Refah ve Fazilet partileri döneminde bir numaralı AB düşmanı olan politikacılar, AKP çatısı altında bir numaralı ve daima bir adım önde AB'ci olarak ortaya fırladılar.
Mesele siyaset, bilhassa siyaset adamıyla, dünya görüşü, tarih kültürü ilgisi noktasında toplanır. Bizim son devir politikacılarımızın hemen hiçbirinin fikri ve ilmi bir zemini yoktur. Profesör titri olanlar dahil. Avrupa Birliği, meselesinin ateşli taraftarlarına büyük Türk tarihçisi Halil İnalcık'ın Kılavuz Dergisi'nde çıkan, bir konferansının metnini okumalarını tavsiye ederim. Eğer anlayabilirlerse... Bunu hakaret için söylemiyorum. Çünkü anladıkları taktirde ne kadar yanlış bir yolda olduklarını göreceklerdir ki bir politikacı asla yolunu yanlış görmek faziletine sahip olmamıştır. Sayın İnalcık, 29 Mart'ta verdiği konferansında, Huntington'un son yıllarda ortaya attığı medeniyetler çatışması düşüncesinin asıl sahibinin büyük İngiliz tarihçisi Arnold Toyenbee olduğunu anlatmıştır. Hem de bir laboratuvar müşahadesi kadar sağlam şekilde. Çünkü Toyenbee 1921 senesinde Anadolu'daki Milli Mücadele hakkında bir rapor yazmak üzere İngiliz Hükumeti tarafından Garp Cephesi'ne gönderildi. Toyenbee'nin gözlemiTOYENBEE gözlemlerinin sonucu olarak Anadolu'da bir 'Medeniyetler Çatışması' olduğu fikrine vardı ve 1922'de yayımladığı The Western Question in Greece and Turkey adlı kitabında açıkladı. O'na göre, Türk -Yunan Savaşı, aslında iki medeniyetin çatışmasıdır; saldırgan olan Yunanlılar'dır, Türkler ise Batı'nın Self determination fikrini savunmaktadırlar. Toyenbee bu fikrinin tabii neticesi olarak İngiltere'nin Yunanistan'ı tutmasını, kendi temel prensiplerine ihanet şeklinde değerlendirmiştir. Toyenbee, Türk -Yunan harbinde Greko -Romen Medeniyeti ile İslam Medeniyeti çarpışmaktadır, demiştir. Toyenbee'ye göre İnönü savaşlarında iki din, iki medeniyet karşı karşıya gelmiştir. Toyenbee sözlerini şu hükümle bağlar: - Batı'nın İslam'a karşı Ortodoks Hıristiyanlığı desteklemesi hatadır.Sayın İnalcık, bugün de aynı durumun söz konusu olduğunu şu cümleleriyle belirtiyor. - Osmanlı esasen Avrupa'nın dışında değil, içinde olmuştur. Avrupa'nın ekonomik gelişimine büyük katkıda bulunmuştur. Bugün Avrupa'ya dostça el uzatıyoruz, bu tarihi beraberliği devam ettirmek istiyoruz ama karşılığında ne görüyoruz, devletimizin ve miletimizin bağımsızlığına, bütünlüğüne, kültürüne açıkça aykırı istekler.. Osmanlı'ya karşı haçlı döneminden kalma bağnaz bir tutum içinde papa, Katolik Avrupa, Ortaçağ taassubu içinde Türkiye'yi dışlamaya çalışıyor. Türkiye'yi sadece bir sömürge olarak kendisine bağlı tutmak istiyor. Aziz okuyucularım ben bir tarihçi değilim, sadece bir tarihseverim. Ama ilk günden beri bu Avrupa Birliği aşkının ve sevdasının tarihin akışına aykırı olduğunu düşünmekteydim. Acaba AKP önderleri yani AB sevdalılarının bunları düşünecek kaliteleri var mı?Ergun Göze