logo
20 NİSAN 2024

Annan Planı kabul edilirse; "Kıbrıs Türk'ü perişan olur"

15.01.2003 00:00:00
Annan Planında, "derhal imzala" diyenlerin, Türklerin lenine beğendikleri ne varsa kendisinin müzakere taktiği sayesinde gündeme geldiğini belirten KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, bu haliyle dahi kabul edilmesi halinde Annan Planının Kıbrıs Türkünü perişan edecek sonuçlar doğuracağını söyledi.Annan Planı konusunda "Zemin olarak kabul edin" diye bir dayatmaya maruz kaldıklarını söyleyen KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, "Zemin olarak bunu kabul eder, imzalarsak, o zaman bunun çerçevesini değiştirmek mümkün değildir. Onun için biz bu planı zemin olarak kabul etmedik" dedi.Amerikalılar, Sovyetler, İngilizler, BM Güvenlik Konseyi, terörist aktivitelerine rağmen Rumları meşru hükümet olarak tanıdı. O an Makarios'un davası bitmiştir. Makarios döndü ve liderlere, "Ben, anlaşmaları bozup bir Rum idaresini dünyaya meşru hükümet olarak tanıtmak suretiyle Kıbrıs'ı Enosis'e, yani Yunanistan'a bağlanmaya en yakın noktaya getirdim. Bundan geri gitmek yoktur. Bu ünvanı koruyacaksınız" dedi. Rum liderliği Makarios'un vasiyetini yerine getiriyor.Ben, Klerides'le 8 yıl, Kipriyanu ile 11 yıl, Vasiliu ile 5 yıl konuştum. Şimdi Klerides'le 7 yıldır konuşuyorum. Görüşmeler kesiliyor, başlıyor, amma netice alamıyoruz. Niçin? Çünkü ben Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti olduklarını tanımıyorum. Ve Kıbrıs Türklerinin, egemen ve eşit bir ortak olduklarında ısrar ediyorum. Türkiye'nin garantörlüğünde ısrar ediyorum.Kıbrıs Türkleri ile Türkiye'nin arasını açmak için yıllardır süren bir mücadele vardır. Her şeyden istifade ediyorlar. "Bak işte Kıbrıs Türkü, Türkiye için böyle dedi", "Bak, Türkiye, Kıbrıs'ı artık stratejik açıdan önemli addetmiyor. AB'ye girmek için feda edecek" diye her iki tarafı tahrip edici büyük bir psikolojik savaş verilmektedir. Biz bunlara aldırmıyoruz. Biz, Türk devletinin askerî ve sivil bütün makamları ile işbirliği halinde bu milli davayı yürütüyoruz

Yazarımız Muharrem Bayraktar'ın yaptığı ve Pazartesi günü yayınladığımız röportajda, gerçekleri bire bir yaşayan bir ismin, KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu'nun ağzından, entel barlarda ahkâm kesenlerin kaleminden kaçırılmaması gereken fırsat olarak takdim edilen 11 Kasım 2002 tarihli Annan Planı'nın bir çözüm değil, çözülmüş bir sorunu tekrar sorun haline getirecek, Türkiye ve Türklerin Kıbrıs'tan tasfiyesini beraberinde getirecek bir plan olduğunu gözler önüne serdik. Planın, Kıbrıs'ı Enosis'e kurban veren bir özellik taşıdığına dikkat çektik. Hatta işin Kıbrıs'la bitmeyeceğini, Ege ve Patrikhane gibi Helen ideallerine sıranın geleceğini aktardık. Dahası, Türkiye'nin böyle haklı bir davada zemin kaybetmesi durumunda başka hiç bir davasında zemin tutturamayacağını, Kıbrıs'ta boyun bükmenin bel bükmelere yol açacağını belirttik. Türkiye ve Yunanistan'ın birlikte üye olmadığı hiç bir siyasi ve ekonomik topluluğa Kıbrıs'ın alınamayacağını öngören uluslararası anlaşmalara rağmen AB'nin yaptığının Kıbrıs'ı işgalden başka bir anlam taşımadığı gibi yeni ve ufuk açıcı bir tespiti gündeme armağan ettik. Kıbrıs davasının, özellikle Türkiye'deki yeni hükümetle gündeme gelen "Kıbrıs konusunda mevcut statükonun dilinden konuşmayacağız" türünden açıklamaları bile "asıl statüko Rumları tüm Kıbrıs'ın hükümeti görmektir" şeklinde şerh etmesini bilecek kadar davasına vakıf bir kadronun elinde bulunduğunu ortaya koyarak yüreklere su serptik.

Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu'nun da içinde bulunduğu bu kadronun sembol ismi ise hiç şüphesiz Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'tır. Uluslararası statükonun Kıbrıs'ın tümünün hükümeti kabul etme hukuksuzluğunu resmiyete dökme tuzağı Annan Planını müzakere masasında göğüsleyecek isimdir Denktaş. Kıbrıs Türkünün boynuna geçirilen yeni bir ilmek olmaktan öte Türkiye'deki Türklerin de Anadolu'ya hapsedilmesinin tamamlanmasını beraberinde getirecek bu planın arka planını, satırlarda uzatılan havuçların satır aralarındaki tuzaklara nasıl kamuflaj görevi gördüğünü en iyi bilecek isimdir Denktaş. Denktaş, Kıbrıs Türkünün de Türkiye'nin de çıkarlarını savunmasını bilen ve ender yetişen liderlerden biridir. Gerçek bu olmasına rağmen, hem Türkiye'de hem de KKTC'de sahneye konulan 5. Kol faaliyetleri ile arkadan hançerlenmek istenmekte olan... Annan Planı sanki çözümmüş gibi çözümün önünde engel görülerek "Denktaş istifa" kabilinden hakkında ayağı yere basmayan köksüz sözler sarfedilen... Belki de 1974 öncesinden daha kritik bir dönemece giren Kıbrıs davasını, bu dönemeçten kazasız geçirecek, azgın Enosis dalgaları arasında Kıbrıs Türkünün içinde bulunduğu gemiyi hayat sahiline salimen ulaştıracak "usta kaptan"la, destek olunacak yerde köstek olarak elinin zayıflatılmak istendiği bir ortamda arkadaşımız Nevzat Yıldırım, bizzat KKTC'ye giderek görüştü. Annan Planı hakkındaki görüşlerini aldı. Arkadaşımız Kamil Bayraktar da bu görüşleri yayına hazırladı.

p Sayın Cumhurbaşkanım, yıllardır mücadelesini verdiğiniz Kıbrıs meselesi yeni bir olgu ile karşı karşıya. BM Genel Sekreteri Kofi Annan bir plan ortaya koydu. Bu, plana, bazı çevrelerce Kıbrıs meselesini çözeceği gözüyle bakılırken sizin Annan planına karşı çıktığınız ve genellikle tek taraflı bir anlaşmazlık olduğu, anlaşmaz tarafın da siz olduğunuz belirtiliyor. Bu konuda nelere söylersiniz?

Denktaş- Annan Planı, uzlaşmaya zemin olarak ortaya konmuştur. "Zemin olarak kabul edin" diye bir dayatma olmuştur. Zemin olarak bunu kabul eder, imzalarsak, o zaman bunun çerçevesini değiştirmek mümkün değildir. Onun için biz bu planı zemin olarak kabul etmedik. Öyle bir hava oluşturuldu ki, sanki Klerides kabul etmiş de kabul etmeyen taraf benmişim gibi bir hava oluşturuldu. Klerides de kabul etmedi. İtirazlarını yazdı. Biz de yazdık. Yine zemin olarak kabul etmemiz istendi. Klerides yine kabul etmedi. Onun bağlı olduğu milli meclis kabul etmedi. "Ama müzakere ederiz" dediler. Biz de "müzakere ederiz" dedik. Niçin müzakere ederiz? Biliyoruz ki bu planın lehimize değiştirilmesi gereken çok yeri var. Aleyhimize değiştirilebilecek yerleri de var. Biz, hem lehimize değiştirilmesi gereken yerlerini değiştirme, aleyhimize değiştirilebilecek yerleri de değiştirtmeme uğraşı için müzakere ederiz.

