağzının suyu akan Amerikalı firmaların kestirdiği uçak biletiyle adaya geldi.
Zaten Bush yönetiminin petrol ve doğalgaz şirketlerinin sözcüsü olduğunu bilmeyenimiz yok. Hatta Başkan Bush'u bu şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak nitelendirsek yanlış yapmış olmayız.
İşte Kıbrıs denklemine Sam Amca'nın uzun kollarının açılmasının derin nedeni bu.
Peki Türkiye bu işe ne diyor, ne yapıyor, bir de ona bakalım.
Kerkük'ten sonra Kıbrıs
Türkiye Kerkük ve Musul'u petrol sebebiyle kaybetmişti. Maalesef şimdi aynı süreç Kıbrıs için işliyor.
Bir hazin benzerliktir ki Türkiye, Kerkük'ü savaşmadan kaybetmişti. Şimdi de Kıbrıs'ı, kan dökerek aldığımız Kıbrıs'ı bir anlaşmayla, masa başında kaybediyoruz.
İşin en acı ve travmatik tarafı budur ki, şu an iktidarda tarihten ders çıkaracak bir hükümet bulunmuyor.
Hükümet sus-pus, ABD senaryolarını Türkiye'ye hazmettirme dışında bir misyon üslenmiş gözükmüyor.
ABD'ye üs ve kontrol verilirse, Kıbrıs'ta bir hayat alanı kazanabileceğimizi zannediyor. Daha doğrusu oynanan bu tiyatroya uyum sağlıyor, hepsi bu...
Tabii işin bir de "ne olursa olsun iktidarda olayım" boyutu var.
Oysa bir Saddam örneği ortada gezinip duruyor. Bir zamanlar CIA tarafından "kral" ilan edilen Saddam, şimdi deliklerde yaşamaya mahkum ediliyor.
Kimsenin tarihten ders çıkardığı yok. Buna diyeceğimiz bir şey de yok. Herkes müstahakıyla yaşar. Ama ya Türkiye? Türkiye'nin kaybettikleri ve kaybedecekleri...
Bunların hesabını kim verecek?AHMET ERİMHAN
ABD için büyük önemi haiz bu bölgede denetimi tamamen elinde tutmak isteyen Washington; kara, hava ve deniz birliklerini de her an saldırıya hazır durumda bulunduracakmış!
Gazetenin iddiası bire bir gerçekleri yansıtıyor.
Marc Grosmann'ın son Ankara ziyaretinde İncirlik de dahil, Kıbrıs'ı içine alan bir paketin Ankara'nın önüne konulduğunu biliyoruz.
Washington bölgede sıcak asker bulundurma konusunda son derece kararlı. Hatta son tezkereler sürecinde 1 Mart öncesinde imzalanan mutabakat muhtırasında Türkiye, Kuzey Kıbrıs'ın Irak savaşı için kullanımını da Amerikalılara sağlamıştı.
Weston şimdi köşeye sıkışan Lefkoşa ve Ankara'dan işte bu hayati çıkarına "evet" demesini istiyor. Weston'un "çözüm için anlaştık" dediği proje aslında Kofi Annan Planı değil, ABD'nin Kıbrıs'ta üsler açması ve adayı kontrolü altına alması meselesi...
2- ABD petrol ve doğalgazın peşinde.
Bülent Ecevit, Başbakanlık koltuğunu Abdullah Gül'e devrederken üç nasihatte bulunmuştu. O üç nasihatten sonuncusu şuydu;
"Karpaz'ı kimseye vermeyin."
Ecevit'in Karpaz hassasiyetini biz o günlerde Kıbrıs coğrafyası içindeki stratejik önemine bağlamıştık. Ancak gerçekler şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Meğer Karpaz, Kıbrıs'ın bir petrol ve doğalgaz üssü olma önemini taşıyormuş!
Kıbrıs Suriye arasında bir petrol ve doğalgaz yatağı bulunduğunu zaten Serdar Denktaş bizzat açıkladı. Bilindiği gibi ülkeler arasında sorunlu bölgelerde, uluslararası anlaşmalara göre petrol ve doğalgaz aranamıyor.
Görünen o ki Bush'un özel temsilcisi Weston, petrol ve doğalgaz deyince ağzının suyu akan Amerikalı firmaların kestirdiği uçak biletiyle adaya geldi.
Zaten Bush yönetiminin petrol ve doğalgaz şirketlerinin sözcüsü olduğunu bilmeyenimiz yok. Hatta Başkan Bush'u bu şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak nitelendirsek yanlış yapmış olmayız.
İşte Kıbrıs denklemine Sam Amca'nın uzun kollarının açılmasının derin nedeni bu.
Peki Türkiye bu işe ne diyor, ne yapıyor, bir de ona bakalım.
Kerkük'ten sonra Kıbrıs
Türkiye Kerkük ve Musul'u petrol sebebiyle kaybetmişti. Maalesef şimdi aynı süreç Kıbrıs için işliyor.
Bir hazin benzerliktir ki Türkiye, Kerkük'ü savaşmadan kaybetmişti. Şimdi de Kıbrıs'ı, kan dökerek aldığımız Kıbrıs'ı bir anlaşmayla, masa başında kaybediyoruz.
İşin en acı ve travmatik tarafı budur ki, şu an iktidarda tarihten ders çıkaracak bir hükümet bulunmuyor.
Hükümet sus-pus, ABD senaryolarını Türkiye'ye hazmettirme dışında bir misyon üslenmiş gözükmüyor.
ABD'ye üs ve kontrol verilirse, Kıbrıs'ta bir hayat alanı kazanabileceğimizi zannediyor. Daha doğrusu oynanan bu tiyatroya uyum sağlıyor, hepsi bu...
Tabii işin bir de "ne olursa olsun iktidarda olayım" boyutu var.
Oysa bir Saddam örneği ortada gezinip duruyor. Bir zamanlar CIA tarafından "kral" ilan edilen Saddam, şimdi deliklerde yaşamaya mahkum ediliyor.
Kimsenin tarihten ders çıkardığı yok. Buna diyeceğimiz bir şey de yok. Herkes müstahakıyla yaşar. Ama ya Türkiye? Türkiye'nin kaybettikleri ve kaybedecekleri...
Bunların hesabını kim verecek?AHMET ERİMHAN