Geçen hafta Lefkoşa'nın Rum kesiminde parlak bir törenle Doğu Akdeniz'de petrol ve doğalgaz arama projesinde ilk önemli adımı atan Papadopulos yönetimi, Türkiye'nin itirazlarına rağmen, uluslararası destek arayışına hız veriyor. Üyesi bulunduğu AB başta olmak üzere, çeşitli forumlara bu "yeni dava"sını taşıyan Kıbrıs Rum lideri, çarşamba günü Atina'daydı. Arzusu ve beklentisi, Yunanistan'ın bu büyük proje üzerinde kendisine arka çıkması...Bu gerçekleşecek mi?Çok kuşkulu. Atina'dan gelen haberler, Karamanlis hükümetinin bu işe bulaşmak istemediği yönünde. Bunun nedeni de açık: Vaktiyle Ege'de petrol arama çabaları yüzünden Türkiye ile neredeyse savaşın eşiğine gelen Yunanistan, son dönemde düzelen ilişkileri tehlikeye düşürmek ve yeni bir krize yol açmak istemiyor.Yunan hükümetinin Papadopulos ile görüşmelerde ortaya koyacağı tavır, önemli. Hem Rum yönetiminin bundan sonra bu konuda atacağı adımları etkilemesi açısından, hem de Türk-Yunan ilişkilerinin geleceğine yön vermesi bakımından...Zorlamak olmaz...Papadopulos'un Doğu Akdeniz'de petrol-gaz arama projesinde ilk attığı adımlarda bazı başarılar kaydettiği bir gerçek. Mısır ve Lübnan ile "münhasır ekonomik bölgeler" belirlemek için varılan anlaşmalar, Rum tarafını umutlandırmıştır. İki ülkenin (törende Mısır Petrol Bakanı'nın vurguladığı gibi) Rum yönetimiyle işbirliğini sürdüreceğini ilan etmesi de Türkiye'nin sert uyarılarıyla karşılaşan Papadopulos'u cesaretlendirmiştir.Rum tarafı, şimdi sismik araştırmaların ışığında esas petrol-gaz arama sondajlarını yapacak şirketlerle temasta. Bu uzun bir iş, ama dünyanın enerji konusunda açlık çektiği bir dönemde, açıkçası birçok petrol şirketinin ve de birçok ülkenin iştahı kabarıyor!Hukuken, Rum tarafı Türkiye dışında herkesçe tanınan egemen bir devlet ve ayrıca 1982 Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi'ni imzalayan bir ülke olarak böyle bir faaliyete girişme hakkına sahip olduğunu savunuyor.Türkiye ise, bu devletin aslında bölünmüş bir ada üzerinde kurulan, sadece Rum kesiminden ibaret olduğunu belirterek böyle bir egemenlik hakkının söz konusu olamayacağını belirtiyor. Ankara Papadopulos'un bu işe girişirken Türk tarafını dışladığını belirtiyor, ayrıca Türkiye'nin de aynı sularda hak sahibi olduğunu öne sürüyor.En iyisi "dondurmak"...Tabii bütün bu karşılıklı hukuki argümanlar çok tartışılabilir. Ne var ki, pratikte Doğu Akdeniz'de petrol-gaz arama faaliyetinin yapılıp yapılamayacağını belirleyecek olan, açıkçası sırf hukuki mülahazalar değildir.Papadopulos yönetimi, Türkiye'nin sert uyarılarına -ve ileride bunu izleyebilecek hareketlere- karşın, çalışmalarını sürdürebilir mi? Aynı şekilde, bu işe yatırım yapmaya istekli büyük şirketler, Türkiye'nin çıkarabileceği engelleri hiçe sayabilir mi? Rumlarla ortaklığa giren bölge ülkeleri, Türkiye'nin itirazlarına kayıtsız kalabilir mi?Sanıyoruz son analizde, böyle bir kriz tehlikesini kimse göze almak istemeyecektir. Bunun deneyimi 1990'larda Ege'de yaşandı. Ve sonunda sağduyuyla, tehlike atlatıldı. Nasıl? Mesele (ve arama faaliyeti) "dondurularak"...Kıbrıs sorunu çözümlenmeden, bir uzlaşma sağlanmadan Kıbrıs Rum yönetiminin Akdeniz'de petrol-gaz arama faaliyeti gerçekten tehlikeli bir "macera" olacaktır. Bu noktaya gelinmemesi için yapılacak en doğru iş, bu faaliyeti en azından Kıbrıs'ta çözüm sağlanıncaya kadar "dondurmak" ve böylece krizi önlemektir. Tıpkı Ege'de yapıldığı gibi...Sami Kohen