Kıbrıs Türkünü perişan edecek plan

Peki bunu imzayı atar da kabul edersek ne olur? 50-60 bin insanımız yerinden olur. İçimize, zaman içerisinde 50-60 bin Rum gelir, yerleşir. Bütün Rumlara,Kuzey'de bıraktıkları malları talep etme hakkı tanınmıştır. Güneyde bırakılan Türk malları ne olacak? Bunların aynı BM'nin daha evvelki planında takas yoluyla halledilmesi vardı. Şimdi ne olacak? Belli değil. Toprak konusunda bize % 28-27 toprak öngörülüyor. Bizim ekilen topraktaki hakkımız % 33. Ama şimdi bize "genelde % 27-28 alınız" diyorlar. Bunun yarısı Beşparmak Dağlarıdır. Etrafı ekilmeyen-dikilmeyen topraklardır. Yani bize ne kalıyor? Bize geriye % 14 filan kalıyor. Bunun içerisine Rumlar döndüğünde aşağı-yukarı % 9-10'unu alıp götürüyor. Bize ne kaldı? % 4-5 kaldı. Bu % 4-5'in içerisinde de yerleşmiş Rumlar var. Peki biz bu 50-60 bin nüfusu nereye nakledeceğiz? Apartmanlar yapıp, bunlar apartmanlarda oturmak suretiyle hayatlarını idame ettiremezler ki. Dolayısıyla sırf bu açıdan planı büyük ölçüde yeniden tartışmak lazımdır. Aksi takdirde halkımız perişan olur.

Annan Planı'nı AB takvimine bağlama oyunu

Planda idari açıdan bizim eşitliğimiz, egemenliğimiz kaale alınmış, kabul edilmiş değil. Planda konu edilen anayasa çerçevesinde "parça devlet" dedikleri, bir nevi eyalet olacak olan Türk toprağına hem yüzde şu kadar Rum yerleşecek, zaman içerisinde bizim vatandaşımız addedilecek, onlara seçme-seçilme hakkı tanınacak. Dolayısıyla müşterek devlette senatoda vs 24=24 görünen eşitlik Rumların da oylarıyla şu kadar Rum seçilmesiyle bozulacak vs. Bütün bunlara bakmak lazım. "Hayır! Bakma! Kabul et! İmzayı at, olsun bitsin!" Niçin? "Halk böyle istiyor?" diyorlar. Peki 30 bin kişinin böyle istediğini göstermek için toplantı yaptınız. Sendikalar tarafından okullar tatil edildi. Öğrenciler getirildi. Zararı yok. Bir gösteri yaptılar. Kanunlar müsaitse ne âlâ, müsait değilse hükümetin çare bulması lazım. Diğer taraftan daha önce başka bir 30 bin kişi başka bir toplantı yaptı. Onlar da "Barışa evet, bu belgeye hayır! Annan belgesine hayır" dediler. Biz de uzlaşma istiyoruz. Uzlaşma için gerekeni yapıyoruz. Annan belgesinde, "derhal imzala" diyenlerin, Türklerin lehine beğendikleri, savundukları ne varsa, benim müzakere taktiğim sayesinde ortaya çıkmış, gündeme gelmiştir. Ama dahası lazımdır. Bu verilenlerin altının oyulmaması lazım, somut olması lazım, bunlara dikkat edilmesi lazımdır. Biz diyoruz ki, "müzakere edelim, müzakere etmek için de zaman lazımdır." "Hayır!" diyorlar. BM Genel Sekreteri'nin iyi niyeti AB ile bağlantılı olmamakla birlikte AB'nin programına bizi bağladılar. Ve "bu kadar günde, bu kadar saatte bu işi halledin" dediler. Halledebilirsek edelim. Bu işleri yapabilirsek yapalım. Yapamazsak ne olacak? Arkadaşlar, "Yapamazsan dahi imzala" diyorlar. Böyle müzakere olmaz. Böyle pazarlık olmaz. Bu halk buna layık değildir.

Rumlar Makarios'un vasiyeti üzere hareket ediyor

p Sayın Cumhurbaşkanım, 40 yıldır barış isteniyor ama Rumlar emellerinden kesinlikle taviz vermiyorlar. Taviz veren taraf hep Türk tarafı oluyor.

