-Bu kafayla KKTC'ye elveda!
AB sürecinde Türkiye'yi bekleyen en önemli imtihanı Kıbrıs konusu oluşturuyor. Çünkü AKP Hükümeti'nin Gümrük Birliği Protokolü'nü onaylayıp bunu Meclis'ten geçirmesi halinde, Türkiye resmen Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanımış olacak!
-İmzalandı ama onaylanmadı!
Kıbrıs Rum Kesimi ile gümrük birliği anlaşmasını AKP Hükümeti imzaladı ama henüz bunu TBMM'den geçirip onaylamadı. AB uzmanları, Türkiye'nin müzakereler sırasında bunu onaylamak zorunda olduğuna işaret ediyorlar ve müzakerelerin 25 ülkeyle yapılacak olması nedeniyle müzakerelere başlandığında Kıbrıs Rum Kesimi'nin de fiilen tanınmış olacağını dile getiriyorlar. -Yine de müzakere tarihi yok
Avrupa Birliği liderlerinin 17 Aralık'ta Brüksel'de yapılacak zirvenin sonunda imzalayacağı nihai bildirge üzerindeki hazırlıklar devam ederken, AB Dönem Başkanı Hollanda'nın hazırladığı taslak metin basına sızdırıldı. Belgede Türkiye'nin merakla beklediği bazı noktaların hala boş bırakılması dikkat çekiyor. Taslak metinde müzakere tarihi kısmı ise hala boş duruyor.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ali Gedik, AB'den gelen son talimatın Güney Kıbrıs'ın tanınması ve Serbest Dolaşım hakkından feragat edilmesi olduğunu belirterek AKP'nin AB politikalarını eleştirdi.
ABD'nin Irak'ı işgalini de eleştiren Gedik şöyle konuştu: "ABD'nin Irak'ı işgal ve istilası bütün dengeleri, ölçüleri altüst ederken İnsan Hakları Komisyonu başkanının "bu bir soykırımdır" tespitine verilen cevap çok daha tehlikeli ve korkunçtur. ABD Ankara Büyükelçisi "Irak olayları, Felluce operasyonları abartılıyor, saptırılıyor ve yanlış değerlendiriliyor" diyerek dünyanın hayret ve dehşetle takip ettiği bu zulmü basit ve sıradan bir operasyon olarak değerlendiriyor.
Aynı ABD basına intikal ettiği kadarıyla kendine göre bastırdığı ve sadece bazı sureleri içine alan Kur'an dağıtmaya başladı. Dün ılımlı İslam'ı gündem edenler şimdi onun kitabını da yazmaya başladılar.
Sadece bu birkaç gelişmeyi değerlendirmek bile AB'nin ve ABD'nin devletimiz, milletimiz, vatanımız, medeniyetimiz, milli ve dini bütünlüğümüz açısından ne kadar tehlikeli olduğunu anlamamıza yeter de artar bile."
Batı'nın metodları
değişmiyor
Tarihten günümüze batı dünyasının niyetini, kin ve nefretini ve takip edip uyguladığı metotlarını bilmemenin imkansız olduğunun altını çizen Ali Gedik şöyle devam etti:
"Bunun değiştiğine inanmak gafletin ötesinde batının taşeronluğu ve bedava avukatlığı demektir. Hiç bir sözünde durmayan batının bütün bu olaylara rağmen savunuculuğuna soyunmak, onların arzu ve emellerine göre milli ve dini bütünlüğümüzden vazgeçmek, düşmanın dahi tahayyül edemeyeceği bir vahamet, ihanet tablosudur".
Batı her fırsatta bir taraftan dişlerini bir taraftan da dirseğini göstermeye devam etmektedir.
BTP olarak bütün bu gelişmelerin doğuracağı neticeleri yıllardan beri anlatıyoruz. Başta hükümeti ve bütün ilgili ve yetkilileri tekrar tekrar uyarıyor ve ikaz ediyoruz. Yarın çok geç olabilir. Türk milleti, Türk Devleti, Türk Vatanı, milli ve dini bütünlüğümüz hiç bir devirde böylesine tehdit ve tehlike ile karşı karşıya gelmemiştir.
Kendi iradeleriyle ayakta duramayanlar başkalarının iradesiyle bölünmeye, parçalanmaya ve yok olup tarihten silinmeye mahkumdurlar.
Dış baskıların, misyoner faaliyetlerin ülkemizi kuşattığı bir dönemde aziz milletimizin Kuva-yı Milliye ruhu ile birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi, bağımsızlığımız adına yeni ve hayati kararlar alması, kendi iradesinden başka hiç bir iradeye teslim olmaması şarttır ve zaruridir.
Aziz milletimiz tarihte olduğu gibi bugünlerde de kendisine düşen görevi elbette yapacaktır."