Denktaş- Niye versin? 1963'te, ortaklık cumhuriyetimiz hangi maksatla gitti? Kıbrıs Cumhuriyetini ele geçirsin ve Kıbrıs'a sahip olsun diye gitti. Yani darbe yaptı ve sadece ismi kalabildi. Maalesef Amerikalılar, Sovyetler, İngilizler, BM Güvenlik Konseyi, o zaman, genelde, bütün bunların o terörist aktivitelerine rağmen Rumları meşru hükümet olarak tanıdı. O an Makarios'un davası bitmiştir. Nasıl ki döndü ve liderlere, "Ben, yaptığımı yapmak suretiyle, yani anlaşmaları bozup bir Rum idaresini dünyaya meşru hükümet olarak tanıtmak suretiyle Kıbrıs'ı Enosis'e, yani Yunanistan'a bağlanmaya en yakın noktaya getirdim. Bundan geri gitmek yoktur. Bu ünvanı koruyacaksınız" dedi. Sadece Enosis için bundan vazgeçmiyorlar. Rum liderliği Makarios'un vasiyetini yerine getiriyor.

Ben, Klerides'le 8 yıl konuştum. Ondan sonra Kipriyanu ile 11 yıl konuştum. Vasiliu ile 5 yıl konuştum. Şimdi Klerides'le 7 yıldır konuşuyorum. Görüşmeler kesiliyor, başlıyor, amma netice alamıyoruz. Niçin? Çünkü ben Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti olduklarını tanımıyorum. Ve Kıbrıs Türklerinin, egemen ve eşit bir ortak olduklarında ısrar ediyorum. Türkiye'nin garantörlüğünde ısrar ediyorum. Garantörlük de bu belgede sulandırılmıştır. Türkiye'nin hakları oldukça yıpratılmıştır. Biz dedik ki, "Bunu Türkiye ile Yunanistan konuşsun." Türkiye neyi kabul eder, ben bilemem. Ama biz, sağlam bir Türk garantisi istiyoruz.

Beyin yıkama operasyonu devrede

p Sayın Cumhurbaşkanım, biz Kıbrıs'ı baştan aşağı dolaştık. Gördük ki Kıbrıs halkı üzerinde çok ciddi bir psikolojik baskı var. Bunun sonu sizce nereye varır?

Denktaş- Üç ay ben burada yoktum. Benim hastalığım nedeniyle bu üç ay zarfında karşı taraf muazzam bir faaliyet gösterdi. Her yere gidildi. Her köye gidildi. Beyin yıkama operasyonu yapıldı. "Bu güzel bir anlaşmadır. AB'ye gireceğiz. Zengin olacağız vs" dendi. Sıkıntı içerisinde yaşayan bir halka bu takdimler yapıldıktan sonra bir hareketlilik başladı. Ama maalesef hükümetimiz ise bir aktivite gösteremedi. Diğer partiler gereken faaliyeti gösterdi; bunun cevabını vermedi. Meydan boş kaldı. Ben gelince partileri çağırdım, bir araya getirdim. Onlarla Annan belgesini inceledim. Ve nelerin değişmesi gerektiği konusunda baktım ki her partinin talepleri var. "Peki bu talepleri ben isteyeceğim" dedim. Benim de taleplerim var. Bunları bir araya getirdik. Bir fikir birliğine vardık. "Peki, tadilat için madem ki istekleriniz var; niye bu halka bu plan gayet güzeldir, derhal imzalanabilir" diyerek onun fikirlerini karıştırdınız, beyinlerini yıkadınız? Niye bu insanlara, "şu şu yerler değiştirilirse bu iyi olur" demiyorsunuz? Daha önceden, okumadan, böyle "plan mükemmeldir, kabul edilmelidir, AB'ye gireceğiz" diye tutturup da halkı yanıltacağınıza niçin bizimle fikir birliğine varmaya çalışmadınız? Bu soruların cevabını gün gelip halka vermeleri gerekecektir. Şimdi partilerden bir tanesi yine bu görüşmeleri bıraktı ve yine "Denktaş istifa, Denktaş istifa" diye bağırıyor. Gösteriler yapıyorlar. Dahasını da yapacaklarmış. Bu mesele sokakta halledilmez. Bu mesele akıl yoluyla halledilir. Halkın iradesi ne ise o şekilde yürütülür.

Barış ve AB tuzağı

Gazetelerde kamuoyu yoklamaları var. Birbirleriyle çatışıyor bu yoklamalar. Ben bunları ilmi bir şekilde inceletiyorum. Bakalım, kim, kime ne sordu? Ne cevap aldı? Netice nedir? Ne olmalıdır? Diye inceletiyorum. Türkiye'de, bizden habersiz, özel bir şirkete yaptırılan kamuoyu yoklaması var. Ciddi şirketler tarafından yapılmış. Bana iki gün evvel getirdiler. Bu kamuoyu yoklamasında halkın % 71'inin bizim siyasetimizi desteklediği görülüyor. Benim de inancım budur. Yani halk barış istiyor. Ben de barış istiyorum. Uzlaşma istiyorum. Ama adını söylüyorum. "Şu, şu, şu eksikleri olmamalı! Şu, şu, şu temelleri olmalı" diyorum. Diğer taraf, "Barış ve AB, Barış ve AB" diyerek yine barış isteyen halkı yanıltıcı bir şekilde bir yere çekmeye çalışıyor. Onun için şimdi biz, bu Annan belgesinin içeriğini iyice halka anlatmak mecburiyetindeyiz. Biz onu yapacağız.

Kıbrıs Türkleri ile Türkiye'nin arası açılmak isteniyor

t Türkiye'nin Kıbrıs konusunda uyguladığı dış politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Denktaş- Dış politika, bu Kıbrıs davasında, Ege meselesinde vs. Milli Güvenlik Kurulu'nun murakabesindedir. Hükümet Güvenlik Kuruluna gider. Güvenlik Kurulunda konu karara bağlanır. O milli bir politika olur. Bu milli politika belirlenmiştir. Bunun değiştiği hakkında bize bir bilgi gelmemiştir. Aksine milli politikanın ana hatlarının devam ettiği ve bu ana hatlar çerçevesinde müzakerelerin devam edeceği halen söylenmektedir. Biliyorum; çeşitli beyanatlar yapılmıştır. Çeşitli şekilde temsil edilmiştir. Kıbrıs Türkleri ile Türkiye'nin arasını açmak için yıllardır süren bir mücadele vardır. Her şeyden istifade ediyorlar. Her sözü istedikleri şekle sokup, "Bak işte Kıbrıs Türkü, Türkiye için böyle dedi", "Bak, Türkiye, Kıbrıs'ı artık stratejik açıdan önemli addetmiyor. Yani AB'ye girmek için feda edecek" diye her iki tarafı tahrip edici büyük bir savaş verilmektedir, psikolojik savaş verilmektedir. Biz bunlara aldırmıyoruz. Biz, bütün Türk hükümetleri ile, Türk devletinin temsilcileri ile, askerî ve sivil bütün makamları ile işbirliği halinde bu milli davayı yürütüyoruz. Bu konuda bir endişemiz yok.

Sayın Cumhurbaşkanımız, rahatsızlığına rağmen bize vakit ayırdığınız için teşekkürler ederiz.
İstanbulspor küme düştü
Karagümrük son saniye penaltısıyla kazandı
CHP'li 408 başkana böyle seslendi
'Ayağa kalkın ve bu ülkeyi kurtarın'
İsrail'le ticareti savunmaya devam etti
'Sözlerimin arkasındayım'
'Yarım saat sonra gelir alırsın' dedi!
Torbacılık suç olmaktan çıktı mı?
Dev dalgalar yürekleri ağızlara getirdi
Antalya'da şiddetli fırtına!
1 Haşdi Şabi mensubu öldü, 8 asker yaralandı
Hava saldırısı mı, patlama mı?
'Takmaya devam edeceğim'
Rolex müdafaası!
Yerlikaya, Mardin ve Diyarbakır için düğmeye bastı
İki ile kayyum mu atanacak?
Özel'e İmamoğlu ve Yavaş da eşlik etti
CHP'den Anıtkabir ziyareti
Vali Gül'den boşaltılan evler hakkında açıklama
Heyelan nedeniyle 30 ev boşaltıldı
'Biz de bu programı tavsiye ederdik'
IMF'den Şimşek programına destek
Armutlu hayalet şehre döndü
'Berzeg Sendromu' mahalleyi boşalttı
15 üyeden 9'unu Erdoğan atamış oldu
Erdoğan'dan AYM'ye yeni atama
Para vermeyen annesini benzin dökerek yaktı
Tutuklanırken dikkat çeken sözler
'Vay sana düşman olup yalanlayanın haline’
'İsim nedir?' dedim. Buyurdular: Alamet
İstanbulspor küme düştü
Karagümrük son saniye penaltısıyla kazandı
CHP'li 408 başkana böyle seslendi
'Ayağa kalkın ve bu ülkeyi kurtarın'
İsrail'le ticareti savunmaya devam etti
'Sözlerimin arkasındayım'
'Yarım saat sonra gelir alırsın' dedi!
Torbacılık suç olmaktan çıktı mı?
Dev dalgalar yürekleri ağızlara getirdi
Antalya'da şiddetli fırtına!
1 Haşdi Şabi mensubu öldü, 8 asker yaralandı
Hava saldırısı mı, patlama mı?
'Takmaya devam edeceğim'
Rolex müdafaası!
Yerlikaya, Mardin ve Diyarbakır için düğmeye bastı
İki ile kayyum mu atanacak?
Özel'e İmamoğlu ve Yavaş da eşlik etti
CHP'den Anıtkabir ziyareti
Vali Gül'den boşaltılan evler hakkında açıklama
Heyelan nedeniyle 30 ev boşaltıldı
'Biz de bu programı tavsiye ederdik'
IMF'den Şimşek programına destek
Armutlu hayalet şehre döndü
'Berzeg Sendromu' mahalleyi boşalttı
15 üyeden 9'unu Erdoğan atamış oldu
Erdoğan'dan AYM'ye yeni atama
Para vermeyen annesini benzin dökerek yaktı
Tutuklanırken dikkat çeken sözler
'Vay sana düşman olup yalanlayanın haline’
'İsim nedir?' dedim. Buyurdular: Alamet

Edirne’den gelen görüntü tartışma yarattı: Uyarıcı ilaç satmak suç olmaktan mı çıktı?

Edirne'de polisin üzerinden yeşil reçete ile satılan ilaç çıkan kadını gözaltına alırken eşine de 'Yarım saat sonra gelin alın' demesi tartışmalara neden oldu.
20.04.2024 14:03:00 / Güncelleme: 20.04.2024 14:09:53
Atakan Akbal
Edirne’den gelen görüntü tartışma yarattı: Uyarıcı ilaç satmak suç olmaktan mı çıktı?
Edirne’den gelen görüntü tartışma yarattı: Uyarıcı ilaç satmak suç olmaktan mı çıktı?
Uyuşturucu ile mücadele konusunda Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı kanalıyla her gün onlarca operasyon düzenlenirken, bir yandan uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin kullanımı ve ticaretindeki artış da devam ediyor.

Çocukları uyuşturucu satıcılarının pençesine düşen aileler, cezaların yeterince caydırıcı olmamasından veya uyuşturucu satıcılarının çoğu zaman cezasız kalmasından şikayetçi.

"Yarım saat sonra gelir alırsın"

Edirne'de kaydedilip sosyal medyada paylaşılan bir görüntü ise tartışmayı yeniden başlattı.

Görüntülerde, üzerinde bağımlılık ve kötüye kullanma potansiyeli olduğu için yeşil reçete ile satılması gereken 12 adet ilaç çıkan bir kadın polis tarafından gözaltına alınarak polis aracına bindiriliyor.

Kaydı yapan kişi kişi de gözaltına alınan eşine "Sen nasıl gittiysen gelir alırım oradan" diyor. Gözaltı işlemini yapan polis memuru ise "Yarım saat sonra gelir alırsın" diyor.

Cezasızlık mı var?

Görüntüler üzerine sosyal medyada 'torbacılık suç olmaktan çıktı mı?', 'tweet atan tutuklanırken torba tutan yarım saat sonra serbest mi kalıyor?' eleştirileri eşliğinde tartışma başladı.

Konuyu sorduğumuz kendisi de eski bir emniyet mensubu olan Güvenlik Politikaları Uzmanı ve DP GİK Üyesi Mustafa Böğürcü, uyuşturucu satışının suç olmaktan çıkmadığını ve suçun işleniş biçimi ve tekrarlanma durumuna göre 20 yıla kadar cezalarla yargılama ve mahkumiyet olduğunu söyledi.



Uygulama sorunlu

Söz konusu görüntüden, gözaltına alınan şahsın daha önce uyuşturucu veya yasaklı madde satışı yaptığının anlaşılmasının mümkün olmadığına dikkat çeken Böğürcü, "Polisin yaptığı işlem hakkında savcılık ifadesi için arama kaydı olan birinin mevcutlu olarak savcılığa sevk işlemi gibi görünüyor. Ancak bunun için ikamete gidildiğinde şahsın üzerinden yasaklı madde çıkmış da olabilir. Olaydan bağımsız olarak, orada görev yapan polis memurunun görüntü kaydı yapan kişiye 'Yarım saat sonra gelir alırsın' gibi bir ifade kullanması doğru değil. Bu görüntü, 'suç işleyenler ön kapıdan alınıp arka kapıdan salınıyor' algısının pekişmesine neden olur. Zaten vatandaşların adli sisteme olan inancı bu kadar zayıflatılmışken, kolluk güçlerinin de kamuoyunda farklı algılara neden olacak söylem ve hareketlerden kaçınması gerekir" diye konuştu.


Türkiye'nin en yaşlı ili Sinop

Türkiye'nin en yaşlı ili Sinop, çocuk nüfusunun en düşük olduğu 7. il oldu
20.04.2024 11:47:00 / Güncelleme: 20.04.2024 11:54:29
İHA
Türkiye'nin en yaşlı ili Sinop
Türkiye'nin en yaşlı ili Sinop
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanlığı İstatistiklerle Çocuk, 2023 haber bültenini açıkladı. TÜİK başkanlığı tarafından verilen bilgiye göre Türkiye nüfusunun yüzde 26'sını çocuk nüfus oluşturdu. Türkiye'nin en yaşlı nüfusu bulunan Sinop'ta ise nüfusun yüzde 18,8'i çocuk.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2023 yılsonu itibariyle Sinop nüfusu 229 bin 716 iken, bunun 43 bin 149'unu çocuk nüfus oluşturdu. 0-17 yaş grubunu içeren çocuk nüfus, 1985 yılında toplam nüfusun yüzde 45,0'ini oluştururken, bu oran 2007 yılında yüzde 26,9 ve 2023 yılında yüzde 18,8 oldu.

Çocuk nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, yüzde 23,5'inin 0-4 yaş grubunda, yüzde 28,8'inin 5-9 yaş grubunda, yüzde 29,6'sının 10-14 yaş grubunda ve yüzde 18,1'inin 15-17 yaş grubunda yer aldığı görüldü.

Sinop, çocuk nüfusunun en düşük olduğu 7. il

ADNKS sonuçlarına göre illerin çocuk nüfus oranı incelendiğinde 2023 yılında Sinop'un yüzde 18,8 ile en düşük çocuk nüfusu oranına sahip 7. il olduğu görüldü.

Milli Eğitim Bakanlığı örgün eğitim istatistiklerine göre Sinop'ta ortaokul seviyesinde net okullaşma oranı 2022/'23 öğretim yılında yüzde 92,33 oldu. Ortaokulda net okullaşma oranı cinsiyet bazında karşılaştırıldığında, erkeklerde yüzde 92,42, kızlarda ise yüzde 92,23 olduğu görüldü.

Sinop'ta 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunan hane halkı oranı yüzde 29,1

Sinop'ta 2023 yılında toplam hane halkı sayısı 82 bin 300 oldu. Hanelerin yüzde 29,1'inde 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunduğu gözlendi. Bu oran ile Sinop 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunan hane halkı oranının en düşük olduğu ikinci il oldu.

Toplam hanelerin yüzde 13,5'inde 0-17 yaş grubunda bir çocuk, yüzde 10,6'sında iki çocuk, yüzde 3,6'sında üç çocuk, yüzde 0,9'unda dört çocuk, yüzde 0,5'inde ise beş ve daha fazla çocuk bulunduğu görüldü.

Reklam Kurulu 3,5 ayda 94 milyon TL ceza kesti

Ticaret Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Reklam Kurulu, yılın ilk 3,5 ayında toplam 639 adet dosya hakkında görüş ve değerlendirmelerde bulundu
20.04.2024 10:06:00
İhlas Haber Ajansı
Reklam Kurulu 3,5 ayda 94 milyon TL ceza kesti
Reklam Kurulu 3,5 ayda 94 milyon TL ceza kesti
Reklam Kurulu'nun 16 Nisan 2024 tarihinde gerçekleştirilen 344 sayılı toplantısında, tüketicileri aldatan, yanıltan, tecrübe ve bilgi eksikliklerini istismar eden reklamlar ile haksız ticari uygulamalar incelendi. Toplantıda görüşülen 161 adet dosyadan 139'u mevzuata aykırı bulunurken, söz konusu reklam ve ticari uygulamalar hakkında durdurma cezası ile birlikte toplam 28 milyon 884 bin 143 lira idari para cezası uygulanmasına karar verildi.

Ticaret Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Reklam Kurulu, yılın ilk 3,5 ayında toplam 639 adet dosya hakkında görüş ve değerlendirmelerde bulundu. Aldatıcı reklam veya haksız ticari uygulama olduğu tespit edilen 554 adet dosya hakkında durdurma cezasının yanı sıra, toplam 94 milyon 139 bin 110 lira idari para cezası uygulanmasına karar verildi.

Son toplantının gündem konusunu tüketicileri yanıltan indirimli satış reklamları oluşturdu

Açıklamada, çok sayıda üründe çeşitli oranlarda indirimlerin yapılacağının ilan edildiği indirimli satış kampanyalarının, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çokça tercih edilen bir pazarlama yöntemi olduğuna dikkat çekilerek çeşitli ürünlere uygun şartlarda ulaşabilmeye imkan sağlayan çevrimiçi alışveriş kanallarının yaygınlaşmasıyla birlikte indirim kampanyalarının sıklaştığı ve çeşitlendiği, bununla beraber çeşitli tüketici mağduriyetlerinin de arttığı gözlemlendiği vurgulanarak, "Bu çerçevede, yakından takip edilen tüketicileri aldatan, yanıltan, gerçekte olduğundan daha fazla indirim yapılıyormuş algısı oluşturulan indirimli satış reklamları ve uygulamaları hakkında incelemelere devam edildi. Nisan ayı kurul gündeminde görüşülerek karara bağlanan dosyalarla birlikte yılın ilk dört ayında Reklam Kurulu tarafından 51 adet indirimli satış dosyası hakkında durdurma cezası ve toplam 11 milyon 457 bin 805 lira idari para cezası uygulanmasına karar verildi" denildi.

İmamoğlu'nun kapıyı gösterdiği CHP'li Köksal, mültecilere ait kaçak işyerlerini mühürledi

CHP'li Afyonkarahisar Belediyesi, şehirdeki sığınmacıların ruhsatsız iş yerlerini mühürleme kararı aldı. Belediye Başkanı Burcu Köksal, zabıta ekiplerinin işlemlerini yerinde takip ederek dükkanları mühürledi. Bir de açıklama yapan Köksal, "Tüm mültecilerin iş yeri açmalarına engel olacağım, şehrimizden ayrılmaları için ne gerekiyorsa yapacağım." dedi.
20.04.2024 08:25:00
Haber Merkezi
İmamoğlu'nun kapıyı gösterdiği CHP'li Köksal, mültecilere ait kaçak işyerlerini mühürledi
İmamoğlu'nun kapıyı gösterdiği CHP'li Köksal, mültecilere ait kaçak işyerlerini mühürledi

Afyonkarahisar Belediyesi, şehirdeki mültecilerin ruhsatsız iş yerlerini mühürleme kararı aldı.

Seçimlerden önce 'Seçilirsem DEM Parti dışında tüm partilere kapın açık' dediği için İstanbul Büyükşehir Belediye Başjanı Ekrem İmamoğlu tarafından 'kendisine başka bir parti bulması' istenen Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal, zabıta ekiplerinin uygulamasına katılarak ruhsatsız dükkanlara mühür taktı.

Sosyal medya hesabından konuya ilişkin açıklama yapan Köksal, şu fadeleri kullandı:

"Bugün Zabıta Ekiplerimizle birlikte şehrimizde iş yeri açma ve çalışma ruhsatı bulunmadığı halde faaliyet gösteren sığınmacılara ait iş yerlerinin faaliyetlerine son verdik. Erenler Mahallesi'nde Spor Salonu, Cumhuriyet Mahallesi'nde tatlıcı; Dumlupınar, Sahipata ve Marulcu Mahallelerinde bakkal dükkanı olan iş yerlerini mühürledik. Söz verdiğim gibi Afyonkarahisar'da Suriyeli mülteciler olmak üzere tüm mültecilerin iş yeri açmalarına engel olacağım, şehrimizden ayrılmaları için ne gerekiyorsa yapacağım. Amasız, fakatsız, lakinsiz göndereceğiz Afyonkarahisar'dan…"


logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.